top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Turker

YAŞLANINCA BANA NE OLACAK ?

Çok uzun zamandır yazmak istediğim bir konu bu.

Sağlıklı, enerjik, güçlü kuvvetli geçirilen yıllardan sonra yaşımız ilerlediğinde hepimizin aklına gelen bir soru.

Hayallerimiz var. Daha küçük çaplı, basit, daha yalın bir yaşam. Etrafımızda çocuklarımız, torunlarımız; yanda veya sokakta üç beş muhabbet edecek içten birkaç dost, evde yaptığı yemek ya da tatlıdan bir tabak kapıp kapısını çaldığın komşular. Sakin sessiz, huzurlu bir dinlenme.


Gitmediğimiz görmediğimiz yerleri gezmek; sanat, sinema, müzik, tiyatroya daha fazla zaman ayırmak. Sonra belki küçük bir bahçe, birkaç tavuk, saksıda domates biber...


Yıllarca çalış, uğraş, yatırım yap, ev al, çocukları okut, onların hayat yolunda eşlik et, destek ol derken, artık iş hayatından uzaklaşıp, daha dingin, daha durağan bir yaşam şekline geçiş.


Bir çoğumuzun aklındaki sorunsuz, huzurlu, kaygısız, sakin yaşlılık dönemi tasviri bu.


Ama gelin görün ki her zaman böyle olmuyor. Yaşlanmak yıllarca durmadan çalışmış, yorulmuş vücudun bize dur sinyali vermeye başladığı zaman aslında. Günümüzde çok sık karşılaşılan alzheimer, demans gibi hastalıklara yakalanma olasılığının arttığı, artık gücümüz kuvvetimiz eskisi gibi olmadığından iki market poşeti için bile yardıma ihtiyaç duyabileceğimiz; belki hayatımızı sürdürmek için yardımcı medikal aletler, destekler kullanmak zorunda olabileceğimiz; düşme, yaralanma sonucu sağlığımızı tehdit eden başka bir çok sorunla karşılaşabileceğimiz, kısacası artık hayatımızı tek başına eskisi gibi sürdürmekte zorlanabileceğimiz zamanlar demek.


Bu konuyu yazmak istedim çünkü son zamanlarda yakın çevremdeki  pek çok arkadaşımın yaşlı ve hasta olan yakınlarıyla ilgilendiğini görüyorum. Bu dönemler bakıma ihtiyaç duyan kişiler için sadece fiziksel olarak değil, eğer bilinçleri yerindeyse psikolojik olarak da zaten oldukça yıkıcı. Bakan ve ilgilenenler için de kolay değil. Her şeyin başında onları büyüten ebeveynlerinin, büyüklerinin yaşadığı zorluklara şahit olmanın verdiği üzüntü var; ek olarak zaten kendileri de bir takım sıkıntılarla uğraşırken aynı zamanda bakımını yaparken, temiz ve konforlu tutmak adına üstlenilen manevi ve maddi yükümlülükler var.


Yaşlılık zamanıyla ilgili sigorta sektörünün çözümlerine başlamadan, devletler ne yapıyor ona bakalım.


Devlet yaklaşımında ilk dikkatimi çeken yaşı ilerlemiş vatandaşlara gösterilen saygı. Pek çok ülke sosyal güvenceyi anlatırken ileri yaşlardaki vatandaşlarını Senior Citizen (Kıdemli Vatandaş) olarak tanımlıyor. Bu terimi hem çok saygı dolu, hem de çok takdir dolu buluyorum.

Sosyal devletlerde, yaşı ilerlemiş ve artık yaşantısını kendi isteği gibi ya da kimi mecburiyetlerden dolayı tek başına sürdüremeyecek olanlar için güvenceler var. Özellikle nüfusu gitgide yaşlanan Orta Avrupa ülkelerinde yaşlı evleri, yaşlı köyleri hayatları "basit"leştirirken, aynı zamanda eskiden olduğu gibi sosyal ve fiziksel aktivitelere devam etmeyi ve ihtiyaç duyulabilecek tıbbi bakım ve tedavilere de kolayca ulaşmayı sağlayan sistemler. Devlet belirli bir standartta yaşam ve bakım garantisi veriyor. Bundan farklı veya daha geniş imkanlar için ise özel girişimler var.


Ülkemizde yaşlılar, devletçe korunur. Yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Yaşlı bireyler aile yardımı, toplumsal destek veya gelir desteğiyle veya kendi çabalarıyla yeterli yiyecek, su, barınak, giyecek ve sağlık hizmetlerine erişebilmeli, çalışma fırsatına veya gelir getirici diğer fırsatlara sahip olabilmelidir. Türkiye'de devlet evde özel bir bakıma muhtaç olan vatandaşlarının kişisel ihtiyaçlarının karşılanması için belirli miktarda bir maaş ödemesi yapıyor. Devlet desteğine ek olarak belediyeler de evde bakım hizmeti veriyorlar.

Devletin yaşlı evleri, huzurevleri gibi hizmetleri de var. Devlet kurumlarının yanı sıra özel girişimler ve vakıflar da (Darüşşafaka gibi) yaşlılık zamanları için çözümler sunuyor.


Almanya'da yaşlılar için uzun süreli emeklilik planları (en az 35 yıl) ve yaşlı vatandaşlar için mevcut sağlık sigorta kapsamı ile aynı şekilde teminat veren ve devlet katkılı bakım sigortaları var. Almanya'da ortalama bakım masrafları şu anda aylık 600- 1.500 Euro olduğu ve 2018'den bu yana maliyetlerin %40 arttığı belirtiliyor. Yaşamı bir huzurevinde geçirmenin aylık maliyeti ise 2.500 Euro civarında.


Ortalama yaşam süresinde dünyadaki en yüksek sıralarda yer alan İsveç'te yaşlılar için sağlık ve sosyal bakım refah politikasının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Amaçlarından biri yaşlıların normal, kendi evlerinde bağımsız bir yaşam sürmelerine yardımcı olmak. Yaşlı bakımının çoğunun belediye vergileri ve hükümet hibeleri ile finanse edildiği İsveç'te yaşlı bakımının toplam maliyeti son yıllarda 12,7 milyar dolar olmuş ve bunun yalnızca yüzde 4'ü yaşlılardan tahsil edilen katkılarmış. Norveç ise son 10 yılda geldiği aşamada yaşlı vatandaşlarına sağladığı imkanları ve uygulamalarıyla pek çok çalışmaya ilham vermiş (Yaşlı dostu şehirler, yaşlı bakım planları, ödenekler gibi).


Bu konuda araştırma yaparken Japonya'nın hayli yol almış olduğunu gördüm. Bakanlığa bağlı Karşılıklı Yardımlaşma Derneği sayfasında 65 ya da daha yaşlı ve 75 yaşından küçük bireyler bağlı oldukları sağlık sigortasına kayıt olmaya devam ederken, yaşlarına göre prim ödedikleri "erken evre geriatrik tıbbi bakım planı" ve 75. doğum gününde başlayan "geç dönem geriatrik tıbbi bakım planı" var. Bu plana katılmak zorunlu , bir devlet programı ve sigorta primleri her bireyden tahsil ediliyor. Sigorta primi tutarı, sigortalının eşit olarak taşıdığı orantılı pay ile bir önceki yıl gelirine göre ödenen gelir priminin toplamından oluşuyor.


Peki bunlar yeterli mi?


Biz toplum olarak yalnız yaşlılarını koruyan kollayan bir toplumuz. Güçlü aile bağlarımız, onlara olan minnetimiz, hürmetimiz ve sevgimizle büyüklerimizi bir yaştan sonra tek başına bırakmayız. Herkes imkanı ölçüsünde anne babasına, dedesine anneanne babaannesine bakar, rahat ettirmeye çalışır. Yerinde tabiriyle, elleri ayakları tuttuğu müddetçe bu daha kolay. Ama bir sağlık sorunu olduğu zaman, yaşananlar tüm aile için maddi manevi oldukça zorlu ve yıpratıcı olabiliyor.


Bugün, eğer evde yatağa bağımlı bir büyüğümüz varsa, rahat etmeleri için özel donanım ve bakıcı gerekiyor. 'Kızı-oğlu bakar' modeli uzun süre uygulanamıyor, sonuçta yatağa bağımlı birinin bakımı, hijyeni, beslenmesi gibi temel bir çok ihtiyacı için fiziksel güç, bilgi ve tecrübe gerekli. Geçenlerde konuştuğum bir tanıdığım "Ben zaten kaç yaşına geldim, eskisi gibi değilim, kaldır, oturt, banyo yaptır derken, ben hastalandım. Şimdi ikimize birden birisinin bakması lazım" dedi. Haklı. Bu durum bakıma muhtaç kişiler için de çok yıpratıcı, neredeyse yıkım. Artık eskisi gibi olmadığı gerçeğiyle yüzleşen büyüklerin davranışları da değişebiliyor; hırçınlaşabiliyorlar, kızgın olup, işbirliği yapmaya yanaşmadıkları anlar olabiliyor, bu durum kendileri dahil herkesi zorlayabiliyor.


Bazı hastalıklar tıp bilgisi ve uygulama tecrübesi gerektiriyor (hastabakıcı ya da hemşire gibi). ancak yeteri kadar tecrübeli personel yok. Yaşlı ve hasta bakımı en başta büyük bir şefkat ve saygıyla yapılması gereken, uzmanlık gerektiren, güçlü bir psikolojik dayanıklılık isteyen bir iş. Bu hizmetleri bulmak zor, üstelik maliyetleri pek çok aileyi zorlayacak kadar yüksek. Diğer taraftan, bu işleri yapan profesyonellerin çalışma koşulları da oldukça zorlayıcı. Gecesi gündüzü olmayan, bir anne baba şefkati ve sabrı gerektiren, fiziksel ve psikolojik yorgunluklarla çalışan bu kişilerin gelir düzeyleri yüksek değil .


Bu durum sadece ülkemiz için geçerli değil. Hemen her ülkede bir sorun. Dünyanın dört yanında aileler bakıma ihtiyacı olan büyükleri için yardıma, hastabakıcıya, hemşireye ihtiyaç duyuyor. Durum Almanya, Fransa, Amerika gibi gelişmiş ülkelerde de aynı. Sayılarının yetersiz olması nedeniyle ülkemizde de olduğu gibi, yurtdışından gelen, uzmanlık ve tecrübelerinden her zaman emin olunamayan yabancı uyruklu bakıcı ya da yardımcılar dünyanın hemen her yerindeler. Kültürü ve alışkanlıkları farklı olan yabancı çalışanlar bir taraftan çözümün önemli parçasıyken, çalışma koşulları, sürekli yer değiştirmeleri, bazen bir anda ortadan kaybolarak çaresiz bırakmalarıyla sıkıntılara da sebep olabiliyorlar.


Özel bakım ya da genel yaşam desteği amacıyla devlet programlarına alternatif olan özel girişimler için mali gücümüzün yeterli olması gerekli. Çünkü önümüzdeki sürenin ne kadar olduğu ve maliyetlerin ne kadar yükselebileceğini öngörmek mümkün değil. Eğer maddi imkanlar kısıtlıysa, yaşlı büyüklerimize kendi evlerinde veya evimizde bakmanız için koşullar uygun değilse, ne yapacağız?


Yaşlandığımızda neler isteyebiliriz ya da neye ihtiyacımız olabilir ?


Kendi evimiz, komşularımız, semtimizden ayrılmadan, günlük yaşantımızda bize destek veren bir bakıcı ya da yardımcı ile düzenimizi değiştirmeden yaşamak; ya da yaşlandığımda daha basit, sade bir hayatım olsun istiyorum, sağlığım yerinde, elim ayağım tutuyor, yine kendi evimde, sevdiğim eşyalarım ve ortamım olsun, temizlik, yemek gibi işleri yapmayacağım, ihtiyacım olduğunda tıbbi tedaviye hemen erişeceğim, etrafımda benim gibi yaşıtlarımla beraber vakit geçireceğim; sevdiğim aktivitelerimi yapmaya devam edebileceğim, daha kolay bir yaşantım olsun diye düşündüğümüzde, bu ihtiyaçlara cevap vermek üzere kurulmuş yaşam merkezinde hayatımıza devam etmek.


Hiç aklımıza getirmek istemeyiz ama yaşlılık ve hastalık nedeniyle artık kendi başımıza idare edemediğimiz durumlar olabilir. Bu durumda, hareket alanı çok kısıtlandığı veya yatağa bağımlı hale gelindiğinde, evde bakım hem düşünce hem de maliyet olarak hepimizi kaygılandırır. Ülkemizde de yurtdışında bu masraflar aileleri ekonomik yönden çok zorluyor. Hem medikal ihtiyaçları hem de bakıcı giderleri bazı ülkelerde yılda 40.000 USD'ı bulabiliyor. Bugünlerde yatılı bakıcıların aylık 1.000-1.500 USD arası ücret istediklerini duyuyorum. Mali yükünün yanı sıra evde bakım, psikolojik olarak tüm aile bireylerini etkileyen, rutinleri alt üst eden ve yıpratan çok stresli bir durum. Yakın bir arkadaşım, son yıllarda yatağa bağlı olan annesinden bahsederken "Eskiden geldiğimizde kapıyı annem açar, evde yemekler yenir, sofralar kurulur, herkesi etrafına toplardı. Şimdi hoş geldin bile demeyen bir bakıcı karşılıyor, sessizce uyuyan annemin yanına girip, ona sokuluyorum; evimizin eski neşesi kalmadı" diye anlattı.


Diğer bir ihtimal de artık evde bakımın yetersiz olduğu ve mutlaka bir tıp kurumunda bakım tedavi ya da palyatif bakım yapılmasını gerektiren durumlar. Ülkemizde de yurtdışında da sağlık giderleri çok yüksek, ev, araba, arsa sattırır ve ailelerin kendi imkanlarıyla bu maliyetlerle başa çıkmaları çok zor. Bu zor süreçler devlet kurumlarından ücretsiz alınabilse de, bakıcı, ek tedaviler, özel işlemler gibi devlet güvencesi kapsamında olmayan ek harcamalar çıkıyor, ya da sağlık sorunu özel bir kurumda bakımı gerektirebiliyor. Diğer taraftan hem kendi hastamızın hem de diğer hastaları riske atmamak için sürekli yanlarında olamıyoruz. Sağlık kurumuna, çalışanlarına emanet ve güvende olsalar da aklımız kalıyor.


Sigorta sektörü yaşlılık zamanları için çözümler sunuyor.


Geçmişten beri kesintisiz olarak özel sağlık sigortası ve "Ömür Boyu Yenileme Garantisi (ÖBYG)" hakkı bulunan bireyler, sigortalarını ileri yaşlarda da devam ettiriyorlar. Primlere gelince. 'Ah Sigorta Hasta Ettin Beni' yazımdan hatırlarsınız, oldukça yüksek. 65 yaş üstü için tamamlayıcı sağlık sigortası çözümü sunan özel sigorta şirketleri var. Sağlık sigortası yaşlılık zamanlarında sağlık sorunlarına büyük bir katkı ama çözümün sadece bir parçasını oluşturuyor.


Yurtdışında yaşlılık zamanlarında önceden bilinemeyen durumlar için tıpkı bireysel emeklilik gibi düzenli birikim planları var. Kimi birikim planlarına devlet de katkı payı sağlıyor. Sigorta, sigortalı birey hayatta olduğu müddetçe tazminat ödüyor. "Yaşlılık ya da Uzun süreli bakım sigortası" olarak adlandırılan sigortanın teminatlarına bakarsak;


  • İlaçlar Hem jenerik hem de markalı reçeteli ilaçları ve reçetesiz satılan ilaçlar "Huzurevi Bakımı veya Destekli Yaşam Bakım Seviyesi" olan huzurevi bakımı, kısa süreli rehabilitasyon veya uzun süreli amaçlar için kullanılıyor. Destekli yaşam konutlarında yalnızca tıbbi olmayan bakım sağlanıyor.

  • Evde Bakım Desteği Tıbbi olmayan evde bakım ile evde sağlık bakımı olarak ayrılıyor; ikincisi yalnızca eğitimli tıp uzmanları tarafından sağlanabilirken, ilki tıp uzmanlığı olmayan bakıcı veya yardımcılar veya aile üyeleri tarafından sağlanabiliyor.

  • Tıbbi Ekipman Ev veya dayanıklı tıbbi ekipman- tekerlekli sandalye, hastane yatağı, hasta lifti gibi uzun ömürlü yeniden kullanılabilir cihazları ifade ediyor.

  • Tıbbi Malzemeler Bunlar da genellikle evde bakımda kullanılan yetişkin bezleri veya diyabetik test aksesuarları gibi tek kullanımlık ürünlerden oluşuyor.


Yaşlılık Sigortası'nda sigortalıları en çok düşündüren konu primler. Bu pahalı bir sigorta.

Sigorta maliyeti sadece primden oluşmuyor. Sigortalı bireyin özel doktoru ile proaktif çalışması ve mutlaka bir avukatının olması gerektiği belirtiliyor. Erken aşamalarda henüz aktif olarak çalışırken ödenmeye başlanan primlerin aylık gelirin %10'u ile 30'u arasında olduğu belirtiliyor.


Uzun süreli bakım sigortası, tıbbi hem de tıbbi olmayan yardımlar için ödeme yapılmasını sağlamanın bir yolu. Bu sigorta yapılırken maliyet büyük ölçüde yaşa ve sağlığa bağlı. Kişi ne kadar yaşlı ise ve/veya ne kadar çok sağlık sorunu varsa, primler de o kadar yüksek oluyor .

Araştırmalarda 65 yaş ve üzerindeki kişilerin uzun süreli bakıma ihtiyaç duyma olasılığının %70 olduğu; uzun süreli bakımda kalanların %20'sinin en az beş yıl bu bakımda kaldığı ve uzun süreli bakım sigortası satın almak için en iyi zamanın hala nispeten sağlıklı olunan 50'li yaşların ortası olduğu belirtiliyor.


Yaşlılık zamanlarında sigorta ülkemizde de uzun süredir gündemde. 2024 son çeyreğinde devreye alınması planlanan Yaşlı Bakım Sigortası-Orta Vadeli Ekonomik Planda (OVP) yer alan önemli maddelerden biri.


İnsan ömrü uzadı. Eskiden 60 dediniz mi yaşlıydı, şimdi 80'den sonra başlıyor. Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor, ülkemiz hızlı yaşlanan ülkeler arasında yer alıyor. Geçenlerde okuduğum bir haber düşen doğum hızı nedeniyle nüfusumuzun 100 milyona çıkamayacağı belirtiyordu. Bu da sosyal güvenlik sisteminin ileride çok zorlanacağına işaret.


Çocuklar bu dünyaya yaşlanınca bize bakmak için gelmediler. Onlar dünyanın geleceği ve insanlığın devamı. Şahsen yaşlandığımda çocuğumun benim için kaygılanmasını hiç istemem. Her ne kadar geleneklerimizde kültürümüzde büyüklerimize bakmak, ilgilenmek olsa da, yaşlılık zamanlarında gerekenler şu anda bile kendi yaşamıyla ilgili pek çok kaygıyla mücadele veren gençleri ileride çok zorlayacak boyutlara ulaşabilir. İşte bu nedenle sigorta ya da yaşlılık birikim planı 'yaşlandığımda, eğer kendi başıma yetemezsem ne yaparım ?' kaygısını bir nebze azaltmanın yöntemlerinden biri olabilir.


Yaşlılık zamanındaki ihtiyaçların maliyeti, tek başına bireylerin, ailenin karşılayabileceği veya tümüyle devlete yüklenebilecek meblağların oldukça ötesinde gerçekleşebilir.

Kaygılarımızın azalması ve hayalimizdeki yaşlılık için, devletin refah ve sağlıklı yaşam politikalarını destekleyen yaşlı bakım birikim ve sağlık planlarının bir an önce devreye girmesini umalım.

Unutmayalım ki, yaşı ilerlemiş büyüklerimiz de tıpkı çocuklarımız gibi, savunmasızlar. Devletin ve ailelerin sevgisine, saygısına ve başlarına gelebilecek kötülüklerden, suiistimallerden korunmaya, güvende hissetmeye, haklarının korunmasına ihtiyaçları var.


Herkese sağlıklı günler.



Bağlantılı sayfalar ve makaleler ;

TC. Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı Yaşlı Rehberi 





121 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page