Mel Gibson' ın hayat verdiği William Wallace karakterini biliriz. Verdiği bağımsızlık mücadelesinde son nefesinde bile "Özgürlük" diye bağıran bu cesur yürekli, inançlı ve savaşçı karakterden biraz ilham alalım.
Çoğumuz hayatımızda hazıra doğmadık.
Pek çoğumuz gibi ben de devlet memuru bir ailenin çocuğu olarak okusun, eline mesleğini alsın, yuva kursun, çoluk çocuğa karışsın öğretileri ve beklentileri ile büyüdüm. Ailem her zaman benim ve kardeşimin ayaklarımız üzerinde durmamız sağlayacak donanıma ve sağlam bir karaktere sahip olmamızı önemsedi. Üniversiteden mezun olup kendi kanatlarımızla uçmaya başladığımız andan itibaren hayatımızın sorumluğunu elimize aldık. İlk başlardaki kıt kanaat maaşlarımızla evimizi ve yaşantımızı idare etmeye çalıştık, bu arada iş hayatına alıştık, biraz para kazanınca birikim ve yatırım yaptık, kariyer ve hayat yolumuzu seçtik, düşe kalka bugünlere geldik.
Ailemden aldıklarım ve mücadeleci yapım tüm yaşantımda etkili oldu. Kolay vazgeçmeyen ve "Hayır" ı pek sevmeyen biri olarak , tedbirli, bir çalışma planı, takvim oluşturan ve A,B,C yedek planlarıyla yaşayan biri oldum. Kimi zaman bu disiplinim eleştirilse de, sağladığı faydalar ve verdiği eminlik hissi ile planlı programlı yaşamak düsturum oldu.
Planlama önemlidir. Bize yol haritamızı verir ve hata yaptığımızda geri dönüp her adımı tekrar gözden geçirerek düzeltme fırsatı sağlar. Bir fikir, bir proje dile getirildiğinde ilk etapta cesaretimizi kırılabilir. O kadar çok zaman alıcı, zor ve ağır bir yük gibi görünebilir ki, vazgeçmeyi isteyebiliriz. Panik yok, sakin olalım!
Bir işin en zor kısmı başlamaktır. Planlamak öncelikle aklımızdakini ve ulaşmak istediğimiz hedefi net olarak görmemizi sağlar. Henry Clausen'ın dediği gibi "Her başarılı insanın bir planı, her başarısız insanın bir mazereti vardır."
Ve her planın herhangi bir aşamasında tökezlemek olasıdır. İşte bu anlar mücadele etmemizi gerektirir.
Uzun yıllar çok uluslu firmalarla çalışmanın kazandırdığı önemli bir farkındalık: stratejik ve zamana yayılmış planların önemi. Kurumsal dönüşümünü tamamlamış şirketlerde her zaman 1-3 ve 5 hatta daha uzun dönemli stratejik planlama ve yol haritası çalışmaları istenir. Soru seti aslında çok yalındır; Hedefin nedir? Nasıl yapacaksın? Ne kullanacaksın? Neye ihtiyacın var?
Bu uzun süreli planlar sebat etmeyi, hedeflere ulaşacak aksiyonları tasarlamayı, uygulamayı, aksaklıklara karşı hazırlıklı olmayı ve gerektiğinde rotayı başka yöne çevirecek çıkış kapıları ve alternatifleri de bir kenarda hazır bulundurmayı öğretir bizlere. Çıktılar ve kazançlar için vakit tanınır, uzun dönemli stratejilerle çalışan şirketler sabırlıdır. Aceleci ve kararsız adımlar hedeften uzaklaştırır, motivasyonu ve inancı azaltır. Diğer taraftan değişim kararlılık ve çaba ister, çaba gösterenler mücadeleyi göze alanlardır.
Çalıştığım her pozisyon mevcudun değişimini gerektiriyordu. Sigortacılığa başladığım ilk yıllarda şirketin logosu, teklif formatları, yeni ofisi, hatta telefondaki karşılama mesajına kadar her şeyin yeniden düzenlenmesinde görev aldım, bu arada önümde öğrenmem gereken bir sürü yeni bilgi ve dağlar kadar da iş vardı. Bazı zamanlar sonraki güne hazırlıklı ve donanımlı olmayı istediğimden gece yarılarına kadar çalışırdım.
Daha sonra iş değiştirdiğimde bana emanet edilen grup gerek yönetim felsefesi gerekse vizyonu ile benzer gruplardan çok daha farklı bir profildeydi. Hiçbir konuşma geleneksel formatta değildi, değişim istiyorlardı, bunun için önemli yatırımlar yapıyorlardı. Grubun tüm süreçleri analiz ediliyordu. Başarılı ve karlılardı, hedefleri büyüktü. İmajları ve sosyal kabulü güçlü, sanata ve bilime destek veren vizyoner gruba bilinen klasik yaklaşımlar yeterli gelmiyordu, farklılardı, farklı yaklaşım istiyorlar ve bunun için zorluyorlardı.
Bu hem benim hem de şirketim için çok kıymetli bir öğrenme süreciydi. Grubun yaşadığı bu değişimin tedarikçilerine yansıyan domino etkisi ise etkileyiciydi. Birlikte iş yapanlar da hayatlarını buna uydurmak ve bakış açılarını paralel bir düzeye getirmeliydi ki dönüşüm ve değişim tamamlanabilsin. Şirketimde bu değişimin tam ortasında kalan biri olarak paylaşılan beklenti ve talepleri, başta kendim olmak üzere geleneksel kafa yapısındaki sigorta şirketlerine bakış açısını değiştirip yeni ve farklı yaklaşımlara teşvik ve ikna etmek tam bir mücadeleydi. Sadece sigorta şirketleri değil, kendi içimizde de bir dönüşüm başlatmalıydık. Yeni ve farklı süreçleri kabul etmeye dirençle geçen toplantılar, yeni yatırım için ek bütçe çabaları, alışılagelmişi değiştirmenin zorluklarını yaşadım. Sonuçta vizyon olarak rakiplerinden çok ileride olan bir şirkette olmanın avantajı ile müthiş değişimler yarattık, diğer değerli gruplarımızdan edindiklerimizi de hizmetlerimize ve çözümlerimize entegre ederek piyasadaki herkesten farklı olmayı başardık.
Günümüzde iş yapış şekilleri değişti, daha önceki paylaşımlarımda belirttiğim gibi, farklı bir düşünce yapısına sahip jenerasyonun hakim olduğu yepyeni bir düzen var, çok daha yenilikçi ve devrimci bir kuşak yavaş yavaş dünyadaki yerini alıyor. Yeni nesil genellikle hedeflerinin olmaması, anlık yaşamaları, kısa vadeli düşünmeleri ve mücadeleden kaçtıkları yönünde eleştiriliyor. Koşulları bizim sahip olduklarımızdan daha elverişli, pek çok konuda hazıra doğmuş olabilirler, ama kaçınılmaz bir gerçek var ki, bizler yavaş yavaş sahneyi onlara bırakırken gelecek nesiller dünya için çok daha zorlu mücadelelere girmek zorunda kalacaklar. Bu da hala onlarla beraber çalışan bizlere , öğretmek, destek olmak ve mücadele etmeleri için güç vermek için önemli bir sorumluluk yüklüyor.
Yaratmak, değiştirmek, alışılagelmişin dışına çıkmak, karar almak, inisiyatif kullanmak, hata yapmaktan korkmamak, bazen düşmek sonra kalkıp yürümek mücadeleyi bırakmayanların ortak özelliğidir. Hayatın hangi alanında olursa olsun, çabalamadan, mücadele etmeden, çalışmadan ve ter dökmeden elde edilenler kalıcı değildir. Bugünkü yaşantımız geçmişte sabır ve özveriyle fikirlerini savunan insanların acı, kan, ter, gözyaşı ve hatta canları pahasına verdikleri mücadelelerinin sonucu elde edilenler üzerine kurulmuş ve bu özellikler, yeni nesillere ilham kaynağı olmuştur.
Başladığımız her işte fark ve katma değer yaratmak, özveri ile çalışmak, değerleri gözetmek ve ilkelerden vazgeçmeden devam etmek zorlayıcı olduğu kadar müthiş bir tatmin ve güven verir.
Değişim cesaret ister, ama cesaret tek başına yeterli değildir, mücadele etmek gerekir, mücadeleci olmak ise bir kişilik özelliğidir. Memnun olmadığımız durumları değiştirmek, değişimi başarmak sabır ve özveri ister. Hayatta mücadele etmek istemeyen, kaçan, ayağımıza dolanan, yarı yolda bırakanlar karşımıza çıkacaktır. Kolayı seçen, garantici ve değerleri önemsemeyen insanlardan ne kadar çabuk uzaklaşırsak amacımıza o kadar hızlı yaklaşırız. Önemli olan doğru ve yapıcı bir yaklaşımla ulaşmak istediğimiz hedefi gözden geçirmek ve eğer değiştirmemiz gerekiyorsa , o zamana kadar edindiklerimizi cebimize koyup, bu sefer tecrübelerimizin verdiği güvenle alternatif plana dönmeyi başarabilmektir.
Hayatın her alanında verilen mücadelelerin boyutları ve amaçları farklıdır. Özel hayatımızda çok farklı alanlarda mücadele veririz, bizim için değerli olan amaçlar, insanlar ve hayaller için çabalar, gerekirse kıyasıya mücadele ederiz. İş hayatındaki mücadele ne olursa olsun diye değil, zor da olsa başaracağımıza inandığımız hedefler için verilmelidir, aksi çok yorucudur ve bizi tüketir.
Bu nedenle hedef seçimi ve doğru planlama önemlidir. Önemli olan mücadelenin sonunda elde etmeyi istediğimiz sonucun hayatımıza katkısını ve hayrını iyi analiz etmek ve gerektiğinde mücadele enerjimizi daha hayırlı ve faydalı sonuçlara yönlendirmeyi başarabilmektir.
Planlarımız birileri nedeniyle ya da şansa bağlı olarak değişebilir hatta yapamayabiliriz. Ne demişler; "Kul kurar, kader gülermiş". Böyle de olsa amaçlarımız ve hayallerimiz için çabalamaz, yeni yollar yaratmaz ve engelleri aşmazsak istediğimize nasıl ulaşacağız? Yerimizde sayıp, çabalamayıp, teslim olup, aynı adımları tekrar ederek farklı bir sonuç almayı beklemek, iyi, mutlu ya da başarılı olmak ne kadar mümkün?
Zor bizleri korkutmasın, mücadele etmek büyütür ve öğretir.
Büyük Önder'imizin dediği gibi Yaşamak için, mücadele şarttır. Mustafa Kemal Atatürk
Herkese mutlu pazarlar
Comments