Bu Pazar aslında daha farklı bir yazı planlamıştım. Bu sabah, uzun zamandan sonra Ankara'da ailemle beraber güzel kahvaltı soframızdan kalkıp keyif kahvelerimizi içerken yaptığımız sohbetimiz aklıma başlıkta yazan soruyu getirdi.
Bir maratoncu muyum yoksa bir sprinter mi?
Bu konuda yazılmış başka yazılar olabileceğini düşünerek biraz araştırma yaptığımda maratoncu iyidir ya da sprinter iyidir tezleri üzerine makalelerle rastladım. Hepsi de son derece keyifli olan bu okumalar sonrası aklımdaki soruma kendi yorumumu ve yanıtımı buldum.
Liseden başlayarak geriye doğru yaptığım yolculuğum kesinlikle hepimizinki gibi uzun bir koşu, hala da koşuyoruz. Maratondan farklı olarak ne zaman ve nasıl biteceğini bilmediğimiz bir koşu bu. Ailelerimiz, sorumluluklarımız, yapmak istediklerimiz, hayallerimiz var ve umarız keyifle yaşayacağımız yaşlılık günlerimize bu hayallerimizi gerçekleştirmiş olarak girmek için koşmaya devam ediyoruz. Kimi için bu koşu beklenen huzurlu emeklilik günleri geldiğinde (benimki bu mesela) , kimi için bir hayalin gerçekleşmesi sonrası, kimi için aşılması gereken bir engel geçildikten sonra bitecek. Hedef ipi göğüslemek.
Sprinter kısa mesafe koşucusudur. Dayanıklılık, patlayıcı güç ve çeviklik için eğitilmiş sprinterler koşuları hızlı bittiği için maksimum oksijen tüketimine çok az ihtiyaç duyarlar. Hızlı kasılan, çabuk yorulan, hızlı kasılmalar yaratan kaslara sahiptir.
Maratoncu ise uzun mesafe koşucusudur. Bir maraton koşucusu, "laktat eşiği- halk dilinde kasların yanması denilen kaslarının aerobik enerji üretimini tolere edebildiği süreye dayanıklılık için eğitilir. Yavaş kasılan, yorgunluğa karşı oldukça dirençli kasları vardır.
Bir sprinter vücudunun hızlı ve güçlü olması, bir maraton koşucusu vücudunun uzun, yavaş dayanıklı olması için eğitilir. Fiziksel açıdan bir maratoncu ile bir sprinter arasındaki farka baktığınızda, maratoncu daha zayıf, bir sprinter fiziksel olarak daha güçlü görünür çünkü sprinter kendini fiziksel ve bazen de psikolojik olarak daha fazla zorlar.
İnsanlarla ilişkilerinizde zaman kavramına aynı şekilde yaklaşmadıklarını fark etmişsinizdir. Bazıları için zaman asla sorun değildir. Çoğu duruma çok kısa zamanda uyum sağlayabilir ve aciliyet duygusuyla çalışabilirler. Bu tip Sprinter insanlar eğer konu uzarsa ilgisini hızla kaybeder. Bazıları için ise zaman günlük aktivitelerini yöneten bir motivasyon ve aynı zamanda stres kaynağı olabilir. Uzun vadede, sakin bir zamanlama eğilimleri vardır. Maratoncu denen bu tipler bir konuya uzun süre odaklanabilirler.
Yol boyunca planımızı bozacak hiçbir şey olmayacağını varsayarsak, hedefin nerede olduğunu bildiğimizde enerjimizi planlamak, organize etmek kolaydır. Diğer taraftan kısa mesafe- sprinter stili, tüm zihinsel ve fiziksel çabamızı aynı anda ve maksimum seviyede kullanmamızı ve tek bir konuya odaklanmamızı gerektirir, dinlenip düşünecek zaman yoktur, sonucunda genellikle olağanüstü başarılı sonuçlar beklenir. Maratoncu stilde zihin daha çok merak edip araştırmaya, ara vermeye, dinlenmeye vakit ayırabilir, bu sayede kendini ilerletir ve yaptığı işte daha iyiye ulaşma fırsatı yakalar.
Hayatımızı planlayamadığımız ya da plan yapsak bile işlerin farklı yönde geliştiği bir gerçek, bu süreçte aklımızda ya da irademiz dışında gelişen pek çok olayla karşılaşıyoruz.
Herkes kadar yaşadığım zorluklar, engeller, inişli çıkışlı durumlara çok da kırgın ya da kızgın hissetmiyorum. Hatta bazıları için minnettar olduğumu bile söyleyebilirim. Bunlar başıma geldiği için sonuçlarına katlanıp, üzüntü veya kızgınlığını yaşarken bir taraftan yeni çıkış yolları öğrendim, yaratıcılığım gelişti ve güçlendim. Nasıl bir hayat istiyoruz? Belirli tempoda koşulan sakin bir maraton gibi sade ve ritmik bir düzen mi? Her anı sürprizlerle dolu adrenalini yüksek bir hayatı mı?
Koşmak, daha hızlı ilerlemek veya bir durumdan kurtulmak için bir fırsat kendini gösterdiğinde neyi tercih ediyoruz? Zorlamak planı mahvedebileceği için enerjimizi rölantide tutmayı mı ? Yoksa sıçramayı mı?
Maratoncu bir arkadaşım 20 yıl arayla mecburen iki kez kalça protezi ameliyatı geçirdi. Planı iyileşir iyileşmez katılabileceği ilk maratonda için antrenmanlara başlamak. İşte bu dayanıklılık beni kendine hayran bırakıyor, benim de isteğim bu inanç ve dayanıklılıkta olmak. Hızlı başlayıp, kısa zamanda çok fazla şey yapıp, çabuk sıkılıp, enerji ve motivasyonunu tüketmek istemeyenlerdenim.
Hızlı ve adrenalin bombası sprinter mentalitesi heyecanlı ve cazip olsa da , hayattan çok genç yaşta göçen efsane yıldızları hatırlatıyor bana, arkalarında bir toz bulutu bırakıp, ne kendi ne da başkalarının hayatında bir türlü kalamayan ve hiç doygunluk bulamayanları. Bana göre kısa zamanda bir ton iş tamamlayan, süper üretken, süper neşeli ve tutkulu "sprinter halleri" daha az sıklıkta ve hatta ara sıra gerekli, ama şurası kesin ki "sprinter"ler çevremizde olmasını isteyeceğimiz, ilham kaynağı ve hayranlık yaratan tipler.
Kendime baktığımda ağırlıklı bir maratoncu olduğumu söyleyebilirim. Tüm öğrenciliği boyunca sınavlara haftalar öncesinde çalışmaya başlayan, hiç bir işin son güne bırakmayan, tatil valizini 10 gün öncesinde liste üzerinden hazırlamaya başlayan, birden fazla projeyi bir arada götürebilen ve enerjisini iyi kullanmaya çalışan.
Diğer taraftan hayatın akışında bir sprinter gibi davranmamı gerektiren durumlar da oldu elbette. Kiminde olağanüstü sonuçlar aldım, kimini başaramadım.
Günümüzde bir insan duruma, soruna veya projeye bağlı olarak hem maraton koşucusu hem de sprinter zihniyetine sahip olabilir. Bununla beraber , bazı insanlarda biri diğerinden daha baskın olabilir.
Ya siz? Bir maratoncu musunuz? Bir sprinter mi? İyi pazarlar.
Commenti