top of page

PARAYI UZATIRKEN KAMERAYA “PEYNİİİR” DE !


ree

19 Ağustos 2025'te yürürlüğe giren yeni düzenlemeyle birlikte, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde önemli değişiklikler yapıldı. Artık şehir içi ve şehirlerarası otobüsler, okul ve personel servisleri, taksi ve dolmuşlar ile kargo ve yük taşıyan ticari araçlar, araç takip sistemi, iç ve dış kamera, görüntü kayıt cihazı ve acil durum butonu bulundurmak zorunda.


Bu yeni düzenleme, milyonlarca aracı ilgilendiriyor ve bu sayı hiç de az değil. Tahmini olarak 5 milyon aracı kapsadığı düşünülen bu zorunluluğu en yoğun hissedecekler özellikle büyükşehirlerdeki servis ve taşımacılık filoları. Özel araçlar, aile araçları, ticari taşıma yapmayan şirket araçları şimdilik bu uygulamanın dışında.


Ticari yolcu ve yük taşımacılığı yapan araçlarda yaşanan kazaların çoğu sürücü hatası veya denetim eksikliğinden kaynaklanıyor.

Bu yeni düzenlemede amaç öncelikle trafik güvenliğini artırmak.


Bu sistemler özellikle okul servisleri ve toplu taşıma araçlarında yolcu güvenliğini doğrudan etkiliyor. Kamera ve takip sistemleri sayesinde sürücü davranışları izlenebilir, riskli sürüşler önceden tespit edilebilir hale geliyor. Yönetmelikle, uygulamanın kaza, şiddet, hırsızlık ve yolcu şikâyetleri gibi olaylarda sunduğu görüntü ve konum verilerinin; adli ve sigorta süreçlerinde objektif delil sağlayarak olayların nasıl gerçekleştiğini net biçimde ortaya koyması ve böylece mağduriyetleri azaltması hedefleniyor.


Aslında bu düzenleme yeni değil; var olan uygulamalar dağınık, sınırlı ve daha çok gönüllülük esasına dayalıydı. Mesela lojistik, taşımacılık ve filo yönetimi alanlarında işletmelerin araçlarını izleyip verimliliği artırmasına ve güvenliği sağlamasına yardımcı olan araç takip sistemleri var. Kamera sistemleri ise bazı şehirlerde okul servisleri veya toplu taşıma araçlarında yerel yönetimlerin teşvikiyle bir zorunluluk değil, daha çok "iyi niyetli uygulamalar" olarak kullanılıyordu. Yeni düzenleme ile belirtilen araç tiplerinde bu sistemler tercih olmaktan çıktı, bir zorunluluk ve aynı zamanda trafik güvenliği, adli süreçler ve kamu denetimi için de bir standart haline geldi.


Uçaklardaki kara kutular nasıl uçuş boyunca tüm teknik verileri ve kokpit seslerini kaydediyorsa, bu araç takip ve kamera sistemleri de benzer şekilde “kara kutu” işlevi görüyor. Artık bir servis aracında yaşanan tartışma, bir kaza anı ya da bir sürücünün tehlikeli manevrası kayıt altına alınabileceğinden hem sigorta hem de adli süreçlerde “kim ne yaptı, ne oldu” sorularının daha net yanıt bulması hedefleniyor.


Buraya kadar bu düzenlemenin amaçladığı kamu güvenliği ve adli süreçlere ilişkin faydalar anlaşılır. Ancak uygulamaya hem teknik hem de etik yönden yaklaştığımızda ister istemez başka sorular aklımıza geliyor:


ree

Kişisel Verilerin Gizliliği ve tetikleyeceği diğer sorunlarla başlayalım.

Kişisel veri, mahremiyet konularının önemini ve ihlal edildiğindeki sonuçlarını her geçen gün daha da çok anlıyoruz. Araç içi kamera ve ses kayıt sistemlerinin sürekli çalışması, sürücülerin ve yolcuların özel hayatına müdahale gibi görülebilir, özellikle okul servisleri ve personel taşımacılığında, çocukların ve çalışanların rızası olmadan kayıt altına alınmaları durumu ortaya çıktı.


Verinin Güvenliği: Hadi diyelim kayıtlar alındı. Bu kayıtları kim, ne kadar süre ile tutacak? Hem adli süreçlerde delil sunulabilmesi hem de olası şikâyetlerin incelenebilmesi için araç içi görüntü kayıtlarının en az 30 gün süreyle saklanması zorunluluğu bazı sektör temsilcileri ve hukukçuların fikir ayrılıklarına neden olmuş. Bir grup geç bildirilmiş olaylarda kayıtların silinmiş olabileceğinden hareketle 30 günün yetersiz olabileceğini söylerken, diğer grup da kişisel verilerin gereksiz yere tutulması mahremiyet ihlali yaratabileceğinden 30 günün çok uzun olduğunu söylüyormuş.


Veriden kim sorumlu olacak?:

Süre konusundaki görüş ayrılıkları sürerken asıl soruya gelelim: Bu sistemin sağlıklı işlemesi için net bir veri sorumluluğu tanımı yapılması şart görünüyor. Aksi takdirde, kayıtların silinmesi, manipülasyonu veya izinsiz paylaşımı gibi riskler doğabilir.


Peki verileri kim kaydedecek?:

İşte burası bilinmiyor ve kanunu inceleyenler yönetmelik ve pratikten yola çıkarak kayıtların araç işleticisi ya da bu hizmeti sağlayan tedarikçiler (sistemi kuran, bulut hizmeti veren gibi) tarafından alınacağı ve saklanacağını belirtiyorlar. Kayıtları saklayacak olan özellikle taksi, dolmuş, otobüs ve servis araçlarında araç sahibi veya işletmeci firmalarla birlikte, eğer veriler sistem sağlayıcısı tarafından erişim yetkisi yine araç sahibine ait olan bulut sunucularında saklanıyorsa KVKK uyumu, veri şifreleme ve erişim denetimi gibi konular daha da önem kazanıyor.


Etkili bir denetim mekanizması eksikliği göze çarpıyor:

Serviste “Minnoşumun beresinin ponponunu kim çekip ağlatmış gösterin” diye kayıtları görmekte ısrar eden ebeveynlerden, “bak bugün kimi taşıdım yanında da kim vardı” diye kayıtları etrafına gösteren sürücüye kadar kontrolü çok zor, neredeyse imkânsız, mahremiyet ihlali olasılığından bahsediyoruz.


Genellikle bireysel otomobillerle hizmet veren taşımacılık hizmetleri ise gri alanda kalıyor. (Uber gibi) çünkü bu araçlar toplu taşıma tanımına girmiyor.


Cezalar ve yaptırımlar ise sadece teknik bir eksiklikle kalmıyor, aynı zamanda hukuki ve ticari bir risk anlamına geliyor.

Araçta zorunlu olan sistemlerin bulunmaması, çalışmaması veya kayıt alınmaması halinde trafik zabıtası tarafından araç türüne ve ihlalin niteliğine göre 2025 yılı itibarıyla, 1.500 TL ile 5.000 TL arasında değişen idari para cezası uygulaması var.

Kamera ve takip sistemi olmayan veya kayıt cihazı çalışmayan araçlar, zorunlu muayeneden geçemeyeceklerinden trafiğe çıkamayacak bu da faaliyetin durması demek.

Özellikle okul servisleri, personel taşımacılığı ve toplu taşıma yapan araçlarda bu sistemlerin eksikliği, belediyeler ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından taşıma ruhsatının iptaline veya askıya alınmasına neden olabilir.

Bir de sigorta boyutu var: Kaza anında kayıt alınmadıysa, bu durum sigorta şirketlerinin hasar tazminatını reddetmesiyle sonuçlanabilir, dolandırıcılık şüphesi olan olaylarda zaman ve hak kaybına yol açabilir.


Diyelim ki sistem arızalandı (teknik arızalar hem kaçınılmazdır hem de gri alanlara müsaittir) Bu durumda ne yapmalı derseniz, yönetmelik bu konuya doğrudan değinmese de uygulamada sistem arızaları için “makul süre içinde onarım” ve “arızanın belgelenmesi” gibi kriterler öne çıkıyor. Böyle durumlarda arızanın ilgili idareye bildirilmesi ceza ve faaliyet izninin askıya alınması risklerini önleyebilir. Arıza tespit edildiğinde, teknik servis raporu veya bakım fişi alınması olası denetim veya ceza durumunda “iyi niyet” göstergesi olarak değerlendiriliyor. Uygulamada 72 saat içinde onarım makul kabul edilirken, süre uzarsa, geçici çözüm (yedek cihaz, manuel kayıt vb.) öneriliyor. Burada önemli olan fonksiyon yine, "denetim".


Tabi bir de araç çalışmazken oluşan durumlar var. Kullanılan sistemin özelliklerine bağlı olarak, bazıları araç çalışmaz haldeyken de aktif olabiliyor. Diğer taraftan, sistemin geçici olarak kapalı olması (örneğin teknik arıza, bakım, yazılım güncellemesi gibi nedenlerle) durumunda araç sahibinin sorumluluğu devam ediyor. Bu tür durumlarda bildirim veya onarım belgelerini tedbiren bir kenarda tutmakta fayda var. Sigortada ise, eğer kayıt alınamadıysa geleneksel kâğıt kalem (manuel) önlemleri, tutanaklar, fotoğraflar, polis tutanakları, ifadeleri, ekspertiz raporları önem kazanıyor.


Maliyet - Tüm bu sistemlerin maliyeti var. Standartları karşılayan sistemleri kurmak ve idare etmek bazı küçük işletmeciler için maliyetli olabilir.


Alışkanlıklar- Araç kullanırken neler yaptığımızı düşünülürse? Telefonla konuşan, mesaj atanlar, sosyal medyaya bakanlar, sabah poğaçasını yiyenler, makyaj yapanlar, sürekli sohbet edenler, yere düşen telefonunu almaya çalışanlar, yan yana giderken birbirine yanaşıp sohbet edenler, araçtan yarı beline kadar çıkıp bağır çağır kavga edenler, gece evin kapısına çektiği kamyonu soyulan lojistikçiler, maçlara giden, her tarafından insan fışkıran taraftar otobüsleri ... Ayy çok şenlikli düşünsenize!


Yıllar önce Güven Park'tan ODTÜ minibüsüne binen arkadaşımın anlattığı olayı hiç unutamıyorum. Yolcular minibüse doluşuyor, çoğu da öğrenci, yolda giderlerken şoför kapıyı açıp yola tüküreyim derken araçtan düşüyor! Şoför yok! Arkada 2.80 yere kapaklanmış , yolcular panik bir feryat figan, neyse ki bir şekilde direksiyona atlayıp minibüsü durduruyorlar Bununla hangi yapay zeka, hangi regulasyon başa çıkabilir!


Siber Riskler - Hayatı kolaylaştıran araç takip sistemlerinin göz ardı edilen tarafı da siber riskler. Bu sistemler sürekli veri topluyor: Nerede, ne zaman, nasıl sürdün... Hepsi bir yerde kayıtlı. Eğer bu veriler iyi korunmazsa, kötü niyetli kişiler tarafından ele geçirilse düşünün, aracın konum bilgisi ya da kamera kaydı dışarı sızsa, hem mahremiyet hem de güvenlik açısından ciddi sıkıntılar doğurabilir. Sigorta şirketleri içinse bu, sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda etik ve hukuki bir sorumluluk. Teknoloji iyi güzel de, riskin hem teknik hem davranışsal boyutu güvenlik önlemleriyle birlikte düşünülmeli.


Peki ya Altyapı ?

Yeni araç takip düzenlemelerinde ortak bir veri tabanı hedefi net olarak belirtilmemiş, sistemin işleyişi merkezi denetim ve kayıt güvenliği ilkeleriyle ifade ediliyor. Buna göre her kurum veya işletme yetkili mercilere veri aktarımı yapabilecek şekilde entegre olabilecek kendi sistemini kurmakla yükümlü. GPS verileri, rota bilgileri, hız ve ihlal kayıtları gibi veriler en az 3 yıl boyunca saklanmak zorunda. Sistemler, bir veriye kim, ne zaman, nasıl eriştiği veya sildiği teknik olarak izlenebildiği log kayıtları ve erişim denetimleri ile çalışan sistemler ve silinen verilerin geri alınabildiği veya silme işleminin raporlanması gibi özellikleri var. Ortak bir veri tabanı olmadığından veri bütünlüğünün nasıl sağlanacağı belirsiz.


Avrupa Birliği ve ABD deki Uygulamalar

Bu kadar soru olanca AB ve ABD ne yapıyor merak ettim. AB’de araç takip sistemleri genel olarak zorunlu değil, ancak bazı ülkelerde ticari ve tehlikeli madde taşıyan araçlar için yerel düzenlemelerle zorunlu hale getirilmiş; 2019’dan itibaren ise yeni araçlarda eCall sistemi zorunlu olmuştur. ABD’de ise federal düzeyde zorunluluk bulunmamakla birlikte, bazı eyaletlerde ticari filolar ve okul servisleri için yasal zorunluluklar var; sistemler zorunlu tutulmaktan çok teşvik ediliyor. Her iki bölgede de veri güvenliği sistem tasarımının merkezine yerleştirilmiş; AB, GDPR ile kişisel verileri korurken, ABD’de Veri Koruma İnceleme Mahkemesi ve FTC (Federal Trade Commission) denetimleriyle veri ihlallerine karşı önlemler alınmış.


Kanun şimdilik özel araçları kapsamıyor, ama bu ileride değişebilir. Güvenlik, hırsızlık önleme, sürüş analizi veya çocuk takibi gibi amaçlarla özel araçlara da GPS takip cihazları, araç içi/dışı güvenlik kameraları, Dashcam (ön panel kamera) isteğe bağlı olarak takılabiliyor.

Araç takip ve kamera sistemleri, sigorta süreçlerinde kaza anı kanıtı, görüntülerin hasarı netleştirmesi vasıtasıyla hasar sürecinin hızlanması, sahte hasar taleplerinin tespiti, GPS verileri sayesinde sürüş alışkanlıklarının izlenmesi ve güvenli sürücülere daha düşük primlerle sigorta yaptırma imkânı ve kazaların kaydedilmesi gibi teknolojik çözümlerle aslında sigortada yepyeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor.


Sigortada yeni dönem

Bu sistemler sadece güvenlik değil, aynı zamanda sigorta süreçlerinde büyük kolaylık ve avantaj sağlıyor

Yapay Zekâ ile Hasar Analizi (Kasko Sigortası)

Park halindeyken aracına çarpıldığını bildiren sürücünün araç içi/dışı kamera görüntüleri sayesinde olayın saati, yönü ve darbe şiddeti net şekilde analiz edilip, yapay zekâ desteğiyle görüntüleri işleyerek hasar tahmini yapılıyor ve ekspertiz süreci hızlanıyor. Ya da kırmızı ışıkta beklerken aracınıza arkadan çarpılıyor. Kamera görüntüsü sayesinde sürücünün kusursuz olduğu net şekilde anlaşılıyor hatta sigorta şirketi, eksper bile göndermeden otomatik tazminat sürecini başlatabiliyor. (Bu sayede süreçlerin %40 daha hızlanmasını sağlamış) Bu da daha hızlı ve doğru tazminat demek.


Kazanın tam yerini tarif edemiyorsunuz, o zaman da GPS verileri devreye giriyor (kötü niyetli bir talep varsa da aracın o saatte gerçekten o konumda olup olmadığını doğrulanabiliyor) Konum ve kamera verileri trafik sigortası kapsamında kusur oranının daha adaletli belirlenmesine de yardımcı.


ree

Çok araçlı bir şirket filonuz var, bu sistemler sayesinde sürücülerin hızlanma, frenleme, gece sürüşü gibi alışkanlıklarını analiz edip önlem, uyarı, ödül sistemleri oluşturabiliyorsunuz.


Bazı sigorta şirketleri, araç takip sistemleriyle bütünleşmiş mobil uygulamalarla anlık kaza bildirimi ve otomatik acil çağrı hizmeti veriyor ki bence bu da can güvenliği, acil müdahale, şuurun yitirildiği ağır yaralanmalarda müthiş bir acil destek.


“Takip Edilen Araçlar mı, İnsanlar mı?”

Uygulamalar iyi olmasına iyi de bir de insani boyutu var.


Güvenlik adına izlenen her yol, mahremiyetin sınırlarını da zorlar. Araç takip sistemleri sadece fiziksel güvenlik değil, aynı zamanda veri mahremiyeti, dijital denetim ve sistemik şeffaflık gibi daha derin konuları da gündeme getiriyor.


Burada görünür bir güvenlik kavramına karşı görünmez bir izlenme durumu var.


Eğer benim aracımda böyle bir sistem olsaydı, sürekli aktif olması konusunda biraz düşünürdüm açıkçası. Araçlar takip ediliyor, evet. Ama asıl izlenen ne? Sürücünün davranışı mı, yolcu trafiği mi, rota tercihleri mi? Bu sistemler sadece güvenlik için mi ?

Çünkü aracın içi sürekli izleniyorsa, özel anlar da kaydedilebilir. İyi bir niyetle de olsa “gözleniyor olmak” gerçekten rahatsız edici bir his. Bu veriler nerede saklanıyor, kimler erişebiliyor, kim görüyor gibi sorular da konu "Özel Hayatın Gizliliği" olunca önemli hale geliyor.


Bence ideal olan, sistemin akıllı bir şekilde devreye girip çıkması ( Ab ve ABD de hangi verilerin kayıt altına alınacağın sınırları belirlenmeye başlanmış). Mesela sadece hareket algılandığında, darbe hissedildiğinde ya da belirlenen saatlerde aktif olması gibi. Güvenlik ve mahremiyet dengesini kurmada yapay zekadan faydalanılabilir.


Sigortada Dönüşüm


Evet, dijitalleşen mobilite dünyasında artan araç takip ve kamera sistemlerinin kullanımı sigorta sektörünün veri odaklı dönüşümünün Underwriting ve hasar süreçlerine yansıyor. Bu sistemler sayesinde artık sadece “tazminat ödeyen” değil, önleyici ve akıllı bir hizmet sunan bir sigortacılık modeli hızla gelişiyor.


Sigorta sektörü artık sadece evrakla değil, veriyle çalışan bir teknoloji arenası. Yapay zekâ entegrasyonu sayesinde araç takip ve kamera sistemleri sadece kayıt yapan cihazlar değil; adeta birer güvenlik asistanına dönüştü. Şerit ihlali, yorgunluk, dikkat dağınıklığı gibi durumları algılıyor; emniyet kemeri takılmadığında uyarıyor, çarpışma ya da ani fren gibi durumlarda acil çağrı yapabiliyor. Hatta yaşlılar ya da çocuklar araçta yalnızsa takip ve uyarı vererek ekstra güvenlik sağlıyor.


Underwriting (Fiyatlama) süreçlerine sürüş davranışları, hız, rota, frenleme gibi parametrelerin veri analizleri ile sürücüye göre dinamik prim hesaplama; araç tipi, kullanım yoğunluğu, bölgesel riskler gibi segmentasyonların kolaylaşması ve geleneksel değerlendirmeye kıyasla hız ve doğruluk sağlayan yapay zekâ ile otomatik risk skorlama gibi pozitif etkileri var. Veriler bulutta saklanıyor, analizlerle sürücü alışkanlıkları, yeni riskler ve ulaşım trendleri ortaya çıkarılıyor. Sürüş alışkanlıklarına göre kişiselleştirilmiş primler önerilebiliyor. Bazı sigorta şirketleri bu sistemlerin bulunduğu araçlara indirimli kasko vermeye başladı bile.


Hız, konum, çarpışma açısı gibi verilerle otomatik hasar tespiti yapılabiliyor; görüntü işleme sayesinde çizik, ezik gibi hasarlar sınıflandırılıyor. Beyanla veri karşılaştırması yapılarak hileli hasarlar tespit ediliyor. Gerçek zamanlı kaza verisi ve otomatik hasar tespiti; yapay zekâ destekli ön değerlendirme ve tazminat önerisi ile ekspertiz sürecinin dijitalleşmesi ve daha hızlı ve şeffaf süreçler sayesinde sağlanan müşteri memnuniyeti de sigorta hasar süreçlerine olumlu yansıyor.


Uygulama ile sektörün veri güvenliği ve etik sorumlulukları artarken, gelecekte otonom araçlar ve blockchain tabanlı sigorta modelleriyle bu dönüşüm daha da derinleşecek, Gelecekte "Insurtech" lere çok büyük iş düşüyor.


Uygulamaya Geçiş

Yeni tescil edilecek araçlarda bu sistemlerin bulunması şart. Ancak yönetmelik çerçevesinde bu sistemlere geçiş için bir de takvim yayınlandı. Kademeli olarak araç model yılına göre

Araç Model Yılı Zorunluluk Başlangıcı

2025–2023 1 Ocak 2026'dan sonraki ilk muayene

2022–2018 1 Ocak 2027'den sonraki ilk muayene

2017 ve öncesi 1 Ocak 2028'den sonraki ilk muayene


Okul Servislerinde ise 18 Şubat 2025 – 1 Ekim 2025 arasında tescil edilen ve eski yönetmeliğe uygun kamera sistemi bulunan okul servisleri için yeni şartlar 31 Aralık 2027’den sonraki ilk muayeneye kadar aranmayacak.


Mevzuat ve teknoloji uyumunun sağlanması ise öncelikle çözülmesi gereken bir konu. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada baş döndüren hızla giden teknolojik gelişimlerin yeterli mevzuat altyapısı olmadan aktif kullanımı pek çok soruna sebep oluyor. Regülasyonların teknolojiye uyumlu hale gelmesi, sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip.


chat gpt ile yapılmış görsel
chat gpt ile yapılmış görsel

Yapay zeka ile birleştiğinde daha hızlı, adil ve kişiselleştirilmiş süreçlerle başlayan dönüşüm hem sigorta şirketleri hem de sigortalılar için yeni fırsatlar ve sorumluluklar doğururken, siz ne olur ne olmaz dolmuşa üstünüz başınız derli toplu binip, “Kardeş şurdan iki Şaşkınbakkal uzatır mısın ? derken kameraya dönüp “Peynir” demeyi unutmayın !


Herkese iyi pazarlar.







Yönetmeliğin tam metni:

19 Ağustos 2025 tarihli ve 32991 sayılı Resmî Gazete

Yorumlar


bottom of page