Geçtiğimiz hafta İzmir Narlıdere'de lüks konut projesinde çıkan yangın herkesi korkuttu. Can kaybı olmaması en büyük teselli, diğer taraftan yangının çok kısa bir sürede neredeyse tüm binayı sarması ve binanın kullanılamaz hale gelmesi , yapımda kullanılan malzemeler kadar, yangın önlemlerinin yetersizliğini de ortaya çıkardı.
Ne yazık ki , olay gerçekleştikten sonra yanlışları söylemenin acıya hiçbir faydası olmuyor, zararı azaltmıyor. Neredeyse hemen her olayda işin gerektiği şekilde yapılmamasına, standart şablonların yeterli görülmesine, risk ve insan davranışı faktörlerinin dikkate alınmamasına, estetik ya da prestijin, kar ve kazanç beklentisinin insan canı ve güvenliğinin önüne geçtiğine şahit oluyoruz.
Yangın, oluştuğu alanda sebep olduğu maddi hasarlarla kalmayan, yaşayan canlılar ve ekolojik denge üzerinde de korkunç olumsuz etkileri olan, travmatik bir olay.
Bu yangın hakkında okuduğum makalelerden dikkatimi çeken bazı başlıklara bakalım:
"Yangının sebebi tespit edildi" Bu henüz doğrulanmamış bir haber, bildiğimiz kadarıyla inşaatı yapan firmanın ya da resmi kurumların kamuoyuyla paylaştığı bir bilgi yok.
"Binada mimari açıdan riskli bir malzeme olan ahşap kullanıldı ama gerekli önlem alınmadı"-
Binanın ahşap kaplama olduğu, peyzajdaki ağaçlardan çok bahsedildi. Ahşap yangına dayanıksız bir malzeme olmakla birlikte yangına karşı korunabilen, yavaşlatıcı koruyucular uygulanabilen ya da özel yangın söndürme önlemleri alınabilen bir malzeme. Görünen o ki sorun malzemenin ahşap olması değil yangına karşı korunmamış olması.
"Yangınlara anında müdahale edebilen sprinkler söndürme sistemleri yoktu"
Bilindiği kadarıyla sprinklerin devreye girmesi için ısının belirli bir sıcaklığın üzerine çıkması gerekiyor. Bu da yangının başlangıç zamanı değil, artık çok büyüdüğü zamana denk geliyor. Sprinkler elbette etkili bir yangınla mücadele yöntemi ama bildiğimiz tavana takılı sistemler ya da her tip sprinkler etkili olmayabiliyor. Önemli olan binanın tipi ve kullanımına göre uygun şekilde projelendirilmesi ve su rezervinin sürekli hazır tutulması.
Bu yangın sonrası önemli bir eksiklik dile getiriliyor, o da "Akıllı" denen yapılarda
akıllı söndürme sistemleri olmadığı gibi herhangi bir yangını önleyecek bir sistem, hatta normal bir binada olması gereken yangın söndürme sistemlerinin, kaçış yolları gibi gerekli önlemlerin hiçbirinin olmadığı, acil durumlar için yapılması gereken yangın koridorlarının yok edildiği iddia ediliyor.
Bu iddialara ek olarak, makalelerde öne çıkan önemli konulara da bakalım:
Yönetmelik - İşte burası herkesin dikkat çektiği kısım;
Yangın yönetmeliğinin 21 metrenin üstündeki binalarda önlemlere daha çok yer verdiği, bu nedenle daha alçak binalarda yangın merdiveni, sulu söndürme sistemi gibi önlemlerin zorunlu olmadığından, yapılmadığı belirtiliyor. Buna göre yanan binanın yönetmeliğe uygun olduğunu söylemek mümkün, ancak buranın bir yaşam alanı olduğu düşünüldüğünde, oldukça yüksek tutarlara satılan konutların yönetmelikteki açıktan faydalanılarak tedbirsiz bırakılması bence her şeyden önce ahlaki bir sorun.
Yönetmeliği incelemek isteyenler için ;
Buradan hareketle "kat yüksekliği sınırlandırılmasının hata olduğu ve malzeme ile de ilişkilendirilmesi gerektiği" belirtiliyor. Hataların daha inşaat aşamasında başladığı, projeler ve malzemeler uluslararası ve yerel standartlara göre tanımlansa da gerçekte yerine konan malzemelerin projede belirtilenler olmadığı, yanan binada da yangına dayanıklı olmayan malzemeler kullanıldığı iddia ediliyor.
Yapı denetim
Bu yangın konusunda konuşan herkes "Neyi denetlediniz?" diye soruyor.
Açıkçası yapı denetimi aylardır o kadar çok gündemde ki, hepimiz uygulama eksiliğinin acı sonuçlarına şahidiz.
Konutların içi
Aslında belki de ilk sıralarda yer alması gereken risk , konutlardaki eşyalar.
Endüstriyel bir riskte sigortacı, endüstrinin tipi, makine parkı, binanın yapı tarzı, olası riskler gibi pek çok konuda bilgi ve tecrübe sahibidir. Ayrıca istediği zaman da sigorta ettiği riskleri görebilir. Ancak konutlarda durum böyle değil.
Son derece masum görünen mobilyalar, perdeler, havlular, halılar, ahşap kaplama duvarlar, evdeki deterjanlar, içecekler, elektrik kabloları, prizler, elektrikli aletler, ısıtıcılar, sağlık nedeniyle evde bulunan medikal ekipmanlar, gazlar, kitaplar, balkondaki kömürden tutun oduna kadar aklımıza gelen gelmeyen her türlü eşya ve malzeme evlerimizde var.
Yani kısaca binada ne olduğu kadar içinde ne olduğu da yangında büyük fark yaratıyor.
Yangına hazır olmak ve insan davranışı
Ne yazık ki, yangın ya da diğer afetlerde can kaybını azaltmanın yolu tatbikat yapmaktan geçiyor, ama gelin görün ki bu hep kağıt üstünde kalan, hayata geçirilmeyen bir kural. Bir site ya da bloğun yönetimi afet ve yangın gibi olaylar hakkında yaşayanları bilgilendirmek ve tatbikatları yapmaktan da sorumlu. Bu tatbikatlar aynı zamanda panik halindeki beklenmedik ve öngörülemeyen insan davranışlarının kontrol edilebilmesi için hazırlıklı olmayı da sağlıyor. Bu yangında insanlar canlarını kurtarmak için camdan atladı, dumanda boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Karga tulumba ilk yardım ve yangına yetersiz müdahaleden ileri geçemiyoruz.
Yangına müdahale
Yangının kontrol altına alınmasında ilk dakikalar hayati öneme sahip. Yangın tüpleri burada devreye giriyor , her ne kadar yasal zorunluluk olmasa da her evde yangın tüpü bulundurmak ve nasıl kullanılacağını bilmek çok büyük felaketleri önleyebilir. Diğer bir yöntem de yangına müdahale edilemediğinde, en azından yanan yerin kapısını kapatarak oksijenle temasını kesecek şekilde izole edilmesi,
İzmir'deki yangın neredeyse 8 saat sonra kontrol altına alınabildi, itfaiyenin olay yerine geç geldiği ve ilk gelen aracın pompasının arızalı olması nedeniyle geç müdahale edildiği de diğer iddialar arasında.
Sigortanın önemi maalesef böyle zamanlarda ortaya çıkıyor. Belirttiğim gibi, sıradan insanlar olarak, başımızdaki çatının güvenli olduğunu varsayarız, sigorta sektörü de yönetmeliklere ve prosedüre bakarak asgari önlemlerin yerine getirildiğinden, işin doğru yapıldığından hareket eder.
Bu kadar ses getiren lüks bir projede yaşanan bu felaket sonrası, sigorta sektörünün konut sigortalılarına bakışını değiştirmesi sürpriz olmaz. Basında çıkanları okuyunca, başta kendi can güvenliğimiz olmak üzere, her türlü yasa ve yönetmelik uygulama sorunlarını, bir olay sonrası başımıza gelebilecekler, bu yangınların maliyetlere etkisi ve sigorta sektörünün olası reaksiyonlarını düşününce diyorum ki, YANDIK! Konutların deprem güvenliğini konuşurken, yangına karşı zafiyetleri de eklendi. Nereden tutsak elimizde kalıyor!
Hemen şu sorulara da hızlı yanıtlar verelim.
Yangın zararları - eğer yangın bir deprem sonrası oluşmadıysa - DASK kapsamında değildir. Bunun için özel konut sigortası olmalıdır (Bina ve eşyalar için).
Yangın binadaki bir dairede çıkmış ve etrafa sıçramışsa, zarar gören diğer daireler için konut poliçesindeki Yangın Mali Sorumluluk Teminatı devreye girer. Sigortası olan olmayan komşuların bilgisinde olsun. Aynı durum sitenin ortak alanları için de geçerli.
Yangın binanın ortak alanlarını etkilediyse, bunun için de ortak alan sigortası olarak bilinen, tüm bina sakinlerinin menfaati olan kısımlar için yaptırılan sigortadan hasar talep edilebilir.
Önemli- Binanın ortak koridorları, sosyal tesisleri, spor tesisleri, bodrum ve çatılar, asansörler, bahçe, peyzaj gibi alanları için yapılan Ortak alan sigortası bina yönetimlerinin sorumluluğudur. Yönetim kurulumuz her genel kurulda dile getirmesine rağmen, kendi oturduğum site sakinlerini bu sigortaya ancak deprem felaketinden sonra yaptırmaya ikna edebildik, umarım yanan sitenin hem kendi zararları hem de site dışında diğer binalardan gelebilecek talepler için bir sigortası vardır.
Sadece bir ev satın almıyoruz, bir yaşam tarzı alıyoruz ve bunun yanında hayatımızı kolaylaştıran hizmetlere ulaşıyor ve başta her türlü can ve mal güvenliğimizin sağlandığını varsayıyoruz. Bu ilk değil; büyük ve lüks binalarda tasarım, yalıtım ve güvenlik yetersizliklerinden kaynaklanan başka büyük yangınlar da oldu. İster ucuz ister pahalı olsun, binanın güvenliği devlet tarafından kontrol edilmesi ve sağlanması gereken bir konu. Bu da sıkı denetim ve yaptırımlarla mümkün. Çünkü inisiyatife bırakıldığında sonuçları hep çok acı.
Herkese tekrar geçmiş olsun.
Comments