ECOCIDE (*)
- Zeynep Turker
- 27 Tem
- 8 dakikada okunur

Aylar, haftalar ve günlerdir ormanlarımız yanıyor.
22 Temmuz da Eskişehir Seyitgazi de çıkan yangında yangınla mücadele eden 10 canımızı kaybettik. Orman yangınlarında ağır kayıplar yaşayan Bilecik ve İzmir, “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edildi.
İlk kez yanmıyoruz, ama her yangında aynı durumla karşılaşıyoruz.
Koruyamıyoruz, başına bir şey gelse kurtaramıyoruz
1 Ocak – 6 Temmuz 2025 arasında ülkemizde 1351 i ormanlık alanda, 1830 u tarım arazileri ve yerleşim bölgeleri yakınında toplam 3181 yangın olmuş. Bu yangınlardan en çok etkilenen şehirlerimiz. İzmir (Kemalpaşa, Bergama, Selçuk), Muğla (Bodrum, Milas, Marmaris), Aydın (Kuşadası, Söke), Antalya (Manavgat, Alanya, Kumluca), Balıkesir, Çanakkale, Bilecik, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa
En son Eskişehir yangının başlayarak son aylarda yaşadığımız yangınlara bakalım;
Eskişehir – Seyitgazi ilçesinde çıkan yangın, kontrol altına alınmaya çalışılırken bir çok yerleşim yeri boşaltıldı. Mücadelede bir ekip alevlerin ortasında kaldı. Ekibin bir kısmı bir mağaraya sığınırken, bir kısmı da alevlerin arasında kayboldu ve 10 can verdik. Bu yangın Afyonkarahisar’a da sıçradı havadan ve karadan müdahaleler yapıldı.
Safranbolu ve Ovacık ilçelerinde çıkan yangınlar rüzgarın da etkisiyle hızla yayıldı; engebeli arazide oldukça zorlu mücadeleler verildi, 10 köy boşaltıldı.
Geyve’de başlayan yangın Bilecik’in Osmaneli ilçesine sıçradı. Kontrol altına alınmışken rüzgarın etkisiyle tekrar büyüdü, yaşam alanları zarar gördü, yüzlerce insan tahliye edildi.
İzmir günlerce yandı, günlerce. Evler, tarım arazileri, hayvanlar zarar gördü. Sanayi bölgesi de yangından etkilendi.
Çankırı, Yalova, Karabük, Manisa, Antalya, Denizli, Konya, Tekirdağ, Çanakkale de irili ufaklı yangınlar oldu, bazıları tarım alanlarından ormana yayıldı, yerleşim yerleri ve hayvanlar etkilendi.
Sadece son 10 günde Eskişehir Seyitgazi yangını hariç (26 Haziran – 6 Temmuz) 761 yangın çıkmış, bu yıl başından bu yana çıkan yangınların %25’i . İzmir, Sakarya, Hatay, Bilecik, Manisa, İstanbul ve Bursa’da yaşanan 20 büyük yangın 2 kişi hayatını kaybetti, bir dozer operatörü şehit oldu, çok sayıda ev ve mahalle boşaltıldı.
Neden yanıyor?
Yangınların çıkış nedenlerinin %47’si hâlâ “bilinmeyen” olarak kaydediliyor. Önleyici stratejilerin geliştirilmesini zorlaştıran bir durum. İnsan ihmali ve hatalar, mevzuata uyumsuzluk ve denetim eksikliklerinin de payı oldukça yüksek. 4 ana neden
Aşırı sıcaklık, düşük nem ve kuvvetli rüzgâr,
Kundaklama ve ihmalkâr davranışlar
Elektrik iletim hatlarındaki arızalar
Tarımsal anız yakımı ve piknik ateşleri
Mevzuat ve Denetim Açıkları
Yangınların ekonomik bilançosu
2021’deki korkunç yangınlar 139 bin hektar alan yandı; son 10 yılın %61,5’i tek yılda kaybedildi. Kızılçam ormanlarının yüksek yanıcılığı, riskleri artırıyor.
Yanan konutlar, işyerleri, tarım alanları, hayvan kayıpları ve altyapı hasarlarının sadece İzmir yangınlarında 1 milyar TL’yi aştığı tahmin ediliyor. Toplamda 1168 bina zarar görmüş, sadece İzmir'de 254 bina ağır hasarlı veya tamamen yıkılmış, durumda. Tarım, hayvancılık, konut, altyapı ve turizm sektörleri doğrudan etkilendi.
15 bin dekar tarım alanı zarar gördü. 33 bine yakın hayvan (büyükbaş, küçükbaş, kanatlı) telef oldu. 1441'i arılı kovan ve 2600 kovan da yok oldu.
Yangınlar nedeniyle 65 milyon turist hedefinin sekteye uğradığı belirtilenler arasında.
Sigortalı kısım ne yazık ki çok az, bu yangınlar sonrası ne kadar sigorta tazminatı ödendiğine dair net bir veri henüz yok. Devlet yardımlarına gelince AFAD tarafından ilk etapta 30 milyon TL yardım ödeneği gönderildi. Yangından etkilenen vatandaşların hesaplarına kira, taşınma, eşya yardımı olarak yaklaşık 16 milyon TL yatırıldı
Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere yangınlar sadece ekosistem, toprak erozyonu ve su döngüsünün bozulması gibi çevresel değil, aynı zamanda ciddi ekonomik felaket ve sosyal bir yıkıma sebep oluyor.
Yangının uzun vadeye yayılan etkilerine dikkat çekmek istiyorum.
Ekosisteme etkileri hem fiziksel hem biyolojik, hem de sistemik düzeyde oldukça derin.
Yanarak yok olan ağaçların, çalı ve otların kökleri zarar gördüğünde yeniden yeşermeleri zorlaşıyor, zarar gören tohum stokları ve genç fidanlar bazı türlerin tamamen yok olmasıyla sonuçlanabilirken, hayvanlar ve böcekler de yaşam alanlarını kaybediyor. Bazı böcek türleri ve otlar (ın popülasyonu tekrar kısa sürede artarken) hemen yaşama dönüyor belki ama bazı türlerin kaybı (ekosistemin çökmesiyle sonuçlanıyor)ormanın kompozisyonunu ve ardıllığını bozuyor.
Ormanlar önemli karbon emicisi ve yangın bu kapasiteyi azaltıyor, üstelik yanarken de büyük miktarda karbon salınımı oluyor. Yani yangınlar iklimleri etkileyen, değişen iklim de yangınları tetikleyen bir kısır döngü yaratıyor. Yapısı bozulan toprak, içerdiği organik maddeleri büyük oranda kaybediyor, su tutma kapasitesi düştüğünden bu yeraltı suyu beslenmesini etkiliyor ve özelikle eğimli arazilerde erozyon riski çoğalıyor.
Tüm bu kayıpların telafisi yani eski haline gelmesi için gereken süre de yangının şiddetine, ormanın türüne ve iklim koşullarına göre 5 ile 30 yıl arasında değişkenlik gösteriyor.
Toplumsal Hayata Etkileri; hayat eskiye dönene kadar orman köylüleri, işçiler, çiftçiler geçim kaynağını yitiriyor, hayvancılık geriliyor, bu da üretim kaybı, işsizlik, göç ve toplumsal dinamiklerin zayıflaması anlamına geliyor.
Yabani hayvanlar yaşam yerlerini yitiriyor. Ya göç ediyorlar, ya da yok oluyorlar. Ekosistemde her canlının rolü hayati, kaybolan türler ekosistemde telafisi imkansız boşluklar yaratıyor, denge bozuluyor. Yangının zarar verdiği altyapılar, tarım alanları bölgenin ekonomik kurgusunu yerle bir ediyor. Ekonomik toparlanma uzun zaman alıyor.
Tarım endüstrisi - Temel beslenme ihtiyacını karşılamada, sanayiye hammadde sağlamada, ihracatta ve kalkınma ve istihdamda kritik rolü olan tarım endüstrisinin ülkemizin GSYH’da payı her geçen yıl düşüyor. Büyük yangınlarda binlerce dekar tarım arazisi zarar gördü, tahıl, sebze ve meyve tarlaları yandı; özellikle buğday ve arpa üretiminde %30’a varan düşüşler yaşandı. Yangın bölgelerinde hayvan ölümleri, yem ve barınak kayıpları %30 küçülmeye neden oldu. Zaten son yıllardaki ekonomik ve politik değişimlerle küçülen sektör yangınlarla daha da zorlanıyor.
Turizm Endüstrisi - Son 6 ayda ülkemizin turizm bölgelerinde yaşanan yangınlar fiziksel altyapıya zarar verdi. Turizm tesisleri etkilendi. Korkunç Grand Kartal Oteli yangını hala hafızalarda, ikisi bir araya gelince (otel + yangın) kaygılar artıyor. Psikolojik etkisi de yüksek. (Grand Kartal Oteli sonrası pek çok turizm bölgesinde tesislere uyarılar gitmiş cezalar kesilmiş, hatta aralarında kapatılanlar olmuş, iş işten geçtikten sonra alınan aksiyonları ayrıca yazacağım). Yangınlar yerli ve yabancı turistin seyahat planlarını tekrar gözden geçirmesine neden oluyor.
Altyapı zararları , insan yapımı fiziksel altyapı zararlarının uzun dönem etkisi de oldukça fazla. Yangınlar yolları eritebiliyor, köprülerin taşıyıcı sistemleri zarar görebiliyor. Yanan direkler elektrik iletim hatlarının kopmasına bu da enerji kesintilerine yol açıyor. , yangın sonrası su kaynakları kirleniyor, tortular oluşuyor, su boruları zarar görebiliyor. Telekomünikasyon hatlarının zarar görmesi sonucu iletişim sorunları yaşanıyor. Bunların hepsi sadece yangın bölgesiyle de sınır kalmıyor üstelik, zincir reaksiyon şeklinde dalga dalga tüm sistemleri etkiliyor.
Birkaç milyar TL zarar verdi ifadesi sadece bir söylem, kayıp yıllar içinde birkaç milyarın çok daha üzerinde zararlara neden oluyor, ülke refahını etkiliyor, geleceği tehdit ediyor. Yangınların fark edilmeyen etkileri toplumun sadece bölgede yaşayanları değil sosyal ve ekonomik bağı olan, farklı illerdeki hatta ülke dışındaki birçok bireyi de etkiliyor.
Orman yangınları cinayetle eşdeğer. Etki alanı çok geniş, iklimle ve insan yaşamıyla doğrudan bağlantılı .
Yangınlar yarattıkları zararın yanında yaşatılan ömür boyu acılarla da izleri silinmeyen afetler ve ne kadar önlem alınırsa alınsın yine de orman yangınlarının önüne tamamen geçilemiyor. Yangınlar hem ekosistem hem de insan yaşamı açısından ciddi tehdit.
Ders Çıkaranlar
Sadece ülkemizde değil dünyada gerçekleşen orman yangınlarından elde edilen deneyimler ve çıkarımlar pek çok mücadele politikası geliştirmeye de önayak olmuş ve büyük yangınlara sahne olan ülkeler , orman yangınları sonrası stratejik adımlar atarak risk yönetimine yoğunlaşmışlar.

Hepimizin hatırladığı Avustralya’daki yangınlar sonrası ( Black Summer) - Evlerin çevresinde yanıcı bitki örtüsü azaltılıp, tampon bölgelerin oluşturulduğu FireSmart yerleşim planlamasına geçilmiş. Gönüllü itfaiyecilik ve yangın tatbikatları yaygınlaştırılarak yerel halk eğitimi ve eskilerin bir bildiği vardır diyerek - Avustralya'nın yerli halkı olan Aborjin’lerin binlerce yıllık kültürel, ekolojik ve ruhani bir hafıza ağından faydalanarak günümüz ekolojistleri tarafından da yangın risk yönetiminde örnek model olarak benimsenmiş olan binlerce yıllık “cultural burning” yöntemiyle ormanlar küçük kontrollü yangınlarla temizlenmeye başlamış. Bu yöntem aynı zamanda büyük yangınların önlenmesi, toprak verimliliğinin artırılması ve biyoçeşitliliğin korunması için kullanılıyormuş.
Amerika ise yangını önceden tespit etme ve başındayken yakalama stratejisini benimsenmiş. Teknoloji ve Erken Uyarı Sistemleri, NASA uydu izleme sistemleri: MODIS ve VIIRS sensörleriyle yangınlar anlık takibi, “Red Flag Warning” sistemi ile meteorolojik risklere göre halkın uyarılması ve drone destekli gözetimle yangın başlangıcını termal kameralarla tespit edilmesine çalışılıyor.

İspanya, - Orman içinde boş alanlar oluşturularak yayılma engelleyen yangın kesici erit uygulamalarını artırmış, Orman altı tarım uygulamalarıyla yanıcı madde yoğunluğu azaltan “agroforestry” tarım politikası uygulamaya başlamış ve yerel yangın gözlemcileri ve yangınla mücadele gönüllüleri programını yoğunlaştırmış.
Türkiye
Ülkemiz son 10 yılda yangınla mücadele için 1 Milyar TL nin üzerinde yatırım ve teçhizat harcaması yapmış, diğer ülkelere bakınca ABD ve Avustralya 1 Milyar dolar, Kanada 1,2 Milyar dolar yatırım yapmış.
Bu ülkelerle Türkiye’yi karşılaştırmak için yapay zekadan destek aldım . Buradaki verilere göre hem sayı hem etki açısından ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız.

Yangınla mücadelede yerel halk ve ordu, afet kurumları, belediye koordinasyonu kritik önem taşıyor. Diğer taraftan yangınların aynı anda birçok bölgede çıkması, ekiplerin eş zamanlı müdahalesini zorlaştırırken, iç içe olan orman, tarım ve yerleşim alanları, görev alanı belirsizlikleri yaratıyor ( kim bakacak? OGM, AFAD, belediyeler ve jandarma, ordu ) kurumların işbirliğini geciktiriyor. Son yangınlar da gösteriyor ki koordinasyon sağlanmasında geçmişten çok da farklı bir noktada değiliz.
Eskişehir yangınında aralarında daha önce deprem ve sel felaketlerinde de gönüllü olmuş 5 orman işçisi ve 5 gönüllü hayatını kaybetti. Henüz resmi olarak açıklanmış bir “suçlu” ya da net hata tespiti bulunmakla birlikte olayla ilgili çok yönlü devam eden soruşturmalarda bazı sistemsel zafiyetler ile olası ihmal iddiaları gündeme gelmiş. Bu yangında yangının yön değiştirmesi sırasında bazı ekiplerin yeterince erken uyarı alamadığı iletişim sorunları olduğu iddia ediliyor. (Müdahale ekipleri arasında radyo iletişimi kopukluğu yaşandığına dair bulgular varmış) Arazi Koşullarına Uygun Tahliye Planı Eksikliği de diğer bir tespit, anlatılanlara göre ekiplerin sığındığı mağaranın yangın yönünün tekrar değişmesiyle alevlerin içinde kaldığı belirtiliyor. Sarp ve kayalık arazi nedeniyle kaçış rotalarının yetersiz olduğu değerlendiriliyor.

ABD tarihindeki en ölümcül orman yangınlarından biri olarak kabul edilen 19 itfaiyeci alevlerin arasında kaldığı yangın, sadece bir doğal afet değil—aynı zamanda afet yönetimi, iletişim ve operasyonel koordinasyon açısından ciddi eksikliklerin ortaya çıktığı bir vaka olarak değerlendiriliyor. Bu elim olay sonrası - US Forest Service, olay sonrası yangın ekiplerinin konum takibini GPS ile yapmaya başlamış, iletişim protokolleri ve hava tahmin sistemleri yeniden yapılandırılmış ve “Granite Mountain” ekibinin anısına, afet yönetiminde “kahramanlık” kadar protokol ve teknolojiye bağlılık da vurgulanmaya başlanmış.
Sigorta Sektörüne Etkileri
Şu anda kamuya açık kaynaklarda, son 6 ayda Türkiye'de çıkan yangınlara ilişkin toplam sigorta tazminatı miktarına dair net bir veri bulunmuyor . Yangınlarda zarar gören birçok konut, işyeri ve tarım arazisinin sigorta poliçesi yoktu veya teminatları yetersizdi. Sigortasızlık ve eksik sigorta hala çok büyük bir sorun.
Allianz Commercial’ın yayımladığı “Yükselen Risk Trendleri 2025” raporu, orman yangınlarını artık sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve operasyonel bir kriz olarak tanımlıyor. Allianz Commercial’ın 2025 raporuna göre, orman yangınlarının neden olduğu küresel sigortalı zararlar son 10 yılda 6 kat artmış. (Sadece Türkiye’de 2024 yılında 3.800 yangın yaşandı ve 27 bin hektar alan zarar gördü) Bu artışlar, sigorta şirketlerinin hasar tazminatlarını ve reasürans maliyetlerini doğrudan etkiliyor. Rapor, yangınların artık sadece sıcak bölgelerde değil, daha önce düşük riskli kabul edilen coğrafyalarda da görülmeye başladığını vurguluyor. Bu durum, sigortalılık oranının artırılması ve yerel–küresel iş birliği ihtiyacını doğuruyor.
Sektör üstüne basa basa söylüyor. "Risk Yönetimi" Neden ısrarla tekrar ediyorlar, çünkü artık sektörün kapasiteleri bu zararları karşılamaya yetmiyor. Risk Yönetimi ile zararların azaltılması ortak hedef olmalı diyorlar. Sigorta sektörü artık sadece tazminat değil, önleyici risk yönetimi ve iklim uyum stratejileri geliştirme sorumluluğu taşıyor.
Eğer etkili bir risk yönetimi yapmaz ve son birkaç yıldır yaşadığımız yangın hadiseleri gelecekte de benzer sıklık ve şiddette devam ederse, yüksek riskin ve müdahale eksikliklerinin devamlılığı 2026–2028 arasında çıkacak büyük yangınlarda Akdeniz ve Ege’de 1,2 milyon dekar tarım arazisi yok olacağına, Gıda ithalatı artarak, yerli üretim %25 azalıp, ithalata bağımlılık %40’a çıkacağına, ESG uyumsuzluğu ve yatırım kaybı neticeleneceğine mesela geçenlerde bahsettiğim CBAM kapsamında ihracatçılara cezai karbon vergisi konularına dikkat çekiliyor.
İklim değişikliği, çevresel bozulma ve sosyo-ekonomik kırılganlıklar; sigorta sektörünün rolünü yalnızca finansal koruma sağlayan bir mekanizmadan çıkararak, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık ekseninde yeniden tanımlanıyor, çünkü sektör ESG ( Environment/ Social / Governence- Çevre Sosyal ve Yönetişim) çerçevesinde önemli inisiyatifleri tetiklemek durumunda ve iklim değişikliğinden direkt etkilenen sektörlerden biri olarak aslında durumun merkezinde kilit bir rol üstleniyor.
Öne çıkan stratejilerin başında ise Önleyici Sigortacılık geliyor bana göre
Anadolu Sigorta’nın Sosyal Sorumluluk Projesi Ormanın Gözleri gibi bu alanda daha çok sosyal sorumluluk projelerinin yaratılması, STK’larla yakın işbirliği ve risk farkındalığını artıracak eğitimlerin, paylaşımların yoğunlaşması gibi çalışmalara kaynak ayırılması gerekiyor. Yeşil Seri'de detaylarıyla aktardığım yeşil fonlar, yenilenebilir enerji yatırımlarına sağlanan güvenceler zaten sektörün uzun süredir almış olduğu aksiyonlar.
Toplumsal kapsayıcılık başlığında ön plana çıkacak olan sigortalar ise parametrik sigortalar ve mikro sigortaları .
Ve tabi ki ZAS! Duyurunun üzerinden bir yılı aşkın süre geçti, ZAS hala devrede değil.
Orman yangınları artık yalnızca doğal afet değil, hesaplanabilir ama önlenmeyen suçlar zinciri. Bu bağlamda sigorta sektörü, teminat kapsamlarını yeniden tanımlamak ve risk modellerini çevreye bilinçli, hukuka aykırı ve geri dönülemez zararlar verilen "ekokırımı- ecocide " da içerecek şekilde güncellemek zorunda.

Ne yazık ki ülkenin gündeminde sadece SİYASET ve her büyük afette de artık hazır taslakları olduğunu ve olaya göre boşlukların doldurulduğunu düşündüğüm TAZİYE ve SORUŞTURMA mesajları var.
Hepimizin başı sağ olsun
ECOCIDE- EKOKIRIM - Ekokırım, çevrenin insanlar tarafından tahrip edilmesidir. Ekolojik kıyım, ekosistemleri sürdürmek ve gelecek nesilleri destekleyebilmelerini sağlamak için doğal kaynaklara bağımlı olan tüm insan popülasyonlarını tehdit ediyor. Doğal çevrenin insan faaliyetleriyle bilinçli bir şekilde yok edilmesi anlamına gelen ekokırım, giderek daha geniş kesimlerce bir suç olarak kabul ediliyor hatta uluslararası ceza literatürüne yerleşiyor.
İlgili Blog Yazıları
Zorunluluk mu Fırsat mı? Yeşil Dönüşüm ve Sigorta
Wildfires
Faydalı Bağlantılar
Yorumlar