top of page

DÜNYA GAZA GELDİ


ree

Geçenlerde gazetelere göz gezdirirken "dünyanın en kısa 2 günü" başlıklı haberler dikkatimi çekti. Yılın en uzun gündüzü, gecesini biliyoruz. Zaman konusunda çok hassas yapım beni "en kısa gün "merakıyla konuyu araştırmaya yönlendirdi.


Meğerse dünya son 50 yıldır yavaşlıyormuş ama bir süredir gaza basmış, haberimiz yokmuş!


Dünya son yıllarda milisaniyelik farklarla daha hızlı dönmeye başlamış.


2020’den bu yana atom saatleriyle yapılan ölçümler, Dünya’nın bazı günlerde 24 saatten 1.66 milisaniye daha kısa sürede döndüğünü göstermiş. 2020–2024 arasında Dünya, 24 saatten daha kısa sürede döndüğü günler yaşamış (5 Temmuz 2024: 1.66 milisaniye daha kısa - 30 Haziran 2022: 1.59 milisaniye daha kısa). Bu yaz 9 Temmuz, 22 Temmuz ve 5 Ağustos günlerinde, tarihin en kısa günlerinden birinin yaşanabileceği belirtiliyor. Hızlanmanın dalgalı bir seyir izlediği, mesela 2023’te kısa süreli bir yavaşlama olduğu ama gezegenimizin 2024’te yeniden hızlandığı belirtiliyor.


Dünya neden hızlanıp yavaşlıyor? Bu değişimin nedenini tam olarak açıklanamıyor olsa da olası etkenler arasında:

  • Dünya’nın iç çekirdeğindeki hareketler

  • Ay’ın yerçekimi etkisi

  • Kutup buzullarının erimesiyle su kütlesinin ekvatora kaymasının neden olduğu kütle dağılımının değişmesi ve dönüşü hızlandırması.

  • Atmosferik dalgalanmalar

  • Depremler ve okyanus akıntılarının

    üzerinde duruluyor.


Dünya'nın kendi etrafındaki 24 saatlik zarif dönüşü ile yaşam arasında çok hassas bir ilişki var. Bu dönüş, gündüzleri yüzeyin tam doğru sürede güneş ışığı almasını ve geceleri karanlıkta soğuyarak sıcaklığın dengeli kalmasını sağlıyor.


Hızlanma ya da yavaşlama, insanlar olarak hissedemeyeceğimiz kadar kısa bir zaman dilimi olsa da, dünyada canlı ve insanlığın yarattığı her sistemin temelinde denge yatıyor, yaşam birbirini tetikleyen düzenli ve sistematik hareketlerle dönüyor. Bu adımların herhangi birindeki aksaklık bir süre tolere edilebiliyor birikip arttığında sistemi ve denge bozuluyor.


Ne olmuş yani hızlanmışsa diye düşünebiliriz? İnternette bu konuda pek çok yerli ve yabancı makaleler buldum, yazının sonunda bağlantılarını bulabilirsiniz.


Okuduklarım bunun omuz silkip geçiştirilecek bir durum olmadığını gösterdi. Bakın neler olabilirmiş?


ree

Dünya’nın dönüşü, bize gece ve gündüzün ritmini, mevsimlerin değişimini ve gezegenimizdeki yaşamın temel dengesini sunan, günlük yaşamımızın sessiz koreografı olarak tanımlanıyor.


Dünya’nın dönüş hızındaki artışın, canlı ekosistemleri üzerinde doğrudan değil ama iklimsel, zamansal ve biyolojik süreçler üzerinden gerçekleşen dolaylı etkilerine, milisaniyelik kısalmalar fark edilmese de, uzun vadede biyolojik ritimlere etkisine dikkat çekiliyor.

Gün uzunluğundaki küçük değişimlerin bazı türlerin biyolojik saatlerini etkileyebileceği, mesela böcekler, kuşlar ve bitkiler gibi ışığa duyarlı türlerde davranışsal değişiklikler gözlenebileceği belirtiliyor.


Mesela "kuşlar daha erken göç etmeye başlarsa, polen taşıyıcı böceklerle olan ilişkileri nasıl değişir? "Ya da "laleler erken açıyor, ama onları tozlayan böcekler hâlâ kış uykusunda" gibi ya da "deniz canlıları sıcaklık dalgalanmalarına nasıl tepki verir?" gibi canlı ekosistemine etkilerinin nelerle sonuçlanabileceğine dikkat çeken pek çok merak uyandırıcı soru ve hipotezlerle karşılaştım.


Günümüzün en büyük sorunlarının kaynaklarından biri olan iklim değişikliğine etkilerinden bahsediliyor. Dünyanın dönüş hızındaki değişimin atmosferik sistemleri etkileyerek, rüzgar ve yağış rejimlerinde sapmalara neden olabileceği, kuraklık, aşırı yağış veya sıcak hava dalgaları gibi olayların sıklığını artırabileceği belirtiliyor. Bunun da bilinen hayvan göçlerinin yanı sıra , normalde göç etmeyen canlı türlerinin de iklimsel değişimlere bağlı olarak yaşam alanlarını değiştirmek zorunda kalabileceğine dikkat çekiyorlar. Bu süreçte zaten tükenme riskiyle karşı karşıya olan bazı türlerin daha da riskli duruma gireceği hatta yok olacağı söyleniyor. Bir türün zamanlamasının değişimine bağlı olarak ona bağlı beslenen diğer türlerin de etkileneceği ve ekosistem içindeki dengeyi bozarak besin zincirinde zincirleme etkiler yaratabileceğine dikkat çekiliyor.


Hızdaki değişimin ekosisteme etkilerinin yanında, bir de insanlığın yarattığı sistemlere yani teknolojik etkilerine bakalım;


2000 Milenyum kaosunu hatırlayanlar vardır. Bu olay aslında Y2K (year 2000) problemiydi, yani teknolojik bir zamanlama hatası korkusu. Dünya 1999’dan 2000’e geçerken bilgisayarların “00” yılını 1900 sanması ve sistemlerin çökmesi endişesi vardı. Bunun bankacılık sistemlerine, elektrik ve ulaşım altyapısına, otomasyon sistemlerine, sağlık hizmetlerine, savunma sistemlerine, radar ve füze sistemlerinde hataya sebep olma ihtimali gibi pek çok beklenen etki ciddi kaygı yaratmıştı. Hatta durumu abartan arkadaşlarım evlerinde su ve tüp stoklamayı planlıyordu. Dünya genelinde milyarlarca dolar harcanarak yazılımlar güncellendi, eski sistemler değiştirildi ve sistemler Y2K uyumlu hale getirildi. 31 Aralık 1999 gecesi, dünya genelinde acil durum ekipleri hazır bekledi. Sonuç olarak beklenen felaket yaşanmadı, sadece küçük çaplı hatalar tespit edildi. Ancak bu kriz küresel işbirliği ve teknoloji yönetimi açısından önemli bir örnek oldu.


Y2K problemi ile dünyanın fiziksel dönüş hızının artması arasında bilimsel bağlantı yok. Y2K dijital bir krizdi. Dünyanın hızlanması ise çekirdek hareketleri, buzulların erimesi ve kütle dağılımı gibi faktörlerle ilgili jeofiziksel bir olgu olarak açıklanıyor. Ancak her ikisi de zamanın yönetimiyle ilgili sistemsel kırılganlıkları ortaya koyuyor. Y2K, dijital sistemlerin zaman algısındaki hassasiyetini göstermişti, dünyanın hızlanması da, doğal zaman döngülerinin milisaniyelik değişimlerle bile ekosistemleri ve teknolojiyi etkileyebileceğini gösteriyor.


Eğer bu hızlanma artarak devam ederse, "negatif artık saniye" uygulamasına geçilebileceği söyleniyor (saatlerden bir saniyenin silinmesi). Bu da uzun vadede, zaman ölçüm sistemlerinin ve takvimlerin yeniden düzenlenmesini gerektirebilir. İstanbul gibi büyük ve yoğun bir şehirde Dünya’nın dönüş hızındaki artışın etkileri daha karmaşık ve çok katmanlı hissedilebilir, bu şehirde zaman zaten hep çok kısa- şehir yaşamı bundan nasıl etkilenebilir? Mesela yoğun trafiğinde kullanılan konum hizmetlerindeki (navigasyon- GPS) milisaniyelik sapmalar nelere sebep olabilir? Ya da zaman senkronizasyonu bozulursa, telekom altyapısında yaşanan sorunlar verilerin iletilmesinde gecikmelere neden olabilir mi? Bu da özellikle finans merkezleri ve bankacılık sistemleri için oldukça kritik bir durum.


Sigorta ve risk yönetimi perspektifinden baktığımızda Y2K, siber risklerin ve dijital altyapıların sigortalanmasında dönüm noktası olmuştu. Dünya’nın hızlanması ise parametrik sigorta ürünleri, iklim temelli risk modellemeleri ve uydu tabanlı takip sistemleri açısından yeni hassasiyetleri getiriyor. Mesela depremler ve tsunamiler: Kimi yaklaşımlar deprem ve tsunamilerin dünyanın hızını etkilediğini söylerken, kimi de dünyanın hızının deprem ve tsunamileri tetiklediğini iddia ediyor.

Sonuç: Dünyanın hızı "negatif artık saniye" gibi uygulamalar, zaman temelli algoritmaların yeniden gözden geçirilmesini gerektirebilir, iklim değişikliğiyle birlikte zaman anomalileri, atmosferik sistemleri etkileyerek doğal afet frekanslarını değiştirebilir. Bu da modellemelerin revizyonunu ve risk portföylerinin yeniden yapılandırılmasını gerektirebilir. Zaman sapmaları, sigorta sektörünün hem operasyonel hem de hasar değerlendirme süreçlerinde kullanılıyor. Uydu navigasyonu, GPS ve finansal sistemler gibi milisaniyelik doğruluk gerektiren altyapılarda kritik rol oynuyor. PwC’nin “Insurance 2025 and Beyond” raporu, zamanın hızlanması gibi küresel değişimlerin, dijitalleşme ve çeviklik ihtiyacını artırdığını vurguluyor. STEEP faktörleri (Sosyal, Teknolojik, Ekonomik, Çevresel, Politik) arasında teknolojik ve çevresel değişimler, zaman anomalilerini de kapsayan sistemsel riskleri, siber tehditleri gündeme getiriyor.


Türkiye’de sigorta sektörünün “dünya hızlanması” gibi mikro-zaman değişimlerini doğrudan poliçe bazında ele alan bir aksiyonu henüz yok ancak iklimsel ve teknolojik risklerin artışı, bu tür değişimlerin dolaylı etkileri sektörün radarında.


ree

Kulağa bilim kurgu gibi gelse de zaman, hem doğanın hem de teknolojinin en hassas bileşeni. Ve zamanı biz ne kadar "dijitalleştirsek" de, doğa kendi ritminde devam ediyor ve bu ritm değiştirdiğinde tüm sistemler yeniden düşünülmek zorunda. Dünya’nın dönüş hızının izlenmesi ve etkilerinin anlaşılması, sürdürülebilir bir gelecek için kritik bir adım olacak.


Dünya hızlandı, bizler de fark etmeden hızına uyduk, koşturduk, yorulduk. Arada nefeslenip dinlenmek gerek.


Küçük ailemizle kısa bir tatil için yazılara bir hafta mola.


Herkese keyifli pazarlar.



Faydalanılan Makaleler





Yorumlar


bottom of page