1989'un bir yaz gecesinde kocaman sayfaları yerlere serilmiş gazetelere çökmüş çocuklar sınav sonuçlarını görebilsin diye tüm ışıkları açık dükkanların olduğu sokakta sayfaları deli gibi çevirip parmağımla isimlerin üzerinden tek tek geçip adımı gördüğümde havalara sıçradığım gece ile ve birkaç hafta sonra evimize sonuç kağıdı ve hemen ardından da "Genç ODTÜ'lü" diye başlayan ve hayatımın sonrasında derin ve çok güzel izler bırakan gelen mektupla başladı üniversite öğrenciliğim ve ODTÜ’lülüğüm.
İnsan hayatında önemli aşamalardan biri de üniversite dönemi . Yıllarca küçük bir yerde, birbirine benzeyen hayatların içinde yaşarken, birkaç ay sonra , anne babamın yanından yuvadan çıkıp geldiğim Ankara , öğrenci yurdu, yuvadan uçuş.
Benim gibi pek çok genç öğrenci için yepyeni bir hayat. Her geçen yıl zorlaşan ve rakiplerin sayıca arttığı merkezi sınavlar için gece gündüz süren çalışmalar sonucu yaşamımızın kalanında önemli belirleyici olan , hayallerimiz ve yapmak istediklerimize ulaşmak için ter döktüğümüz birkaç saatlik sınav sonrası başlayan üniversite hayatımız.
Ülkenin dört yanından, bu yarışı kazanarak gelmiş öğrenciler gibi nelerle karışılacağımı pek de anlamamış halde yem yeşil ve büyüleyici kampüste dolaşırken çok sevmiştim okulumu.
O kadar başka bir sayfaydı ki açılan.
6 Temmuz 2024 de ODTÜ’nün her yıl mezunları için düzenlediği Mezunlar Günü etkinliğine gelirken işte böyle geçmişe gitti aklım, en başa döndüm.
Mezunlar günü düzenlenmeye başladığından beri her 10. yıda katıldım. Hatta ilkine anne babamla, 20. Yıla oğlumla gittim. Bu yıl ise her zamankinden farklı oldu. Galiba biraz yaşlandık ondan olsa gerek, değer verme, kıymet bilme, anıları canlandırma bir farklı yaşandı bu sefer. Dile kolay 30. Mezuniyet yılı.
ODTÜ Mezunlar Günü 1991 yılından bu yana kutlanıyor, mezuniyetlerinin 10, 20, 30, 40, 45, 50 ve 55. yıllarını kutlayan mezunlara üzerlerinde adlarının yazılı olduğu anı madalyaları veriliyor. Dünyanın dört bir yanındaki ODTÜ mezunlarının buluşma günü. Kampüs tüm gün o kadar kalabalık ve cıvıl cıvıl oluyor ki, mezunlar, arkadaşlar buluşuyor, kampüsün her yerinden, her bölüm binasından etraflarında çocukları, bazılarının torunları ile kırmızı beyaz yakalıkları ile siyah cüppeler içinde mezunlar çıkıyor.
İnsan yaş aldıkça öncelikleri ve istekleri de değişip, evriliyor. Önceki yıldönümlerinde fırsat yaratabilenler gelebilirken bu yıl katılmak için programların yapıldığı işlerin başka zamanlara ötelenip bu hafta sonuna odaklandığımız bir yıldönümü oldu. 2004 de henüz 10 yıllık bir mezunken katıldığım ilk Mezunlar gününe daha çok merak, belki birkaç kişiyi görürüm diyerek gitmiştim. Bir anda bölümden arkadaşlarımı görünce unutulmaz keyifli bir gün olmuştu. 2004 de ki bu harika günün ardından kurduğumuz haberleşme grubu ile başlayan iletişim, zaman içinde whatsapp a taşındı ve 2014 de bu sefer biraz daha organize olarak katıldık. ODTÜ nün diğer bölümlerine nazaran az sayıda öğrencisi olan artık lisansa kapanmış, sadece yüksek lisans ve doktora programları olan bir bölüm olduğumuz için mezun sayımızı 25 civarında.
Mezunlar günü organizasyonumuz Mart ayında başladı. Nasıl olacak, nerede olacak, ne zaman geliriz, nerde kalırız sorularıyla başlayıp , hiç haber alamadıklarımızı arayıp bulmalar, resimler, fotoğraflar hatta elden ele gezen çoğaltılmış fotokopilerden ciltlenmiş kitaplara kadar neler neler olan mesajlar paylaşıldı haftalar boyunca.
Mezunlar günü için duyulan bu heyecanın ve hevesin altında aslında o gencecik yaşlarda hem bir üniversiteli hem de hayata hazırlanan genç yetişkinler olarak birlikte yaşadıklarımız var.
ODTÜ nin muhteşem kampüsünde, sabah 8.40 dersleri için evden ya da yurttan atılan ilk adımla başlaya Hoca’ların (bilmeyenler için Ankara’da ODTÜ ile başlamış, öğrenci veya akademisyen veya kim olursa olsun fark etmez herkes birbirine Hoca der ) hayatı
Okulun ilk yılında PrepSchool da ülkenin dört bir yanından gelmiş artık kendi başının çaresine kendisinin bakmaya başladığı, hayatına yeni sorumlulukları olan, yoğun bir yabancı dil eğitiminin ardından kendi bölümüne geçecek ve 101’ lerle tanışacak yüzlerce gencin kurduğu arkadaşlıklarla başlar öğrencilik.
Sonra hayatınıza yepyeni terimler girer. Daha önce zaten bilmediğiniz Profesör, Doçent , asistan Araş Gör'lerle gerçek anlamda tanışırsınız. Advisor, midterm, regular, irregular , kredi, kafeterya, medikososyal, popquiz, curve ,transcript , fail, success gibi dilinizden düşmeyen kelimeleriniz olur.
Bir anda kendinizi iki lisanın karması acayip bir lisan konuşurken ve dinlerken, işin komiği böyle anlaşırken bulursunuz.
Ankara’yı tanıyanlar size öğretirdi, zaten birkaç ay içinde belirli rotalara hemen hakim olurdunuz. İlk zamanlarda hocam bu servis Tunus’a giden mi diye sorduklarında manasızca bakardım. Tunus ne alaka? Ya da Sakarya neresiydi? O zamanlar Tunalı Hilmi caddesi en popüler yerlerdendi. Çoğumuz memur çocuklarıyız, aileler için üniversitede çocuk okutmak zordu. Üç ayda bir öğrenci kredisini bekler, ihtiyaçlarımızı ayırdıktan sonra biraz üst baş almak için heyecan duyardık.
Sabah derslere girer, hazırlıkta öğrendiğimiz dili henüz etkin kullanamadığımız 101 derslerinden sonra elimizde kağıt defter ve fotokopiler, notlara bakardık tekrar tekrar. Havalar güzelse herkes kendini ağaçların altına çimlere atar, kimileri elinde plastik bardaklar çay kahve eşliğinde okur, sigara veya çakmakla bardaklara gülen yüzler çizilir, kimi montunun üzerinde uyur, bol kahkahalı şakalaşmalı kağıt oyunları oynanırdı. Bunlar olurken kampüsün ortasındaki ağaçların adeta tünel yaptığı taşlı yolda derslerine koşuşturan hocalar , kimi düşünceli kimi cıvıl cıvıl, yüzlerce genç aşındırırdı taşları.
Üniversite de ödevini yaptın mı diye sormaz kimse, projeler ve sınavlar için grup olursun, o zamana kadar hiç tanımadıklarında kütüphanede çalışmaya başlarsın. Genellikle kitap olmadığından en değerli kaynak akademisyenlerdir. Ders boyunca aldığın kargacık burgacık yazılmış notları sonrasında derler toplarsın. Soru sormak, not istemek için çekine çekine tıklattığın hocaların olur. Notların açıklandığı panolarda birbirinin üstünden atlarsın, notlarını hesaplar, kredilerini üst üste koyar planlama yaparsın.
Paylaşılan evlerde, yurt odalarındaki anılarsa bambaşkadır. Hüzünler aşklar, sevinçler, kavgalar, küslükler. Sınav önce havalarda uçuşan fotokopiler, sabahlamalar, çamaşır günleri, temizlik günleri, banyo günleri….
Fakında olmadan hayatın ne çok yönüyle baş başa kaldığımız ve kendi işimizi kendi başımıza çözmeyi, yardım istemeyi ve yardım etmeyi öğrendiğimiz zamanlardır üniversite yılları.
İşte bu yüzden de aslında üniversite sadece bir mesleğin öğrenildiği yer olmanın çok ötesinde hayatımızın temel harcına katılan kültür, yaşamı öğrenme, insanları tanıma, ilklerin deneyimlendiği bir dönem.
30. yıl mezuniyet törenimiz için whatsapp grubumuzda yazışırken hepimiz geçmişe dönmenin yaşattığı hislerle yazıştık. Eskileri andık, neler neler paylaşıldı. Herkes irtibatta olduğu bir sınıf arkadaşını daha ekledi. Yıllar geçmiş ne yaşanmışlıklar olmuş hepimizde, bir kez daha anlattık birbirimize. Bugün hayatta olmayan sevdiğimiz arkadaşımızı andık, konu konuyu açtı. Kimin ne iş yaptığı değil, hayatında neler olduğu önemliydi. Herkes bir şekilde çalışmış, hayatını kazanmış. Artık birer yetişkin olan çocuklarının hayatlarında olup bitenler, 50 yaştan sonra neler yapmak istediğimiz, yaşanmışlıklar, tavsiyeler ve tatlı anılar tekrar tekrar yazıldı.
Hele o fotoğraflar; yurtlarda, derslerde, yemeklerde, çay aralarında, kantinde, çimenlerde, sınıflarda, hepimizi 90’lara geri götürdü. Bir arkadaşımız 3 Temmuz 1994 Mezuniyet günü resimlerimiz ve beraber geçirdiğimiz 4 yılın fotoğrafları derleyip muhteşem bir video yapmış. Kaç kişinin böyle bir hatırası vardır, ellerine sağlık.
ODTÜ ile bir anılan Devrim Stadyumu, U2 amfisi, 3lü Amfi, Bahar Şenliği, Mavi otobüsler, Ankara Tava var mesajlarda.
İşte bu ruh hali ve heyecanla mezuniyetimizin 30. Yıldönümüne geldik.
Yola çıkarken birbirimize haber verdik, Ankara’ya vardık yine haber verdik. Aile gibi. Nerede yiyeyim, neyi nereden alalım, Ankara ne kadar değişmiş le başlayan mesajlar başladı bu sefer. Taksi kaç para dan tutun, eski servis güzergâhlarına kadar her şeyi yazıştık tüm gün.
Sabah 8.00 de okulda buluştuk. Eski mavi otobüslerin yerine yenileri almış. Hep birlikte yapılan Anıtkabir ziyareti sonrasında bölümlerimizdeki anı madalyası törenlerine kadar 30 yılda olan biten her şey bu sefer ellerde kahve, yan yana, yüz yüze bir solukta anlatıldı.
Çünkü dostluk arkadaşlık böyledir. Bir özet geçersin ve birkaç dakika içinde son kaldığın yerden devam edersin.
50 yaşını geçmişsin, ama şu an bundan tam 30 önce heyecanla ve gururla diplomasını alan o gencecik mezunsun.
Yurtdışında olan ya da aksilikler nedeniyle bugüne katılamayan arkadaşlarımıza sürekli canlı yayınlar yaptık. Her anı fotoğrafladık paylaştık. Günün sonunda sevgili arkadaşlarımın dediği gibi “ 30 yılı bir güne sığdırdığımız, mesafelerin yok olduğu, sanki hiç ayrılmamış gibi, gençliğimizin masum ruhunu bugünün farkındalığı ile harmanladığımız ve bağımızı kuvvetlendirdiğimiz, güldüğümüz, hüzünlendiğimiz, coşup eğlendiğimiz keyifli ve çok mutlu bir gün” oldu.
Artık yavaş yavaş evlerimize, bekleyenlerimize dönme vakti.
Kısmet 40. Yıla
Herkese güzel pazarlar
#mezun #graduate #ODTU #METU #universite #university #alumni #hayat #life # friend #arkadas #anniversary #yildonumu #pazar #tesekkur #thankyou #Ankara
Commentaires