top of page

DÜNYAYI KURTARAN MUZ KABUĞU "BİYOKÜTLE ENERJİSİ" (Yeşil seri-7)



Hani kimileri için çöpü bile kıymetli derler ha, öyle hakikaten.

Yeşil dönüşümün anahtarı Yenilenebilir Enerji Yeşil seri de bu haftaki konum Biyokütle Enerjisi


Biyokütle enerjisi, organik atıklar, tarımsal ürünler, hayvan dışkıları ve orman artıklarından enerji üretmek için kullanılan yenilenebilir bir enerji türü. Biyokütle, fotosentez yoluyla güneş enerjisini depolayan bitkisel organizmalardan oluşuyor ve "karbon nötr" bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor.


Aslında geçmişi de oldukça eskilere dayanıyor. Antik dönemlerde insanlar organik atıkları tarımda kullanırken, metan gazının yanıcı özelliklerini fark etmişler ama o zamanlar sistematik enerji üretimi yokmuş. Persler ve Asurlular ise "banyo ısıtması" için biyogazdan yararlanıyormuş.

1800’lerde ABD’de biyokütle lamba yakıtı olarak kullanılırken, ilk biyogaz üretim tesisleri 19. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamış, 1859’da Hindistan’da ilk biyogaz tesisi kurulmuş. İlk "Model-T Ford" araçlarında yakıt olarak etanol kullanılmış.

20. yüzyılda fosil yakıtların yaygınlaşmasıyla biyokütle kullanımı azalmış, 1920’lerde Almanya ve Fransa’da biyogaz üretimi yaygınlaşmış, 1970’lerden itibaren çevre bilincinin artmasıyla biyogaz tesisleri daha fazla ilgi görmeye başlamış.


Ülkemize gelince, Türkiye’de biyokütle enerjisi kullanımı, tarih boyunca tarım ve hayvancılıkla iç içe gelişmiş. Osmanlı Dönemi ve öncesinde geleneksel olarak ısınma ve pişirme amaçlı odun ve bitkisel atıklar kullanılırken, hayvansal gübreler tarımda verim artırıcı olarak değerlendirilirmiş, bazı bölgelerde kurutulmuş gübre yakıt olarak kullanılmış. Cumhuriyet Döneminde tarımsal üretimin artmasıyla tarımsal atıkların değerlendirilmesi gündeme gelmiş ve 1970’lerde enerji krizleriyle birlikte biyogaz üretimi üzerine araştırmalar başlamış.


Günümüzde biyokütle enerjisi, "karbon nötr" bir alternatif olarak yenilenebilir enerji dönüşümünün önemli bir parçası olarak gelişmeye devam ediyor. Küresel biyokütle enerjisi potansiyeli tarımsal atıklar, orman ürünleri, hayvansal atıklar ve kentsel organik atıklar gibi geniş bir yelpazeye sahip. Dünya genelinde toplam enerji tüketiminin yaklaşık %10'unu oluşturan biyokütle enerjisinde , ısıtma, elektrik üretimi ve ulaşım yakıtları gibi alanlarda en büyük potansiyele sahip bölgeler arasında ABD, Brezilya, Çin ve Avrupa ülkeleri bulunuyor. Türkiye'nin biyokütle enerji potansiyeli yıllık 3,9 MTEP (Milyon Ton Eşdeğer Petrol) olarak ifade ediliyor (2024 onu itibariyle ülkemizin yıllık petrol ihtiyacının 30-35 Milyon ton olduğu belirtiliyor ve bu ihtiyacın neredeyse %90 ı ithal ediliyor).


%70’ini katı biyoyakıtların oluşturduu küresel biyokütle elektrik üretimi 638.460 GWh seviyesine ulaşmış . Çin, 16,5 GW biyokütle kurulu gücüyle en büyük kapasiteye sahipken ülkemiz 3.283 GWh ile biyokütle üretimiyle dünyada 29. sırada.



Biyokütle enerjisi türlerine gelince;

Biyogaz: Organik atıkların anaerobik fermantasyonu ile metan gazı üretimi.

Biyodizel: Bitkisel yağlardan veya hayvansal yağlardan üretilen alternatif yakıt.

Biyoetanol: Şekerli ve nişastalı bitkilerden elde edilen alkollü yakıt.

Odun ve Tarımsal Atık Yakımı: Orman ürünleri ve tarımsal artıkların yakılmasıyla enerji sağlanması şeklinde sıralayabiliriz.


Enerji, organik materyallerin organik materyaller doğrudan yakılarak ısı ve elektrik enerjisi üretildiği "Yakma", biyokütlenin yüksek sıcaklıklarda gaz haline getirilerek enerjiye dönüştürüldüğü "Gazlaştırma" ve mikroorganizmalar yardımıyla biyogaz veya biyodizel üretiminin sağlandığı "Fermantasyon" yoluyla üretiliyor.


Biyokütle enerji santralleri tesis kurulumu, işletme döneminde ve tesislerin karşılaşabileceği çeşitli riskleri kapsayan özel poliçelerle sigorta ediliyor. Biyokütle enerji santrallerini sigortalarken dikkat edilmesi gereken bazı kritik noktalar var;


Öncelikle biyokütle tesislerinde yanıcı gazlar ve organik materyaller bulunduğundan, yangın ve patlama riski yüksek. Yüksek sıcaklık ve basınç altında çalışan ekipmanların düzenli bakımı gerekli. Yanlış atık yönetimi veya sızıntılar nedeniyle toprak ve su kirliliğine sebep olabilir. Diğer taraftan önemli bir risk de tedarik, hammaddenin lojistik sorunlar nedeniyle tesislere ulaşamaması üretimi aksatabilir.

Biyokütle hammaddesi tedarik zinciri, hasattan nihai enerji üretimine kadar birçok aşamayı kapsayan karmaşık bir süreç. Tarımsal biyokütle (mısır sapı, buğday samanı) ve ormansal atıklar, hayvansal atıklar (gübre) ve endüstriyel organik atıklar toplanıyor. Enerji verimliliğinin artması için hammaddeler kurutma, öğütme ve sıkıştırma gibi işlemlerden geçiriliyor ve depolama koşulları, biyokütlenin bozulmasını önlemek için optimize ediliyor.



Atıkların (çöplerin) enerjiye dönüştürülmesinde daha karmaşık bir süreç var. Önce konutlarda ve iş yerlerinde çöplerin organik, geri dönüştürülebilir ve tehlikeli atıklar olarak ayrıştırılması var. Evsel ve endüstriyel atıkların ayrıştırılması tüm çabalara rağmen dünyanın her yerinde aynı seviyede değil henüz. Ayrıştırılmış çöpler özel konteynerlerde toplanarak geri dönüşüm tesislerine veya enerji üretim tesislerine taşınıyor ve burada çöpler elektronik sensörler, mıknatıslar ve hava akımı gibi yöntemlerle plastik, metal, cam ve organik atıklar şeklinde mekanik ayrıştırmaya giriyor. Bir de büyük çöp sahaları var. Buradaki organik atıkların doğal çürümesiyle oluşan metan gazı özel borlarla toplanıyor ( Landfill Metan Toplama)


Biyokütle enerji santrallerinin geleneksel sigorta programı yeşil seride artık aşina olduğunuz sigortalardan oluşuyor;


Tesisin yanıcı materyalleri nedeniyle yüksek risk taşıdığı göz önünde bulundurularak tasarlanan Sabit Kıymet Sigortası;

Gazlaştırma ve yakma sistemleri gibi kritik ekipmanlar için Makine Kırılması Sigortası:

Hasar nedeniyle tesisin enerji üretimini durdurması durumunda Kar Kaybı sigortası ,

Düşük verimlilik nedeniyle finansal kayıpları karşılamak "Performans Kaybı"

Çevresel etkiler ve üçüncü şahıslara verilen zararlar için kapsamlı sorumluluk sigortası.


Biyokütle enerji santrallerinde zaman zaman büyük olaylar yaşanabiliyor. Almanya'da biyokütle tesislerinde yanıcı gazların kontrolü ile ilgili sorunlar yaşandı, gazlaştırma tesislerinde yangın vakaları görüldü. ABD'de makine arızaları ve yangınlar nedeniyle üretim kesintileri yaşandı. Bazı tesislerde hava kirliliği şikayetleri oldu. Biyokütle enerji üretimi konusunda gelişmekte olan ülkemizde bazı tesislerdeki atık yönetimi eksiklikleri nedeniyle çevresel kirlilik vakaları yaşandı.


Bu tesislerde sigorta edilebilirliğin anahtarı "Önleyici Risk Mühendisliği" yaklaşımı. Biyokütle tesislerinde önleyici risk mühendisliği, tesislerin güvenliğini artırmak ve olası hasarları minimize etmek için uygulanan teknik ve stratejileri kapsıyor;

1. Yangın ve Patlama Önleme- Biyokütle tesislerinde yanıcı gazlar ve organik materyaller bulunduğundan, yangın riski yüksek, bu nedenle otomatik yangın söndürme sistemleri ve ısı sensörleri kritik öneme sahip. Ayrıca metan ve diğer yanıcı gazların sızıntısını erken tespit etmek için gaz algılama sistemleri kullanılıyor.


2. Makine Güvenliği ve Bakım; Kritik ekipmanların düzenli olarak kontrol edilmesi ve arızaların önceden tespit edilmesi için sensörler ve yapay zeka destekli analizler kullanılıyor. Termal kameralar ekipmanların aşırı ısınmasını tespit ederek olası yangın veya mekanik arızaları önlüyor


3. Çevresel Risk Yönetimi- Organik atıkların güvenli şekilde depolanması ve taşınması için özel bariyerler ve filtreleme sistemleri kullanılıyor, ek olarak çevresel etkileri minimize etmek için biyokütle tesislerinde sürekli hava ve su kalitesi ölçümleri yapılıyor. Biyokütle tesisleri kullanılan biyokütle türüne ve işlenme yöntemine göre kokabilir. Özellikle hayvansal atıklar, arıtma çamurları ve organik çöpler içeren biyokütle kaynakları, çürümeye bağlı olarak kükürt ve amonyak gibi gazlar açığa çıkarabiliyor, bu durumlar koku kontrol sistemleri ile yönetiliyor.


4. İş Sağlığı ve Güvenliği- Çalışanlara yönelik risk farkındalık eğitimleri düzenlenerek güvenlik önlemlerinin artırılması hedefleniyor ve çalışanların biyolojik ve kimyasal risklere karşı korunması için özel kıyafetler ve maskeler sağlanıyor.


5. Tedarik Zinciri Güvenliği- Biyokütle hammaddelerinin lojistik sorunlar nedeniyle tesislere ulaşamaması üretimi aksatabilir. Bu risk alternatif tedarik yolları belirlenerek azaltılıyor, Hammaddelerin uygun koşullarda saklanması için özel depolama alanları oluşturuluyor.


Önleyici risk mühendisliği uygulamaları sayesinde, tesislerin güvenliğini artırarak operasyonel sürekliliği sağlamak ve sigorta maliyetlerinin kontrol edilmesi amaçlanıyor. Çünkü bu tesislerin sigortaları içerdiği riskler nedeniyle kolay erişilebilir sigortalar olmadığı gibi, pahalı da.


Biyokütle enerji sigortalarında "Risk Yönetimi ve Hasar Analizi", "Sürdürülebilirlik ve ESG "

"Performans Garantisi ve Kar Kaybı Sigortaları önceliğe alınıyor.

Zorluklarına gelince, biyokütle enerjisi kaynaklarının sürekli ve güvenilir şekilde sağlanması lojistik açıdan zor olabilir. Biyokütle tesislerinin kurulumu ve işletilmesindeki yüksek başlangıç maliyetleri, atık yönetimi, emisyon standartları ve sürdürülebilirlik kriterleri biyokütle projelerinin önünde engel oluştursa da enerji verimliliği üzerine biyokütle dönüşüm teknolojilerindeki gelişmeler devam ediyor. Çünkü;



Biyokütle enerjsi hem sera gazı emisyonlarını azaltıyor hem de fosil yakıtlara bağımlılığı düşürüyor, karbon salınımı fosil yakıtlara göre daha düşük, organik atıkların enerjiye dönüştürülmesini sağlayan geri dönüşüm olması nedeniyle yenilenebilir ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı. Gelecekte yeni teknolojiler sayesinde hidrojen ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarıyla entegre edilerek daha sürdürülebilir hale gelmesi için çalışmalar devam ediyor.


Atık yönetimi, sürdürülebilir kalkınma ve enerji güvenliği açısından büyük fırsatlar içeren biyokütle enerji yatırımları devam ediyor.


Yeşil seride yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. Haftaya konumuz son derece ilginç olan okyanus enerjisi ve Yeşil Hidrojen.


Herkes işlerinde kolaylıklar



Yeşil Serinin diğer yazıları


Comments


bottom of page