Bugün ve takip eden birkaç yazıda, dinlerken pek çok duyguyu yaşadığım, gördüğüm sonuçtan gerçekten çok mutlu olduğum ve "keşke ben de böyle güzel bir işin parçası olabilsem" diye özendiğim, gerçeğe dönmüş ve katma değerli bir işe dönüşmüş idealin hikayesini paylaşacağım.
Sivil toplum örgütlerinde üstlendiğim görevler kariyerimde çok kıymetli. Bir dernekte ya da kulüpte kurum hiyerarşisi yoktur. Fikrinizi savunup kabul ettirmek için uğraşırsınız. Sizden yaş ve tecrübe olarak ilerideki pek çok kişiyi ikna etmeniz, fikri benimsetmeniz ve desteklerini almanız gerekir. Sivil toplum örgütleri gönüllülük esasına dayanır ve gönül kazanmak öyle kolay değildir. Diğer taraftan ortak gönül harika sonuçlar verir. Elde ettiğiniz başarı kesinlikle gurur vericidir. Aynı hevesle atılan bir adım, bir kurumda ya da şirkette aynı ilgiyi görmeyebilir- hatta hiç ilgilenmeyebilirler. Başka dinamikler devreye girer; "güzel fikir" denir, teşekkür falan ederler, geçiştirilme olasılığı yüksektir. İşte bu yüzden, birkaç gün sizlere anlatacağım idealin dönüşüm hikayesi, gerçekten çok değerli bir örnek.
Ülkemizin en büyük gerçeği: DEPREM
Yeni yılın ilk gününde Japonya büyük bir depremle sarsıldı, tsunami alarmı verildi. Kasım ayında Endonezya'da büyük bir deprem oldu. Deprem bu ülkelerin gerçeği. Endonezya'da deprem haberi duysak, arkadaşlarımızı arardık, sakin sakin, "İyiyiz, burada hep oluyor" diye cevapladıklarında şaşırırdık. Japonya deseniz, zaten deprem denince akla gelen ilk ülke.
1995'de Japonya Kobe'de 6.425 kişinin öldüğü, 25.000 kişi yaralandığı, 100.000 binanın hasar gördüğü veya yıkıldığı , 300.000 ailenin evlerini terk etmek zorunda kaldığı Büyük Hanşin depremi 200 Milyar USD zarara sebep olmuş. Bu deprem Japonya için en büyük öğrenim ve aslında en büyük uyanış olmuş. Bu depremden sonra ülkenin depremle yaşamada aldığı yol, bütün dünyaya örnek. Kobe depremi Japonya ekonomisinin %2,5'una denk gelen bir zarara sebep olmuş. Ülke depremi takip eden 2 yıl içinde 90 Milyar USD harcayarak depreme dayanıklı yepyeni bir şehir inşa etmiş. Hatırlayan var mı bilmiyorum ama, deprem sonrası şehrin yeniden inşasından sorumlu olan belediye başkan yardımcısı, denildiğine göre aşırı iş yükü ve siyasi baskılara dayanamayıp intihar etmişti.
Bize gelince: Depremden ödümüz kopuyor; her depremde ülkece ağıtlar yakılıyor. Öncesi ve sonrası bitmeyen ihmallerle dolu; bir türlü ölümlerin önüne geçilemiyor, sonuç herkesi etkileyen ağır bir travma ve ekonomik felaket.
Bu ülkenin karşı karşıya olduğu en büyük risk deprem ve tüm ülke, depremle yaşamaya ve önlem almaya değil de, sanki acılara katlanmaya hazır gibi yaşıyoruz. 99 depreminden beri ah vah dedik, kaç deprem oldu, en son ülkenin 13 milyon vatandaşı art arda korkunç bir felaketi yaşadı, ülke tam anlamıyla başımıza yıkıldı. Ardından ne oldu peki? Yine her kafadan bir sesin çıktığı, bol bilgilendiğimiz (!) programlar yayınlanıyor; gece gündüz başından ayrılamadığımız, dehşete kapıldığımız, kahrolduğumuz arama çalışmalarına bakarak günlerimiz geçiyor.
Kahramanmaraş depremlerinin korkunç bilançosunu hatırlayalım: Yaklaşık 50.000 insan yaşamını kaybetti, maddi zararın 105 Milyar USD olduğu depremde 658.000 aile geçim kaynaklarını yitirdi. Yaralar akşamdan sabaha sarılmıyor; yaşam konteyner kentlerde, akraba eş dost yanında, yuvadan, topraktan uzakta sürdürülmeye çalışılıyor.
Lafa gelince herkes olacaklardan korkuyor. Her deprem sonrası, "gelin binama bakın" diyenler artıyor, sigorta popüler oluyor, insanlar ellerinde karotlar laboratuvarlara koşuyor. DASK yazısından hatırlarsınız, deprem sonrası 1 Milyon adet yeni ZDS poliçesi üretilmişti. Sonra konu güncelliğini yitiriyor, yine poliçeler eve su/elektrik bağlatmak için yaptırılıyor. Bu arada yıkımın olduğu bölgede hayat devam etmek zorunda ama bu konuda rehberlik edenler yetişemiyorlar her yere, depremzedeler kaderleri ile baş başa kalıyor.
Beklenen İstanbul depremi için öngörüler korkunç. Belki yolunuz düşmüştür, İstanbul'da öyle mahalleler var ki, bırakın depremi, bir araba yanlışlıkla açığa park etse sokağa giremezsiniz. Depremde binaların birbirinin üstüne yıkıldığı sokaklara kocaman ve ağır iş makineleri, teçhizatlı insani yardım araçları, ambulanslar, kurtarma ekipleri nasıl girecek?
İstanbul öyle bir şehir ki, iki damla yağmur yağsa, şehrin herhangi bir yolunda bir kaza ya da araç arızası olsa bütün trafik kilitleniyor.
20 Milyon insanın yaşadığı, ülkenin kalbi İstanbul ve Marmara Bölgesi'ndeki bir deprem tüm ülkeyi nasıl bir kaosa sürükleyecek? Bölgenin ekonomideki payı %43!
Şu bir gerçek: Kentin gerçekten depreme dayanıklı hale gelmesi için uzun süre gerekli ve biz, ne kadar zamanımız olduğunu bilmiyoruz. Bugünü de atlattık diyoruz.
Bu ülkede, yıllardır bu konuya dikkat çekmeye çalışan, herkesi bilinçlenmeye ve bilgilendirmeye çalışan bilim insanları Kahramanmaraş depreminden sonra milyonların önünde ağladı. Herkes endişe ile İstanbul diyor.
Deprem bilincine sahip olmak en kilit nokta ve devletler bu bilinçlendirmeyi yapmakla yükümlü.
Bugün ve takip eden birkaç paylaşımda tanışacağınız bu güzel girişime farklı perspektiflerden bakmanız için uzun bir girizgah oldu. O zaman başlayalım:
BİR İDEALİN HİKAYESİ - ALLIANZ TEKNİK
Eylül ayında TSB'nin düzenlediği 2. Sigorta Zirvesi'nin teması "Deprem ve Doğal Afetlere Hazırlıkta Sigorta Sektörünün Önemi" ydi. Panellerde önemli akademik bilgilerin paylaşıldığı bir sohbet esnasında Allianz Teknik'in lafını duyar duymaz, "Oraya gitmeyi çok istiyorum, ama o simülasyona tek başıma giremem, korkarım, birlikte gidelim" dediğim eski mesai arkadaşım Ebru Yüksekbilgili'nin organizasyonunda, yine eski mesai arkadaşım ve aynı zamanda Allianz Teknik'in fikir aşamasında yer alan Halil Şahin'le birlikte Türk Alman Üniversitesi kampüsündeki Allianz Teknik Binasını ve Dr. Ceyhun Eren'i ziyaret ettik.
Allianz Teknik, Türkiye'nin ilk akredite Deprem & Yangın Test ve Eğitim Merkezi.
Akreditasyon tarafsızlık, doğruluk ve gizlilik demek: Yapılan testin gerçek deprem hareketini yansıttığını gösteriyor- Allianz Teknik %99'a yakın doğruluk seviyesinde testler yapıyor. Akreditasyon aynı zamanda standartlara uygun çalışan malzeme kalitesi, personel yetkinliği ve özel temel sistemi olduğunu gösteriyor (Özel temel sistemine ileride detaylı değineceğim)
Binanın her köşesi uygulamalı eğitim amacıyla değerlendirilmiş. Projenin geliştiricisi ve şu anda yöneticisi olan; mimari tasarımından, malzemelerine ve iş programlarına kadar her detayıyla ilgilenen Dr. Ceyhun Eren ile başlayalım:
Ceyhun Eren 1978 doğumlu, 1999 depremi olduğunda Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'nde son sınıf öğrencisiymiş. O korkunç günde herkesin gördüğü deprem değil, bina öldürür gerçeğine, o bir inşaat mühendisi gözüyle bakıp "Binalar neden yıkıldı? Hasarı önleyecek tasarım ilkeleri nelerdir?" sorularını sormuş ve bugün gördüğümüz merkezin başlangıcını oluşturan idealin temeli o gün atılmış.
Mezuniyetinden hemen sonra askere gidiyor. Siirt'te İnşaat Kısım komutanı olarak yaptığı yedek subaylık sırasında, proje ve ekip yönetimi ve risk yönetimi konusunda tecrübe kazanıyor. Askerlik sonrasında yine Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisansa başlıyor ve Kandilli Rasathanesi'nde Deprem Mühendisliği günleri başlıyor.
Sigorta sektörüyle tanışması ise bir sigorta şirketinin Risk Mühendisi ilanına başvurmasıyla başlıyor. 2009'da başlayan doktora sürecinde akademik hayatı ve iş hayatının eş zamanlı yaşandığı yoğun bir dönem oluyor. Doktora tezi kariyeriyle de ilintili olan "Endüstriyel yapılarda yaşanabilecek olası en yüksek deprem hasarlarının (PML- siz artık bunu biliyorsunuz) önceden tahmin edilmesine yönelik analitik bir yöntem geliştirilmesi. Bugün hayata geçen projenin fikri doktora döneminde doğuyor.
Allianz Teknik Doğuyor
Allianz ve Yapı Kredi Sigorta birleşmesinin ardından, Allianz yönetimi sosyal sorumluluk kapsamında topluma katkı sağlamak için önleyici tedbirlere yatırım yapma kararı alıyor. O zamanlar Risk Mühendisliği'nde görevli olan Ceyhun Bey'den Almanya'daki Araç Çarpışma ve Mühendislik Test Merkezilerini ziyaret etmesini istiyorlar. Konu hasar yönetimiyle de ilgili olduğu için hasar müdürü Halil Şahin'le birlikte Almanya'daki merkeze gidiyorlar. Allianz Teknik Merkezleri (AZT) topluma katkıda bulunma bakış açısıyla 1932 yılında kurulmuş eski bir birim. Almanların yangını önlemede belirli bir seviyeyi aşmış olmaları nedeniyle o anda aktif olmayan yangın test laboratuvarı ile çarpma testi (araç) ve Yenilenebilir Enerji sektöründeki hasarların kök nedenlerini araştıran test merkezlerinde fizibilite amaçlı gözlemlerde bulunuyorlar. Bu gezi akreditasyonun önemini göstermesi açısından da çok faydalı oluyor.
Türkiye'ye döndüklerinde ise, gözlem sonuçlarını bekleyen yönetime, ülkemizin gerçeği deprem, topluma katkı için deprem farkındalığı, depreme dayanıklılık, yangın mühendisliği, risk , kriz ve afet yönetimi üzerine çalışalım diyorlar. Allianz Türkiye yönetiminin onayı ve desteğiyle "Modern bir yönetim yapısında deprem ve yangın tehlikelerine karşı toplumsal risk farkındalığı artırmak ve önleyici tedbirlerin alınmasına katkı sağlamak" vizyonuyla Allianz Teknik in temelleri atılıyor ve bundan sonraki yazılarda süreçlerini paylaşacağım idealin gerçeğe dönüştüğü yolculuk başlıyor.
Arkasında büyük bir kurumunun desteğini almış olan proje, sıkı çalışma ve araştırmalarla beslenmiş ve tasarlanmış. Projenin başından beri omuz omuza çalıştıkları Erkan Öztürk'le beraber beklenmeyen aksilikler, krize dönen aksaklıklar yaşamışlar. Filmlerde gördüğümüz gibi bir anda kurtarıcı olan sürpriz destekler olmuş, yardım elleri uzanmış.
Gelecek yazılarda projenin aşamaları, yer seçimi, finansman, akreditasyon süreci, kamu desteği ve sponsorlarından bahsedeceğim ve merakla beklenen deprem simülasyonu deneyimimin videolarını paylaşacağım. Yalan yok, çok sarsıldım.
Bu merkezin özellikle çocuklardaki farkındalığa inanılmaz katkısından bahsetmeliyim. Depremlerden çok acı çeken Japonya bilinçli nesiller yetişmenin gücüne inanıyor ve hepimizin zaman zaman denk geldiği gibi işe çocuklarla başlıyor. Geleceğin güvencesi çocuklar ve gençlerin farkındalığı arttıkça, onlar da gelecek nesillere taşıdıkları bu bilinçle yaşanabilir dünyanın koruyucuları olacaklar. Gençlerde farkındalığı artırmak için Allianz Teknik tarafından hazırlanmış, Youtube'da bulunan Çök-Kapan-Tutun HipHop klibini buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.
Allianz Teknik'te çocuklara deprem farkındalığı kazandırmak için legolarla dolu rengarenk eğitim salonları var. Bu arada Ceyhun Bey bir lego tutkunu olduğunu belirteyim, odasında kendi yaptığı legolardan etkileyici bir koleksiyonu var
"Bu farkındalığa sahip bir çocuk bir gün hepimizi kurtarabilir". Dr. Ceyhun Eren
Merkezi daha yakından tanımanız için yazı ekine bir de video ekledim. Her yazıda yeni videolar ekleyeceğim.
Herkese güvenli günler dilerim.
#deprem #yangin #risk yönetimi #afet #test #akreditasyon #muhendis #cocuk #farkindalik #toplum #ekonomi #ideal #sosyalsorumluluk #yatirim #AllianzTeknik #hiphop #cokkapantutun #lego #pazar #japonya #japan #earthquake #economy #catastrophy #dogalafet #onlem #precaution
Comments