EKOKIRIM (ECOCIDE) ve SİGORTA
- Zeynep Turker

- 30 Tem
- 8 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Tem

Hepimizi derinden üzen, söndürme çalışmaları esnasında insanlarımızın can verdiği büyük orman yangınları ne yazık ki şu son birkaç günde de yakıp yok etmeye devam etti. Dünyanın ortak değeri ve geleceğe mirasımız olacak ormanlarımıza karşı insanlar tarafından işlenen suçlar, ihmalkarlık, cehalet, umursamazlık ve kötülük insanı çileden çıkarıyor. Bu nedenle geçtiğimiz Pazar günü kısaca tanımını paylaştığım Ecocide ve sigorta ile ilişkisini daha yakından incelemeye karar verdim.
Ecocide nedir?
Ecocide-Ekokırım insan faaliyetleri sonucu meydana gelen, ekosistemlerde büyük ölçekli, ciddi ve uzun vadeli çevresel yıkımı ifade ediyor. Hukuki olarak ecocide eylemleri sonucunda ciddi, yaygın veya uzun vadeli çevresel zarar oluşacağına dair güçlü bir ihtimali bilerek, yasa dışı veya umursamaz biçimde gerçekleştirilen eylemler olarak tanımlanıyor. Burada çevreye verilen zararın önemsenmemesi yani "Umursamazlık"ile ekosistem veya insan yaşamı açısından ağır şekilde sonuçlanan, sınır aşan veya birden fazla ekosistemi tahrip eden yaygın; makul sürede geri döndürülemeyen , kalıcı ve ciddi bir zarardan bahsediyoruz.
Yani tüm dünyayı etkileyeceğinin bilincinde olarak, sonuçlarını umursamadan, bile bile işlenen çevre suçları
Potansiyel ekokırıma örnek aradığımda en çok sık karşılaştıklarım; Amazon ormanlarının tahribi, Çernobil kazası, Deep Water Horizon (Petrol sızıntıları), okyanuslardaki plastikler ve
zehirli atık boşaltımları, Savaşlarda kimyasal maddelerin kullanılması (Vietnam’da Agent Orange), okyanuslardaki karbondioksitin armasıyla PH dengesi bozulan
okyanuslarda mercanların yok oluşu.
Dünya bu duruma bir günde gelmedi. Kirliliğin asıl nedeni sanayileşme ve insan kaynaklı diyoruz ya bugün ne yaşıyorsak ya da nelerle uğraşıyorsak bunlar geçmişten geliyor. Belki o zaman sonuçlarının bu kadar vahim olacağı , insanlığın aleyhine döneceği göz ardı edildi, ancak geçmişin etkileri geleceği tehdit edince, geç de olsa dönüşüm başladı. Dönüşüm başladı başlamasına ama işler akşamdan sabaha düzelmeyecek.
Çevre felaketleri pek çok ülkede hukuki dönüşümleri de gündeme taşımış. Ecocide giderek daha geniş kesimlerce bir suç olarak kabul ediliyor hatta uluslararası ceza literatürüne yerleşmeye başlamış.
Bu ne anlama geliyor derseniz, ; 1998 yılında Roma’da düzenlenen Birleşmiş Milletler konferansında kabul edilen ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kuruluşunu ve işleyişini düzenleyen uluslararası bir antlaşma olan Roma Statüsü’ne göre şu anda tanımlı uluslararası suçlar, soykırım (genocide) , sivil halka yönelik yaygın veya sistematik saldırılar (öldürme, işkence, zorla kaybetme vb.) insanlığa karşı işlenen suçlar, sivil hedeflere saldırı, çocuk asker kullanımı gibi savaş suçları ve bir devletin başka bir devlete karşı yasa dışı güç kullanımı (işgal, bombardıman vb.) saldırı suçu. Roma Statüsü kapsamındaki suçlara eklenmesi potansiyel suçların arasında, "ecocide" ile birlikte kültürel soykırım, dijital araçlarla yapılan yaygın insan hakları ihlalleri, cinsiyet temelinde sistematik ayrımcılık ve baskı ile ecocide ile örtüşen bilinçli karbon salımı, iklim krizini körükleyen daha geniş sistemik sorumlulukları kapsayan iklim suçları yer alıyor.

Neden uluslararası suç kapsamına alınmak isteniyor? Stop Ecocide International gibi STK’lar, ekokırımın sadece o yeri, ülkeyi değil, tüm ekosistemleri etkilediği ve tıpkı savaş suçları, soykırım gibi uluslararası kamu düzenini bozma özelliğini taşıması nedeniyle, çevreye karşı işlenen suçlarda ülkelerin hukuk düzeni içinde cezasız ya da caydırıcı olmayan cezalarla sınırlı kalmasın diyerek, cezasızlık kültürüne karşı küresel bir yanıt niteliğindeki Roma Statüsü’ne eklenmesi için kampanyalar yürütüyor. Çünkü bir ülke suçları kovuşturmazsa UCM devreye girebiliyor. UCM’ye yalnızca gerçek kişiler üzerinde yargı yetkisi tanıyor, yani devletler değil, bireyler sorumlu tutuluyor. Türkiye UCM 'ye taraf değil ancak her şekilde iç hukukumuzu ilgilendiriyor.
Bazı ülkeler, doğaya verilen büyük çaplı zararları ulusal veya uluslararası hukuk kapsamında suç sayarak önemli bir dönüşümü başlatmış, mesela Belçika kendi ulusal ceza hukukuna eklemiş, Rusya, Ukrayna ve Fransa uygulamaya başlamış, Meksika, İskoçya, Vanuatu, Fiji, Samoa tasarı haline getirmiş, Hollanda, Peru, Arjantin, İtalya ise mevzuat aşamasındalarmış. Diğer taraftan AB Çevre Suçları Direktifi, ekokırımı “nitelikli suç” olarak tanımlayacak şekilde revize edilmiş ve Avrupa Konseyi, çevre yıkımının ekokırımla eşdeğer düzeyde kovuşturulmasını amaçlayan sözleşmeyi kabul etmiş.
Bütün bu gelişmeler, ekokırımın yalnızca bir çevre ihlali değil, aynı zamanda DÜNYA'ya karşı işlenmiş bir suç olarak görülmesi gerektiği yönündeki küresel bir dönüşümün işareti .
Türkiye’de kabul edilmiş bir ekokırım yasası henüz yok. 2021 de Uluslararası hukuk uzmanları tarafından hazırlanan ve ekokırım suçunu “Çevreye ağır ve geniş çapta ya da uzun vadeli zarar verme ihtimali bilindiği halde, yasadışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ”olarak tanımlayan Stop Ecocide Foundation Tasarısı (2021) Türkçe'ye çevrilmiş.
2023 yılında sivil toplum örgütleri ve hukukçular tarafından hazırlanan Yurttaş Ekokırım Yasa Tasarısı var. Bu tasarıda TCK’nın 77. maddesine “77/A” ile " Soykırım, insanlığa ve gezegene karşı suçlar” başlığı altında ekokırımın tanımı yapılmış ve ekokırım suçunun “Doğal çevrede telafisi mümkün olmayan zarar tehlikesi doğuran fiiller” müebbet hapis ve yüksek para cezalarıyla cezalandırılacak" maddesi eklenerek, öneri 28.828 imza ile TBMM Dilekçe Komisyonu’na sunulmuş. Ekokırım Yasa Teklifi’nin meclisten geçmesini talep eden ekoloji örgütleri, 2024 yılını “Ekokırım Suçuna Karşı Mücadele Yılı” ilan etmiş. Yasa tasarısı teklifi - yasa teklifinin yalnızca milletvekilleri tarafından sunulabileceği gerekçesiyle reddedilmiş , Bu karar üzerine tasarıyı sunan yurttaşların Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde açtığı dava süreci hâlâ devam ediyormuş.
Ülkemizde altın madenleri, otoyol inşaatları, enerji santralleri gibi potansiyel ekokırım tanımına dahil edilmiş olayları sık duyuyoruz Yerel halkın ve aktivistlerin direnişleri haberlerde sık sık yer alıyor.
Orman yangınlarına gelince, her ne kadar %47 sebebi bilinmiyor olarak kayıtlara geçse de da, orman yangınlarının çıkış nedeninin büyük oranda insan kaynaklı olması hukuki tartışmaları da beraberinde getirmiş. Türkiye’de orman yakmanın cezası, kasten veya taksirle (ihmal sonucu) işlenmesine göre farklılık gösteriyor, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110. maddesi ve Türk Ceza Kanunu hükümleri doğrultusunda kasten orman yakma suçunun cezası 10 yıldan az olmamak üzere hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezası, Eğer bu suç terör amacıyla işlenirse, ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 20.000 güne kadar adli para cezası var. Bu cezanın ertelenmesi, paraya çevrilmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması mümkün değil. Taksirle (dikkatsizlikle) işlenirse 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası var ancak, yangını söndürmeye çalışmak, etkisini azaltmak, zararın az olması gibi nedenlerle bu ceza yarıya kadar indirilebiliyor. Herhangi bir yangına sebep olmasa bile ormanlık alanda izinsiz ateş yakmak, sönmemiş sigara veya yanıcı madde atmak, ormana 4 km’den yakın alanda anız yakmanın cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılıyor. Anayasa’nın 169. maddesine göre "Orman Suçlar"ı genel af kapsamına alınmıyor.
Avrupa da orman yangınlarında son derece zor günler yaşıyor, 2025’in başından bu yana Avrupa’da"1250" orman yangınının tespit edildiği ve yaklaşık 240.000 hektar alan kül olduğu belirtiliyor (Portekiz, Arnavutluk, Fransa, Bulgaristan, Sırbistan İspanya) Yangın riski haritasına göre İtalya, Norveç, İsveç gibi ülkeler “çok aşırı” risk seviyesinde; Türkiye, Balkanlar ve Yunanistan ise “aşırı” risk grubunda yer alıyor. Avrupa’daki orman yangınlarının temel sebepleri de buradakilere benzer, "doğal faktörler ve insan kaynaklı"
Son yıllarda iklim değişikliğiyle birlikte başlayan 2025 yazında Avrupa genelinde 40°C’yi aşan sıcaklıklar ve düşük nem oranları, bitki örtüsünü kuruttu, yangınların sıklığı ve şiddeti ciddi şekilde arttı. Yıldırım düşmesi olayları arttı ve şiddetli rüzgar yangınların yayılma hızını artırdı. Avrupa'ya baktığımızda da mangal, sigara izmariti, kamp ateşi gibi insan kaynaklı ihmaller yangınların çıkış nedeninin %50 si olarak kaydedilmiş. %10 civarında yangın, arazi açma veya rant amaçlı bilinçli olarak çıkarılan yangınlar, anız yakma gibi geleneksel yöntemler ve elektrik hatları ile tren frenleri ve tarım makineleri de yangınların diğer nedenleri olarak sıralanmış.
Orman Yangını Ekokırım mı? Suç mu?
Bu, ekokırımın genellikle subjektif nedenlere dayandırılması, istemeden neden olunabilmesi, ekosistem zararlarının ölçülmesi, izlenmesi ve nedensellik bağının kurulmasının oldukça karmaşık olması ve bu durumun hem sigorta sistemlerinde hem de hukuki süreçlerde ekspertiz ve delil sunumu açısından zorlukları nedeniyle kolayca yanıtlanamayan bir soru
Orman yangınları ve yangınların sebepleri dünyanın her bölgesinde ciddi bir sorun. İklim değişikliği ile artık birebir yaşadığımız aşırı sıcaklık ve kuraklık yüzünden kendi kendine doğal nedenlerin başlattığı orman yangınları , böyle giderse daha da artacak. İnsan kaynaklı olanlarda ise hemen her ülkede benzer sebepleri gözleniyor.
Sigorta Perspektifi
Sigorta perspektifinden bakıldığında ilk sıralarda yer alan iklim değişikliğine bağlı artan riskler konusunda bugüne kadar defalarca yazdık, konuştuk. Sigorta sektörü alarm zillerini uzun süredir çalıyor, sadece orman yangınları değil, aşırı iklim olaylarının verdiği zararlar nedeniyle her yıl daha fazla tazminat ödüyor.

Artan çevre riskleri, sigorta şirketlerini iş modellerini, ürün yapılarını ve risk değerlendirme stratejilerini revize etmeye yönlendiriyor. Yangın risklerinin izlenmesinde kullanılan yapay zekâ destekli kamera sistemleri, termal görüntüleme, coğrafi bilgi sistemleri ve drone keşifleri gibi teknolojilerden elde edilen verilerle yapılan senaryo analizleri ve stres testleri, iklim kaynaklı risklerin finansal etkilerini öngörmede kritik hale geldi.
Daha önce bahsettiğim gibi orman yangınları kaynaklı sigortalı zararlar, son 10 yılda 6 kat artarak 2024’te 56,3 milyar dolara ulaşmış. Daralan reasürans kapasitesi, primlerde artışa ve yüksek riskli bölgelerde teminat vermemeye kadar uzanıyor
ESG Odaklı Sigorta
Yangın riski, sadece teknik değil aynı zamanda ESG stratejileri, sigorta teminatları ve sistemik risk yönetimi açısından da kritik öneme sahip. İngilizce “Environmental, Social, Governance” kelimelerinin kısaltması olan Çevresel, Sosyal ve Yönetişim kriterleri olarak bilinen ESG, bir şirketin sadece finansal performansını değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik, etik sorumluluk ve toplumsal etkilerini değerlendiren çok boyutlu bir yaklaşımını ifade ediyor.
Orman yangını, ESG politikalarında yönetimsel ve sistemik bir başarısızlık olarak değerlendiriliyor ve Governence ( Yönetişim) eksiği olarak göz çarpıyor. Özellikle yangın sonrası sorumluluk zinciri, kurumsal firmaların çevresel ve hukuki yükümlülüklerini doğrudan etkileyen durumlar.
Ekokırım ve Sigorta
Ekokırımın tanınması, çevreye karşı işlenen suçları sadece idari değil, cezai ve etik bir mesele olarak ele alındığı küresel bir dönüşümü ifade ediyor. Sektör, her geçen yıl artan, çeşitlilik gösteren ve birbirine bağlı değişen risklere uyumlanmanın yanı sıra şimdi ekokırım gibi ciddi ve geniş çaplı çevre yıkımını içeren bir kavramın sigorta edilmesi baskısıyla da karşı karşıya ve bu durum sigorta sektörü için büyük bir zorluğun habercisi. Burada zarar veren ve zarar gören tanımlarına dikkat etmek gerekli.
Geleneksel sigortalar bazı çevre zararlarına karşı teminat sağlasa da ekokırım hele bir de uluslararası suç olarak tanınırsa doğrudan sigortalanabilir bir risk değil. Hatta gelecekte ekokırımın yaratacağı zincirleme etkiler, mevcut risk modellemeleri ve primlerle kontrol edilemeyeceğinden bu risk artık sigortalanamayabilir bile.
Kasıt- sigortada temin edilmeyen bir durum ; ekokırım “umursamazlık” ve "bilerek zarar verme" kavramlarını içerdiğinden bu yönü ile sigorta edilmeyecektir. Bir suç olarak tanındığında da sigorta cezaları, hukuki savunma masraflarını veya cezai tazminatları ödemeyecektir.
Ekokırım sebep olma potansiyeli yüksek olan madencilik, enerji, tarım, hayvancılık, inşaat, ulaşım , altyapı, kimya ve sanayi gibi endüstriler için durum oldukça karmaşık bir hal alıyor.
Burada zarar veren ve zarar gören tanımlarına dikkat etmek gerekli. Sorumluluk sigortaları kapsamı çevreye verilen zararları (ani ve beklenmedik zararlar uzun süredir kapsamda), tedrici (gradual) zararları da son 15 -20 yıldır dahil edecek şekilde tasarlanmıştı. Ekokırım riski, artık bazı poliçelerde hukuki sorumluluk teminatı olarak değerlendiriliyor ve hukuki tanımı genişledikçe, sigorta şirketleri çevre suçları için, artık sorumluluk sigortaları kapsamında özel ve yeni düzenlemelere ihtiyaç duyacak.
Sigortacılar, risk değerlendirmede ve sigorta etmede ESG skorlarını giderek daha fazla dikkate alıyor. Bu da ESG’si zayıf firmalar için teminat bulamama veya yüksek prim ödeme olasılığı demek. Diğer taraftan Yönetici Sorumluluk (D&O) ve Çevre Sorumluluk (Environmental Liability) gibi sigorta ürünlerinde dolaylı olarak bazı teminatlar sağlanabilir.
Kamuya ait alanlar (ormanlar gibi) sigorta edilmiyor. Ama geniş kapsamlı bir sorumluluk sigortası ile sigortalı adreste çıkan bir yangının ormana sıçraması nedeniyle oluşan kamu zararı teminata dahil edilebilir.
Orman yangınlarının en çok zarar verdiği tarım ve hayvancılık sektörü için ise çözüm tarım sigortaları. Ne yazık ki ekonomik ve yapısal nedenler TARSİM'de düşük sigortalılık oranının nedenleri. Devlet desteği olsa bile yüksek primler, özellikle küçük ölçekli çiftçiler için caydırıcı olabiliyor. Bazı çiftçiler tazminatları yetersiz veya geç olduğu yönünde eleştiriyor. TARSİM sigortası çoğunlukla tarım kredisi almak için zorunlu bu da “zorunlu formalite” olarak algılanmasına neden oluyor. Bu ve daha burada sıralamadığım pek çok neden, devlet destekleri artırılmış olsa da TARSİM’in sosyal güvence ve sistemik risk yönetimi açısından daha kapsamlı olması gerektiği ihtiyacına işaret ediyor.
Özetle ecocide geleneksel risk modelleri hem de mevcut teminat sistemleri dikkate alındığında, çevresel yıkımları karşılamada yetersiz kalabilen sigorta sektörü için çok katmanlı ve alışılmadık zor bir durum. Sınır aşan zararlar, ekspertiz ve ispat aşamalarının zorluğu, kavramın subjektif değerlendirmeleri temel alması, “bilinçli sorumsuzluk” tanımının gri alanda kalması ve getirdiği ciddi yönetmelik, düzenleme ve tazminat yükü riski sigortacıları düşündürüyor.
"İklim Kanunu ve Sigortaya Etkileri" başlıklı blog yazımda paylaştığım gibi yeşil dönüşüm, yatırım maliyetleri nedeniyle ülkelerin ekonomik gelişimlerini ve büyümelerini yavaşlatan bir süreç. Her gün karşımıza çıkan yeni uygulamalar, yeşil yatırım alanları, vergiler, cezalarla bir geçiş ve arayış dönemi içindeyiz. 2030- 2050 gibi uzun vadelerde çoğunluğa geçmesi hedeflenen yeşil dönüşüm sürecinde hayatın ve dönüşümün devamı için kullanılan yöntemlere devam edilmesi (altın, maden, nükleer enerji, termik santraller) ikaçınılmaz görünüyor. Bazı ülkelerin ekonomik gücü ise sadece eski teknolojilere yetiyor (2 el). Bu durumda keyfiyetten değil, başta enerji bağımsızlığını elde etmek için kaçınılmaz mecburiyetlerin yaşandığı bu geçiş döneminde, ekokırımı suç ilan edelim, hepsini Lahey'de yargılayalım yaklaşımı, adaletsiz bir cezalandırma, baskı yapma ya da farklı menfaatlere alet edilebilir. İşte bu nedenle siyasetin, güç savaşlarının ve rekabetin bu kadar baskın olduğu dünya düzeninde ekokırım suçunun objektif kriterlere dayandırılarak, konsensusun sağlandığı bir tanımının yapılması gerekiyor.
Sigorta farklı yaklaşımlar geliştirme potansiyeline sahip. Belirli çevresel değişkenlere göre tetiklenen parametrik sigorta çözümleri, devlet destekli, sistemik çevre risklerine özel Ekokırım-Risk Havuzları, sigorta poliçelerine ESG uyumuna ilişkin ek koşulların eklenmesi gibi özel-kamu-vatandaşla işbirliği ve risk yönetimi desteği vererek, aynı zamanda yeşil dönüşümün kaynak sağlayıcısı rolüyle sigorta sektörü bu geçiş sürecinin en kritik oyucularından biri.
Herkese iyi çalışmalar.
#ecocide #ekokirim#suc #RomeInstitute #insurance #crime #international #severedamages #ecology #deppwaterhrizon #amazons #agentorange #nuvelarpower #riskmanagement #ESG #reinsurance #environmentalliability #humanity #habitats #mining #kazdaglari #altin #goldmining #greentransition #Lahey #TARSIM #parametrcinsurance #ecocidepools #cooperation #wildfires
Faydalı Bağlantılar
İlgili Blog Yazıları
Wildfires- Orman Yangınları
İklim Kanunu ve Sigortaya Etkileri
















Yorumlar