"Güven vermek önemlidir
Güven duymak da önemlidir.
Ama en önemlisi, duyulan güveni boşa çıkarmamaktır"
Alexandre Dumas
Sözlük anlamı, sağlam, güçten ve içten bağlılık olarak geçen sadakat, hepimizin etrafımızda yanımızda olup yaşamımıza dokunanlardan beklediğimiz en önemli erdemlerden bir tanesi.
Sadece bir kişiye değil, bir amaca, bir eyleme, bir karara, bir düşünceye, bir değere sadakat.
Hayatın olduğu her alanda dürüst olmak, yalandan ve hileden kaçınmak, ne olursa olsun bağlılık yeminin arkasında durmak anlamına gelen sadakat, en önemli insani değerlerden biridir. Sadık olmaktan türemiş.
Sadık insanlar hayatlarını, değerleriyle ve saygı duygusuna olan bağlılıklarıyla oluşturdukları prensiplerine sadık kalarak yaşarlar. Sadık insanların hayatında ihanete, yalanlara ya da çıkarcılığa yer ve tahammül yoktur.
İşte bu nedenle sadakat, güven duygusunun da ötesinde çok daha derin bir kavramdır. Bir o kadar da kişiseldir. Bir kişi için verdiği sözü tutması ve sözüne sadık olması, biri için güven veren ve koruyan bir kalkan olabileceği gibi, başkası için de bir sığınağa dönüşebilir.
Sadakat insanın kendiyle sınavı, aslında çok karmaşık da değil: ya sadıksınızdır ya da değil!
İkili ilişkilerde her şeyin üzerinde görünen ve ilk sırada yer alan sadakat, iş hayatında biraz olumsuz kullanılabiliyor. Bir yazıda denk gelmiştim, iş hayatında liyakat, objektifliği temsil ederken, sadakat bunu yok eden bir özellik olarak görünüyor. Bunu sadece ofis veya terfi olarak değil, iş yaşantısının genelinde ele alırsak, tedarikçi seçiminden sözleşmelere, her alanda işin ehli ve profesyoneli olunması ilk öncelik olarak aranırken, sadakatin de sorgulandığı garip bir çelişki yaşanıyor.
Çünkü başta da söylediğim gibi , her türlü ilişkide güvenden de öte bir nokta sadakat. Çok doğal bir ihtiyaç olarak insan insana bağlanmak istiyor, insan insana güvenerek yaşamak istiyor. Kürk Mantolu Madonna kitabında Sabahattin Ali "Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş" diye yazmış. İşte sadakat böyle bir bağ. Sadakatle birbirine bağlı iki veya daha çok insan, bilinen sistemleri, düzenekleri ve formülleri alt üst edip, beklenenden bambaşka yepyeni bir düzeni yaratabiliyor.
Sadakatin katili ise ihanet. İhanet insanın başına gelebilecek en büyük sarsıntılardan biridir ve yaraları zor iyileşir.
Hoşumuza gitmeyen her davranış, ya da duruma bağlı olarak beklenenden daha farklı davranmak zorunda olduğumuz anlar, bir arkadaşımızın duymak istemediğimiz ya da kabullenmediğimiz bir gerçeği söylemi ve bunların bizi incittiği durumlardan bahsetmiyoruz, bunlar ihanet değildir.
Sadece aldatmak değil, verilen sözlerin tutulmaması, yol arkadaşını yalnız bırakmak, verilen umutları yok etmek, emeklere nankörlük etmek, vefasızlık da ihanettir.
İhanet sadakatten farklı olarak çok özgür ve her an dürten bir durum. Hainlik yapmak, aldatmak , gerektiği zaman yardım etmemek ve güven kaybetmek olarak tanımlanıyor. İhanet dünyanın her yerinde her kişiyi üzen, öfkelendiren, hayal kırıklığına uğratan bir davranış.
Biliyor musunuz? Şu içinde yaşadığımız zor ve ihanetin her türlüsünü gördüğümüz zamanlara bakınca bazen, yanlış bir zamanda, yanlış bir yerde doğmuşum ve hala çok safım diyorum kendime. Aslında çok saf, temiz ve masum düşüncelerin bugünlerde eski Türk filmleri gibi algılanıp, küçümsendiğinin farkındayım. Halbuki hepimiz bu güzel ve huzurlu dünyayı hayal etmiyor muyuz? Zamanın hoyratlığında kötü ve üzücü olanlar normalleşti. Hepimizin gönlünde iyi, güzel ve doğru olan yatarken, bunu istemek ya da buna göre davranmak neden bir zayıflık olarak görülüp, küçümseniyor?
Sadakat ve ihanet, ikisi de kişisel kararlar. Sadakati hissettiğimizde, mutlu, güvende oluruz, ihanete uğradığımızda öfkelenir, hayal kırıklığı yaşarız.
O zaman sizinle kendimizi iyi hissettirecek bir gerçeği paylaşayım. İhanete uğradığımızda bunu kişisel almamalıyız! Biliyorum, ihanete uğramak insana kendini değersiz, suçlu ve öfkeli hissettiriyor, hatta utanıyoruz, ama inanın bu yazdığım doğru.
Duygusal olarak incinmiş olsak bile, uğradıgımız ihanetin aslında bizimle ilgili olmadığına dair farkındalığımızın, devam eden hayatımıza, seçimlerimize, kararlarımıza ve beklentilerimize yansıyacak olumlu etkileri oldukça büyük.
İhanet, duygu düşüncelerinde samimiyetten uzak, kararsız, tutarsız ve şeffaf bir duruş gösterilemeyen, tekrarı sıklaştıkça artan ve sadakatten her geçen gün daha çok uzaklaşılan çok ama çok kötü bir davranış.
İhanet eden kişiyi her geçen gün daha çok ihanet eder hale dönüştüren, hep şüphe ile yaşanılan, özgüven eksikliği ve psikolojik bozukluklara yol açabilecek kadar ağır sonuçları olabilen çok olumsuz bir davranış paterni. İlginç şekilde ihanet eden sadakat arıyor. Ama gelin görün ki sadık olmayan, etrafından da sadakat bekleyemiyor, eşinden, ailesinden, kardeşinden, dostundan. Çocuğundan bile şüphe duyup, aynı şekilde kendisinin de ihanete uğrayacağını düşünüp, hep bu kısır döngüde kalıyor. Böyleleri için için üzülmek ve hatta bu kısılıp kaldıkları çaresizliklerine acımak dışında yapılabilecek çok fazla şey yok.
Geceleri başımızı koyduğumuz yastığımız var ya, adaletimiz, vicdanımız, insanlığımız, hayalimiz - bizim olan her şeyimiz o yastıkta. O yastığa başını huzurla koymak ve sabahları bu hafiflikle uyanmak paha biçilmez! Bunu her gün kendimize armağan edelim.
"İnsanların ikiyüzlü olması sizi hala şaşırtabiliyorsa, iyi bir insansınız demektir" T.S. Eliot
Ve
"İyi insan, aklından kötülük geçirmeyen saf insan değildir. İyi insan, her şeyin farkında olup iyiliği tercih edendir. " Erich Fromm
İyi pazarlar
Comments