top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Turker

GELECEĞİN SAVAŞ NEDENİ- SU


22 Mart Dünya Su Günü'ydü. Bugün , dünyanın ve yaşamın en önemli varlığı olan SU dan bahsedelim.


Dünyamızın 3/4'ü suyla kaplı; bunun %2,5'unu oluşturan içilebilir ve kullanılabilir su kaynakları ise kirlenme, buharlaşma, aşırı kullanım ve iklim değişikliği tehdidi altında ve her geçen gün azalırken, nüfusun artmasıyla birlikte suya olan ihtiyaç da artıyor.

Su kaynakları değerli ve sınırlı olduğundan insanlık tüm önceliğini suyu korumaya vermeli.

Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen 22 Mart Dünya Su Günü, temiz ve güvenli suya erişememe gibi önemli konulara dikkat çekerken, su hakkında daha fazla bilgi almak, dünyanın içinde bulunduğu su krizinin üstesinden gelmek için farkındalığı artırmak ve aksiyon almak isteyenlere fırsat yaratmayı amaçlıyor.


Yaşamın her alanının vazgeçilmesi olan su varlığının ve sağlığının korunması, yoksulluğun azalması ve ekonomik kalkınma açısından da çok önemli. COVID-19 zamanındaki kamu spotlarını hatırlayın, sadece su ve sabunla el yıkamak hastalığın yayılmasını önlemek için en etkili yöntemlerden biriydi ve Covid 19 Pandemisi herkesin güvenli ve temiz suya erişiminin ne kadar acil ve önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.


Peki, su yaşamın devamı ve güvenliği açısından bu kadar önemliyken, su kaynaklarının durumu nedir?

İnsanların ihtiyaçları için kullanılabilen suyun oranı, toplam tatlı su oranının %21'i civarında, Tatlı suyun önemli miktarı (%70) tarım için kullanılırken, %20'den fazla kısmı da sanayide kullanıyor. İnsanların günlük su tüketimi ihtiyaçları ise ülkeden ülkeye değişiyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) insanların temel kullanım ve temizlik ihtiyaçlarının karşılanması için günlük su ihtiyacının 22 lt olduğunu belirtiyor. Buna karşılık bugün dünyada 2,2 milyar insan güvenli içme suyuna, 3,6 milyar insan güvenli hijyenik koşullara ve 2,3 milyar insan da evlerinde su ve sabunla el yıkama imkanına sahip değil. Yılda kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 5.000 metreküpten fazla olan ülkeler su zengini , 1000 metreküpten az olan ülkeler su fakiri olarak kabul ediliyor.


Ülkemize bakarsak-sanıldığın aksine su zengini bir ülke değiliz, hatta kişi başı yıllık su tüketiminin 500 metreküp olduğu ülkemiz aslında su fakiri! Çağlayan ırmaklar, şırıl şırıl derelerle dolu , üç tarafında denizlerle çevrili Türkiye gelecekte su sıkıntısı çekme riskiyle karşı karşıya olan ülkeler arasında yer alıyor. Uzun yıllardır, tam arıtılmamış suların doğaya salınması yoluyla kirlenme, kuraklık , yanlış politikalar ve iklim değişikliğinin de etkisiyle ülkemizin su kaynakları azaldı. Miktarı düşen, düzensiz ve dağınık yağışlar su kaynaklarımızı tehdit ediyor.


Suyun sigorta piyasası açısından öneminden, "Küresel ısınma bir yalan mı" yazımda, karşıt fikirde olsalar da grupların bileşim iklim değişikliğinde birleştiğinden bahsederek değinmiştim.

İzometrik su döngüsü buharlaşma, terleme, yoğunlaşma, yağış, yüzey akışı ve yer altı akışı aşamalarından oluşuyor. Ağaçlar, ormanlar, toprak , akarsu ve göllerle, denizlerden buharlaşan suyun atmosfere su sağlamak gibi çok önemli bir rolü var. Küresel ısınma iklim değişikliklerini büyüten başlıca etkenlerden biri olarak gösteriliyor ve artık bir yere ne zaman, ne kadar yağış düştüğünün de farklılaşması suyun döngüsünü olumsuz etkiliyor.


Her yıl düzenli olarak yayınlanan Dünya Ekonomik Formu Küresel Risk Raporu'nda İklim Değişikliği olayları risk yöneticilerinin her zaman ilk sırasında yer alıyor. İklim değişikliğinin piyasaya etkilerini tekrar olmasın diyerek burada yazmadım ama sektöre mal olduğu 110 Milyar USD ın çok daha ötesinde, suyun döngüsünde sebep olduğu olumsuz etki, tüm insanlığı ve dünya yaşamını derinden sarsacak büyük risklerin olasılığının ve bunun sonucu olarak da piyasanın gelecekte karşı karşıya kalacağı zararların daha da büyüyeceğinin habercisi.


Bu riskler en başta, insan sağlığı, salgın hastalıklar, gıda güvenliği, yoksulluk, büyük göçler, göçlerin sosyo-ekonomik, politik sonuçları ve savaş.


Bugün petrol, yeraltı kaynakları için savaşlar veriliyor ama geleceğin en büyük sorunu su ve en şiddetli savaşlar da suya sahip olmak ve suyu yönetmek için olacak. Şu anda adına belki savaş değil, Water Conflict- Su Çatışması deniyor, ama aslında bu gerginlik, dünyanın en önemli sorunu.


Su çatışması, su kaynaklarına erişim veya su kaynaklarının kontrolü ile ilgili anlaşmazlıkları, su veya su sistemlerinin silah olarak kullanılması veya su kaynaklarının tehdit edilmesini ifade ediyor. Su ile ilgili çatışmaların çoğu insan ihtiyaçları için gerekli olan tatlı suyun kıt ve kirli olmasından, veya su kaynaklarının kullanıcılar arasında adaletsiz dağılımından ortaya çıkıyor. İçme suyu, sulama, enerji ve diğer ihtiyaçlar için oluşan rekabet, su anlaşmazlıklarını daha da tırmandırıyor.


Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi (SÇD), üye her devletin işbirliği zorunluluğunu getiriyor. Direktif, ortak veya sınır aşan sulara sahip olan komşulara da değiniyor. Yani bize de.


Ülkemizin sınır aşan suları var ve bu çok çok önemli politik bir konu. En bilinenleri Fırat ve Dicle olmak üzere Türkiye’nin sınır aşan suları pek çok uluslararası meselede çevre, doğal kaynakların kullanımı gibi içeriklere sahip anlaşmalarda gündeme getiriliyor. Sınır aşan sular sadece sınırlı kaynak olarak değil, aynı zamanda stratejik, ekonomik ve siyasal açıdan da ele alındığından, dünyada bu konuda genel olarak bir çözümsüzlük var. Zorlu kış şartları, kar, sel gibi tabiatın ve iklimin tüm zorluklarını aylarca göğüsleyen, üstelik bunlara rağmen bir de su fakiri olan ülkemizin, son derece kıymetli su kaynaklarının sürekliliğinin sağlanması ve kuraklıkla mücadele için küresel, ulusal ve bireysel boyutta farkındalık ve çaba göstermek yetmiyor, suyumuzun kıymetini bilerek uluslararası arenada önemli hukuki ve diplomatik hamleleri de titizlikle ve ustalıkla yapmamız gerekiyor.


Su en büyük güç ve devletler su gücünü kendi avantajlarına kullanma eğiliminde. Ne kadar kavga koparsa kopsun, bir tek dünya var. Suyun yönetimi insani, politik, sosyal, ekonomik boyutlarıyla çok büyük ve karmaşık bir bilmece. İşte tam da güç hırsıyla savaşmak ve gerginliği tırmandırmak yerine, yaşamın temel kaynağına dünyadaki her canlının erişebilmesi için, iyi niyet, ortak akıl, sağduyu ve tek amaçla hareket etmek gerekiyor. Aksi halde, 2021'de vizyona giren Don't Look Up filminde olduğu gibi, hep beraber dünyanın sonunu izlemekten başka yapacak başka bir şey kalmayacak.


Küçücük olmasına rağmen çabalamaktan vazgeçmeyen Sinekkuşu 'nun başrolde olduğu Birleşmiş Milletler 2023 Dünya Su Günü kısa filmini buraya bırakıyorum.


Yaşanabilir bir dünya için su kaynaklarını korumaktan başka çaremiz yok. Çünkü, su yoksa, yaşam da yok.


Sevgiler.






Kaynaklar ;



25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page