RUJ - RİSK - TERCİH
- Zeynep Turker

- 13 Ağu
- 7 dakikada okunur

23 Nisan 2025 de İstanbul açıklarındaki 6,2 lik depremi unutmamışken , 10 Ağustos 2025 de Balıkesir Sındırgı merkezli 6,2 lik depremden sonra korku, kaygı ve endişeyi tekrar dorukta.
Yalan yok, korktum. Sakin bir pazar akşamüstü, tembellik yaparken telefonuma uyarı geldiğini fark ettim, hemen ardından sallantı başladı, belki birkaç saniye sürdü ama büfenin cam kapakları ve içindeki bardakların birbirine çarpmaları biraz daha sürdü.
Ne bu acaba? Öncü mü yoksa tek başına bir deprem mi ? Köpeği kucaklayıp çıkmalı mıyım? 1999 Gölcük depreminden sonra İstanbul'da ne zaman bir deprem hissetsem, bu soru aklıma geliyor. "Ben sarsıntıyı böyle hissettiysem , acaba neresi yıkıldı? İstanbul değilse neresi yıkıldı? "
Telefonuma gelen bildirime (*) göre 224 km uzaktaydı, Balıkesir. 6,1 . O kadar uzak olmasına rağmen sallanmıştık, Balıkesir iyi miydi?
Bu ülkede yılın 12 ayı, 365 günü deprem oluyor. Her büyük depremde ödümüz kopuyor, sonrasında yaşanan acıları görüp, hayatta olduğumuza şükrediyoruz.
1964'den bugüne ülkeyi sarsan büyük depremler oldu.
6 Ekim 1964 – Manyas (Balıkesir): Büyüklük 7,0; 23 can kaybı , yaklaşık 5.400 hasarlı bina
28 Mart 1970 – Gediz (Kütahya): Büyüklük 7,2; 1.086 can kaybı , 19.291 bina zararı
24 Kasım 1976 – Çaldıran (Van): Büyüklük 7,5; 3.840 can kaybı, 9.232 bina hasarı
17 Ağustos 1999 – Gölcük (Kocaeli): Büyüklük 7,4; yaklaşık 17.480 kişi can kaybı 73.342 bina zarar gördü
1 Mayıs 2003 – Bingöl: Büyüklük 6,4; 167 can kaybı
8 Mart 2010 – Elazığ: Büyüklük 6,1; 41 can kaybı
23 Ekim 2011 – Van: Büyüklük 7,2; 604 can kaybı
30 Ekim 2020 – Ege Denizi / İzmir: Büyüklük 7,0; 117 can kaybı
6 Şubat 2023 – Kahramanmaraş ve çevresi: Büyüklük 7,8; Türkiye’de yaklaşık 53.500, Suriye’de yaklaşık 8.400 olmak üzere toplam 62.000’e yakın can kaybı
23 Nisan 2025 – Marmara Denizi / İstanbul: Büyüklük 6,2; can kaybı olmadı ancak geniş çapta panik ve bazı yaralanmalar yaşandı
10 Ağustos 2025 – Balıkesir: Büyüklük 6,1; 1 can kaybı

Yukarıdaki harita, 1999 dan sonra kıyı ve iç bölgelerde yaşanan en büyük ve etkili depremleri tarih ve konumlarıyla gösteriyor. Bu büyük depremlerde binlerce canımızı kaybettik.
Depremin sebep olduğu can kayıpları, yarattığı toplumsal travmanın yıkıcı etkilerine ek olarak, boyutunun nerelere vardığını ölçemediğimiz ekonomik sonuçlarının tamamını hep beraber üstleniyoruz.
"Depremde Bize Bir şey Olmadı Diyorsanız Yanılıyorsunuz" başlıklı yazımda, mümkün olduğunca basit tutmaya çalışarak, depremin her ülke vatandaşına maliyetini dilim döndüğünce aktarmaya çalışmıştım.
1999 dan beri defalarca ve çok şiddetli sarsıldık ve bilim büyük depremlerin bunda sonra da olacağını söylüyor.
Türkiye gibi yüksek deprem riski taşıyan bir ülkede, sigorta yaptırma oranlarının düşük kalması hem sosyolojik hem yönetsel bir çelişki. Deprem gerçeği toplumun zihninde yer etmiş durumda olmasına rağmen bu farkındalık, çoğu zaman duygusal tepki düzeyinde kalıyor ve davranışa dönüşmüyor.
Beklenen davranışlar neler peki? Depremi öcü gibi görmemek, bu gerçeği kabullenip, olası can kayıplarını en düşük düzeyde tutmak üzere yaşam alanlarını, binaları deprem dirençli hale getirmek ,afet ve kriz yönetiminde etkinleşmek, riskleri öngörerek tedbirli davranmak, ekonomik sonuçlarını modellemek, kısaca önlem almak ve yapabileceklerimizi aşan durumlara karşı sigorta yaptırmak.
1999 Gölcük Depremi ile ülkemizde konutların deprem riskine karşı sigorta edilmesini zorunlu hale getiren Doğal Afet kanunu ve Zorunlu Deprem Sigortası hayatımıza girdi. Art arda geliştirilen binalarda deprem güvenliği yönetmelikleri, bireysel ve kurumsal inisiyatiflerle depremlerdeki olası kayıpların azaltılması için mevzuat alt yapısı, pek çok ülkeye kıyasla çok daha detaylı kuruldu kurulmasına da, iş uygulamaya gelince masa başındaki parlak zaferin pek anlamı kalmadı. Kentsel dönüşüm yıllardır gerçekleşemedi.
Özelikle 6 Şubat depremlerinde gündeme gelen Koruma Açıkları (Protection Gap) yani sigortasızlık oranları dikkat çekiciydi. Bugünkü duruma bakalım
11.8.2025 itibariyle DASK kapsamına giren yaklaşık 20 Milyon konut , karşılığında yürürlükte olan , 11,4 milyon adet poliçe var ve sigortalılık oranı %57
Bölge dağılımı

DASK ZDS sigortasında alınabilecek azami sigorta tazminatı Ağustos 2025 itibariyle 1.946.175 TL.
2023 6 Şubat depremleri esnasında 518.000 konut ağır hasarlı ya da tamamen yıkıldı, 128.778 konut orta derecede hasarlandı , sigortalılık oranı ortalamada %50 nin altındaydı. Depremler sonrası yapılan ağır, orta ve düşük hasarlar karşılığı , tüm 2024 yılı boyunca üretilen 4,7 Milyar TL ( 2023) ZDS primi karşılığında tazminat ödemeleri 34,5 Milyar TL sına ulaşmış (Dask 2023 faaliyet raporu) O dönemde ödenen maksimum tazminat tutarı 640.000 TL idi.
Bu depremlerin ekonomik zararının 105 milyar dolar ( o günkü kurla yaklaşık 1,9 trilyon TL) ve yaklaşık % 50'sinin yıkılan konutların yıkımı ve yeniden inşasıyla ilgili olduğunu düşünürsek , ZDS bu kaybın yaklaşık %4'ünü karşıladı. Sigortalılık oranı daha yüksek olsaydı bu pay daha da artacak, devletin ve vatandaşların üzerine kalan yük bir nebze daha azalacaktı.
Bu kadar felaket yaşadık, ZDS sigortalılık oranları hala düşük! Neden?
2000 yılında hayatımıza giren DASK ın Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) adı üstüne zorunlu ama bugün bile baksanız sigortalılık oranı %57- Yani bu kapsama giren konutların neredeyse yarısı hala sigortasız.
Davranışsal ekonomi perspektifiyle bakıldığında ZDS yaptırmama davranışı, rasyonel değil; kısa vadeli “Şimdi bir şey olmaz” yaklaşımı, iyimserlik yanılgısı (kötüyü düşünmemek), sigortaya verilen para havaya atılan para ( gereksiz), bir ara yaparız gibi duygusal, sosyal ve bilişsel faktörlerle şekilleniyor
İnsan beyni, anlık ödülleri uzun vadeli faydalara tercih etme eğiliminde, diğer taraftan sigorta soyut, gelecekteki belirsiz bir risk için yapılan yatırım.
Deprem gibi büyük riskler, sık yaşanmadığında zihinsel olarak “uzakta” kalıyor. Aklımıza getirmiyoruz, zihnimizin arka odalarında bir yere atıyoruz.
Toplumun algısı ve kültürel faktörler de diğer önemli etken; Her deprem sonrası söylenen “Takdiri ilahi” söylemi, ne yaparsam yapayım kaderciliğini körüklüyor bu da doğal olarak önlem alma davranışını zayıflatıyor. “Devlet yardım eder” , elbette eder ama devletin sigortalı sigortasız ayırmadan yaptığı yardımlar, bireysel sorumluluğu azaltıyor. Kadercilikle başa baş koşan diğer faktör ise "Güvensizlik"- bu da ZDS de bu zaman kadar kullanılan MAKBUZ yerine kullanılma mantığı ile poliçe kapsamının yanlış bilinmesinden kaynaklanan ,"Nasıl olsa ödemezler "söylemiyle bir türlü aşılamayan Güvensizlik.
1999 dan beri defalarca yıkılıp, acı dolu günlerin ardından her geçen gün etkisini hissettiğimiz yoksullaşma toplumun her kesimini etkiliyor. Para bir şekilde yerine konur ancak içinde yaşadığımız değerlerin hızla değiştiği dünyada depremin sosyolojik ve psikolojik etkilerinin geleceğe yansımaları, bilinen ya da öngörülebilir sonuçlardan çok daha farklı yerlere gidebilir.
Davranışsal engeller, teknik çözümlerle değil; sosyal, psikolojik ve kültürel yaklaşımlarla birlikte aşılabilir. Sigorta sadece bir finansal ürün değil; toplumsal dayanıklılığın temelini oluşturuyor. Çünkü bu bir İMECE.
Türk kültüründe imece, özellikle kırsal kesimlerde, köylerde ortaya çıkan köklü bir dayanışma ve ortak çalışma biçimidir. Bir topluluğun el birliğiyle gelmesi bir işin üstesinden gelmesini ifade eder.
Her ne kadar sigorta ve imece ilk bakışta farklı sistemler gibi görünse de, aslında ikisi de riskin birlikte paylaşımı ve dayanışmayı temel alıyor. İmece kültürü, sigortanın toplumsal kabulü ve yaygınlaştırılması için aslında oldukça güçlü bir zemin sunar. Maneviyatta da paylaşmak, birbirine karşı sorumlu olmak, dayanışma ve yardımlaşma sık sık vurgulanır.
“Hep birlikte varız” diyen imece anlayışı, sigortanın “bir kişinin zararı, herkesin katkısıyla karşılanır” mantığıyla örtüşüyor ve biz her afette her felakette toplum olarak bunu yapıyoruz. Kimi afet bölgesine koşuyor, arama çalışmalarına katılıyor, kimi yardım topluyor, kimi yaşlılara çocuklara bakıyor, kimi evini açıyor. Bu yardımların hepsi büyük özverilerle, acı ve endişe içinde ve muhtemelen de bir ZDS priminin çok çok üstünde maliyetlerle gerçekleşiyor.
6 Şubat depremlerinde AFAD ve “Türkiye Tek Yürek” kampanyası kapsamında:
140,9 milyar TL bağış toplanmış ve bağışlar geçici barınma, gıda ve sağlık hizmetleri, enkaz kaldırma ve deprem konutlarının inşası gibi yerlere aktarılmış. Yukarıdaki tabloda DASK ın toplam primi 15,6 Milyar TL ve karşılığında bunun kat be katı bir teminat verilmiş durumda. (DASK 2024 yılında 280 Milyar TL hasar ödeme kapasitesine eriştiğini duyurmuştu) Deprem zamanında konutlar sigortalı olsaydı, binaların yeniden yapımında bağışlar yerine DASK havuzundan daha çok faydalanılabilseydik, toplanan bu bağışlardan ihtiyaç duyulan diğer alanlara daha fazla aktarılabilirdi.
Afet gerçekleştiğinde acının yanında etkisi yıllarca süren ciddi ekonomik bir felaketi de yaşamaya başlıyoruz.
"Sigorta pahalı, ekonomik olarak herkesin sigortaya ayıracak bütçesi yok"
Toplumun önemli bir kısmının geçim sıkıntısı yaşadığı, emeklilerin oldukça düşük maaşları ile yaşamakta zorlandığı, kıdemli memurların, akademisyenlerin, doktorların yoksulluk sınırı altında kalan aylık gelirleri gibi ciddi ekonomik sorunlar yaşayan kesim için sigorta belki öncelikli olamıyor, ancak geliri olduğu halde yaptırmayanlar da sık sık karşımıza çıkıyor.
Deprem risk bölgesine ve yapı tarzına göre ZDS primi en fazla 5000 TL yı bulabiliyor. Prim aslında düşük olsa da algılanan maliyet yüksek. Ortalama YILLIK 2-3.000 TL den bahsediyoruz. Bu da bir yurt içi tatilin %5-10 u’si, bir marka çantanın %5–10’u, ya da sadece yılda 10 şampuan, orta segment bir marka spor ayakkabı maliyeti.
Ülkemizde 2023 yılında 12 milyon adet cep telefonu IMEI kaydı yapılmış, ortalama maliyetteki bir cep telefonunun ortalama maliyeti 30.000 TL.
Bir kadın yılda ortalama 3-5 ruj satın alıyormuş. Bir rujun fiyatı, çoğu zaman düşünmeden ödenen bir bedel;ruj fiyatları ulaşılabilir segmentde 250 – 450 TL, Orta segment: 500 – 700 TL, lüks markalarda 900 TL ve üzeri , ortalama bir ruj fiyatı 600-700 TL . Türkiye’de zorunlu deprem sigortası primi, çoğu kozmetik ürün ya da günlük harcamanın gerisinde kalıyor.
Sigortaya gelince, öteliyoruz ya da yaptırmıyoruz, bir kere yaptırsak yenilemiyoruz.
Sigortalı olmanın, başka bir varlığa yatırıma sahip olmanın verdiği toplumsal sosyal bir onayı da yok maalesef. Diğer taraftan ilginç şekilde bir taraftan da bulaşıcı aslında, yakın çevrede biri yaptırırsa diğeri de yaptırıyor.
Yine bahsetmeden geçemeyeceğim, ZAS ( Zorunlu Afet Sigortası) , hala devreye alınmadı. ZAS olsaydı, orman yangınlarında yanan köy evleri, ya da son Balıkesir deki depremde zarar gören ve ZDS kapsamı dışında olan köy evleri sigortalanabilirdi. Teminattaki acil nakit yardımları hemen ödenebilirdi. Ama sigorta olmadığından yine devletin yardımı gerekecek.
İnsanlar korkudan evlerine giremiyor, dışarıda yatıyor. Her depremde olduğu gibi birkaç gün böyle devam edecek sonra mecburen güvenemedikleri binalara geri dönecekler. Her deprem sonrası olduğu gibi DASK'ın prim üretimi artacak sonra da eskiye dönecek.
Deprem, ülkemiz için o kadar büyük bir tehdit ki, kader diyerek, Allah bir daha göstermesin dualarıyla daha fazla devam edemeyiz,
Sigortalıların bilinçlendirilmesi, farkındalıklarının artırılması, ZDS poliçe yenilemelerinin sıkı takibi, doğru sigorta yaptırmalarının sağlanması, isteğe bağlı diğer sigortalarla ilgili danışmanlık ve yönlendirmede ve en başta güvenin tesisinde dağıtım kanallarına büyük rol düşüyor. Toplumsal faydası yüksek ve rüştünü ispat etmiş bir havuzumuz var; DASK.
Lütfen zorunlu deprem sigortanızı yaptırın!
Ekonomik tercihlerimizin ardındaki davranışsal dinamikleri, risk algısını ve sigorta bilincini sorgulamamız gerekli. Mesele sadece prim değil—hayatlarımızı, varlıklarımızı , vatanımızı korumamız gerektiği gerçeği.
Kader planı iptal etmez, ama sigorta zararı azaltır. Tedbirin inancı tevekkül, “önce tedbir, sonra teslimiyet”tir.
Biz, sanki baştan teslimiz
Geçmiş olsun.
#deprem #balikesir #sindirgi #zds#zas #dask #sigorta #risk #prim #butce #imece #ekonomi #kentseldonusum #maliyet #bagis #depremiunutmaunutturma #ruj #gecim #oncelik #risk #farkindalik #donusum #degisim #kultur #korumaacigi #protectiongap #insurance #reinsurance #CTIP #erthquake #istanbul #future #obligatoryinsurance #tevekkul #faith
(*) Google android deprem bildirimi uygulaması, uyarı geldikten birkaç saniye sonra sallantı başladı sosyal medyada paylaşılanlara göre kimileri 30 sn sonra sallantıyı hissetmiş.
Depremle ilgili yazılarıma blogun arama kısmına "Deprem" yazarak ulaşabilirsiniz, Bazılarının bağlantıları aşağıda
Bina Tamamlama Sigortası









Yorumlar