"HESAP VEREBİLİRLİK" ve "GÜVEN"
- Zeynep Turker
- 20 Nis
- 6 dakikada okunur

Son zamanlara şahit olduğumuz pek çok olay temel değer ve ilkelere dayanan davranışların toplumun huzur ve refahında ne kadar vazgeçilmez olduğunun tekrar altını çizdi.
Sorumluluk, her bağlamda güvenin, iş birliğinin ve etik uygulamaların temel taşlarından biri; bir bireyin, kurumun veya kuruluşun, eylemlerinden, kararlarından ve bunların sonuçlarından sorumlu olma yükümlülüğünü veya istekliliğini ifade ediyor. Sorumluluk başkalarına – topluma, paydaşlara veya üstlere – karşı hesap verebilir olmayı, şeffaflık ve dürüstlükle hareket etmeyi içeriyor.
"Hesap Verebilir Olmak" çok önemli bir kavram.
Çünkü, yapılan işler veya alınan kararlar için sorumluluk taşımak ve sonuçlarını açıklama yükümlülüğüne sahip olmak anlamına geliyor. Yani yaptıklarını sonuçlarıyla sahiplenmek.
Bugün ise neredeyse dünyanın hemen her yerinde "yaptım oldu" diyen, hesap vermeyen bir tutumla karşı karşıyayız. Toplumun tepkisini çeken olaylarda hesap vermeye yanaşılmayan , kusurun hatanın a stratejik olarak kabul edilir gibi, "miş" gibi yapıldığı ama gerçekte samimi olmayan davranışların yıkıcı sonuçlarını hissettiğimiz bir güvensizlik ve endişe ortamında yaşıyoruz.
Hesap verebilirlik, hayatın pek çok alanında çok önemli bir yere sahip; güçlendirici, doğru uygulandığında bireylerin ve toplumların gelişmesine olanak sağlayan bir kavram. Çünkü güven kazanmak ve bunu sürekli tutmakla çok yakından ilgili.
Örneğin aile yaşantısında ebeveynler, çocuklarına verdikleri sözleri tutarak güven inşa eder ve örnek olurlar. Bir plan değişirse ebeveynlerin planı neden değiştirdiklerini ya da ertelediklerini şeffaflıkla açıkladıkları bir çocuk, her ne kadar durumdan hoşnut olmasa da, durumu anlamak ve sonucu kabullenmekte çok da zorlanmayabilir. Ama anne babalar olarak bazen 'üzülmesinler', genellikle de 'sorup durmasın' diye kestirip attığımız da oluyor, işte o zaman ilk şüphe ve güvensizlik tohumlarını ekmiş oluyoruz.
Aldığımız her karar, her eylemimiz arzu ettiğimiz şekilde sonuçlanmayabilir. Hesap verebilir olmak bu durumlarda daha da önemli hale geliyor. Çünkü aldığımız kararların sonuçları da bizim ve hoşumuza gitmeseler de bunlardan kaçamayız.
İşte burası da insanın kendisini en iyi tanıdığı, sınırlarını keşfettiği, nerede durması veya nerede aksiyon alması gerektiğini kestirebileceği nokta. Çünkü, yaptıklarının sonuçlarını kabullenmek, yani hesabını vermek, kimi insanın doğası, sistemsel sorunlar ve sosyal dinamikler nedeniyle zor olabilir.
Bir hatayı kabul etmek, kişinin yanlış yaptığını açıkça kabullenmesi anlamına geliyor ve bu da gurur, korku veya savunma mekanizmalarının devreye girmesi nedeniyle öyle söylendiği kadar kolay yaşanılan bir tecrübe değil. Sonuçta kimse yanlış yapmış olmayı kabullenmek istemez. Çünkü ceza, eleştiri veya itibar kaybı gibi sonuçlardan duyulan korku, açık davranmaktan kaçınmaya sebep olabilir. Bazen bireyler veya kurumlar, süreçleri veya kararları tamamen açıklamak için gereken bilgilere sahip olmayabilir veya bilgi paylaşıldığında yanlış anlaşılacağını hissedebilir ve bu nedenle şeffaflıktan kaçınabilirler.
Toplumda hata yapmanın kötü bir şey olarak görülmesi de bireylerin hatalarını saklama eğiliminde olmasına yol açıyor. Bu, hesap verebilirlik kültürünün gelişmesine büyük bir engel.
Karşılıklı güven eksikliği de hesap verebilir olmayı zorlaştırır. Tüm sonuçlarıyla sahiplendiğimiz süreçlerde en başta kendimize ve sonra da bu durumdan etkilenecek herkese açık ve şeffaf bir yaklaşım sergilememiz, hesap verebilir olma cesaretimizle yakından ilgili.
İlişkilerde hesap verebilirlik, güvenin temel taşlarından biri ve sağlıklı bir bağ kurulması için kilit rolde. Sözünü tutmak, kendi davranışlarının başkaları üzerindeki etkisini kabul ederek duygusal sorumluluk sergilemek, ortak bir karar alırken birbirine danışmak, ilişkideki sorumlulukları insanların aralarında dağıtmak ve paylaşmak gibi ilişkilerde bir yük gibi değil, sevgi ve saygının göstergesidir hesap verebilir olmak.
Günümüzde ise bu kavrama pek sık rastlayamıyoruz. Hatta tam aksine hesap vermemek ya da hesap sorulamaz görünmek daha baskın sanki. Hesap vermek istemeyenler ya da kaçınanlar var. Yetki ve güç sahibi ve bunu paylaşmayı istemeyenler bulundukları konumların sorgulanmasından kaçınmak için daha otoriter veya saldırgan tavır sergiliyor. Aileler çocuklarının “Neden bu kararı aldınız?” gibi sorularına cevap vermek yerine, “Ben olsam büyüklerimi sorgulamazdım” ya da “Bu benim kararım” diyerek cevap vermekten kaçınıyor. Kamuda da hesap vermek istemeyenler açıklama yapmıyor ya da alakasız gerekçelerle savuşturmaya çalışıyor, ya da karşı atağa geçiyor. İkili ilişkilerde insanlar yanlış bir davranışta sorumluluktan kaçıp davranışın sebebini açıklamaktan ya da bir tartışmada yaptığı hataları kabul etmekten kaçınıyorlar.
Bunlar genellikle şeffaflık korkusu ya da sorumluluktan kaçma isteğiyle bağlantılı tutumlar olarak tanımlanıyor. Yanlış mutlaka bir şekilde bir yerde ortaya çıkar, kaçınmak o an için işe yarasa da yıkıcı sonuçlar kaçınılmazdır.
Mesela kandırma ya da ihanetin hesabını vermek, kişinin yaptığı hatayı kabul etmesi ve bunun sonuçlarıyla yüzleşmesi demek. Bu, genellikle dürüstlük ve pişmanlık gerektirir ve elbette kaybetmeyi de göze almayı. Ancak ihanetin türü ve bu sürecin nasıl işleyeceği, ilişkideki bağın gücü ve tarafların duygusal durumu gibi faktörler tarafından belirleniyor. Bazı insanlar affetmeyi seçerken, bazıları için güvenin yeniden inşası mümkün olmayabiliyor.
Hesap verebilirlik, ilişkileri onarmada etkili olabilir mi?
İlişkilerin en sağlam yapı taşlarından biri olan güven sarsıldığında yeniden güvenmek son derece zor. Bir kere kırılan güveni geri kazanmak, sadece özür dilemekle değil, zamanla ve istikrarlı bir şekilde yeniden güvenilir davranışlar sergilemekle mümkün olabilir. Peki hesap verebilir olmak güvenin inşasında tek başına yeterli mi? Aklıma eski ABD Başkanının bir çalışanıyla olan skandalı geldi. Bu durum, bir yandan hatayı kabul etme ve özür dileme gibi hesap verebilirlik unsurlarını içerirken, diğer yandan başlangıçtaki inkâr ve yasal süreçlerdeki zorluklar nedeniyle de eleştirilmişti. Çünkü hesap verebilirlik, yalnızca hatayı kabul etmekle değil, aynı zamanda şeffaflık ve dürüstlükle hareket etmeyi de içeriyor Sadece özür dilemek veya sorumluluk kabul etmek, güveni tamamen onarmak için yeterli olmuyor. Güven, zamanla ve tutarlı davranışlarla yeniden inşa edilebilir ama çoğu kişi bir daha güvenmemeyi tercih ediyor. Böyle bir durumda, güveni yeniden inşa etmek ve toplumun desteğini kazanmak için birçok stratejik ve empatik adım atılması gerekiyor.
Sigorta sektöründe hesap verebilirlik, yalnızca yasalara uyum sağlamakla sınırlı değil; aynı zamanda sektörün etik değerlerini, müşteri ilişkilerini ve toplumla olan bağlarını güçlendirmek için bir araç ve güvenin inşası, şeffaflık ve sürdürülebilirlik açısından hayati öneme sahip.
Sigorta sektörü güvene dayalı bir sektör olmasına rağmen, sektöre güvenmediğini belirtenler de çoğunlukta . Sigorta sektöründe memnuniyetsizlik genellikle beklentilerin karşılanmaması, iletişim problemleri veya süreçlerin karmaşıklığından kaynaklanıyor. Hasar sürecindeki gecikmeler, sürpriz poliçe detayları, yüksek primler, iletişim sorunları ve düzgün açıklama yapılmaması gibi nedenler sigorta sektörüne duyulan güveni azaltıyor. Bu algının pozitife çevrilmesi için çok ciddi adımlar atılıyor ancak, büyük ya da küçük ilk memnuniyetsizlikte kat edilen o kadar mesafe, o kurulan güvenli köprü anında darbe alıyor.
Diğer taraftan sigorta gerçekten gündelik hayatta karşımıza çıkan diğer tüm hizmetlerden daha karmaşık, dinamikleri farklı ve anlaşılması zor bir sistem. En başta çok paydaşlı bir sektör. Sektörün herhangi bir tedarikçisi ile yaşanan sorun direkt sektöre mal ediliyor. Bu da sigorta şirketlerinin karşına çıkan önemli bir zorluk.
Burada otoritelere önemli rol düşüyor. Sigorta şirketleri topluma faydalı bir alanda faaliyet gösteren, günün sonunda kar hedefi olan ticari kuruluşlar. Portföylerinin dengeli ve üstlendikleri sorumlulukları karşılayacak sermayeye sahip olmaları, işlemlerinin mevzuatlara uygunluğu ve raporlarının denetlenerek sürdürülebilir ve dayanıklı şekilde hayatlarına devam etmeleri otoritelerin denetimleri, yönlendirme, bilgilendirme ve bazen de müdahaleleri ile sağlanıyor. Çünkü ortada tek bir paydaşın girdiği herhangi bir zor durumun sektörün tümünü etkilediği ve toplum tarafından sektörün bütününe mal edildiği gerçeği var.
2008'deki finansal kriz sırasında, Amerikan sigorta devi AIG büyük bir çöküşün eşiğine geldi. AIG bu duruma kötü sigortacılık faaliyeti nedeniyle gelmemişti. Şirket, özellikle "kredi temerrüt takasları" (credit default swaps) gibi karmaşık finansal ürünlere yaptığı yatırımlar nedeniyle ciddi zararlar yaşadı. AIG'nin çöküşü, küresel finansal sistem için büyük bir tehdit oluşturduğundan, ABD hükümeti bu durumdaki kendi payına düşen sorumluluğu kabul ederek devreye girip şirketi kurtarmak için yaklaşık 150 milyar dolarlık bir kurtarma paketi sağladı. O dönemde poliçeleri AIG de olan sigortalılar ile görüşmelerde yaşadıkları durumu tüm şeffaflığı ile anlatıp, güvenlerini kazanmak için samimi ve anlaşılır bir hesap verme politikası izlediler. Hatta bir süre farklı bir isimle faaliyet göstererek bu süreçte imaj tazelediler. Bu olay, finansal reform tartışmalarını tetikleyerek daha sıkı düzenlemeler getirilmesine yol açtı. AIG, bu krizden sonra yeniden yapılandı ve faaliyetlerini sürdürmeye devam etti.
Ancak "çok büyük, batamaz" denen büyük bir finansal kuruluşun çöküş eşiğine gelmesi ve ardından kurtarılması, sektöre olan güveni ciddi şekilde sarstı; bu durum özellikle sigorta ve finans sektörlerinde şeffaflık ve hesap verebilirlik konularında müşteriler ve yatırımcıların, kurumların istikrarı ve güvenilirliği gibi alanlarda şüpheye düşmesine, bu gidişatı görmesi ve denetlemesi sorumluluğu bulunan otoritelerin de sorgulanmasına neden oldu. Çünkü bu tip durumların yaşanmaması için güçlü düzenlemeler ve denetim mekanizmalarının uygulanması gerekiyor.
Sonuç olarak başta kamu olmak üzere sigorta sektörü ve tüm paydaşlar tek bir yere hizmet ediyor - Vatandaş, yani toplum.
Sigorta şirketleri proaktif iletişim kurmak için iletişim kanallarını güçlendirerek, tazminat süreçlerini hızlandıracak aksiyonlar alıp ve yatırımlar yapıyorlar. Aldıkları geri bildirimleri dikkatlice değerlendirip sorunlu noktaları tespit ederek iyileştirmeler üzerinde çalışıyorlar. Başta dağıtım kanalları olmak üzere ve sigortalıları bilinçlendirme ve bilgilendirme amaçlı eğitimlerle, poliçelerin kapsamlarının net ve anlaşılır şekilde açılandığı şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir bir yaklaşım benimsiyorlar.
Gizlilik, karışıklık ve saldırgan tutum, güveni daha da zedeleyen unsurlar. Böyle durumlara karşı şirketlerin kendilerine savunma stratejileri oluşturarak şirketin itibarını koruma, hukuki sorunlarla başa çıkma ve sigortalılara karşı sorumluluğunu yerine getirmek amacıyla gerekli adımları atmaları beklenir. İşte hesap verebilirlik kavramı tam da burada sahneye giriyor.
Sigorta şirketleri, faaliyetlerini düzenleyen yasalara ve yönetmeliklere uygunluğunu , bağımsız bir denetim şirketi tarafından yapılan raporlarla şeffaflıklarını her daim ve istikrarlı olarak gösterdiklerinde güvenilir imajlarını sürdürebilirler.
Sigorta sektöründe sigorta otoritesi, sigortalı ve sigorta şirketi arasındaki ilişki, sektörü ayakta tutan "sac ayağı" olarak tanımlanabilir. Burada üç tarafın uyum içinde çalışması, sektörel denge ve müşteri güveninin temelini oluşturur. Aralarındaki etkin bir koordinasyon, finansal risklerin ve mağduriyetlerinin en aza indirilmesine katkı sağlar ve sağlam bir yapı, sektörün uzun vadeli sürdürülebilirliği ve büyümesini sağlayarak, sistemik risklerin önlenmesini bu sayede sektörde sağlıklı bir rekabet ortamı ve genel istikrarın korunmasını temin eder.
Birey ya da kurum fark etmez, herkesin yaptığı işi elinden gelen en doğru şekilde yapması, sonuçlarını sahiplenmesi ve hatası varsa düzeltmek için samimi gayreti göstermesi, dünyayı bugün olduğu yerden çok daha ileriye ve huzura kavuşturacak.
Herkese iyi pazarlar
#guven #ilkeliolmak #hesapvermek #sorumluluk #refah #huzur #baris #adalet #kontrol #denetim #seffaflik #trust #accountablity #society #goodwill #peace #justice #control #audit #transperancy #sustainability #surdurulebilirlik #sigorta #insurance #pazar #sunday
Comments