top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Turker

BİR HAVUZ PROBLEMİ- TRAFİK SİGORTASI



Yazmayayım diyorum, ama sorun o kadar büyük ve etkileri o kadar geniş bir alana yayılıyor ki, yazmak şart oldu.


Trafik Sigortası, tüm sektörü etkilemeye devam ediyor. Bu işten memnun olan kimse yok sanki. Getirilen her yeni düzenleme yeni sıkıntı ve şikayetler yaratıyor.

"Bu pilav daha çok su kaldırır" derken yanılmadığımı biliyordum; bir yıldan fazla da zaman geçmiş, şikayetler aynen devam ediyor.



Önce, sigorta şirketlerinin sık sık dile getirdiği Serbest Tarife ile başlayayım. Serbest tarife diyerek şirketler, tazminat limitleri SEDDK tarafından belirlenen trafik sigortasında tazminat limitine ve hasar maliyetlerine uygun primi kendileri belirlemek istiyorlar. Şimdiki durumda, SEDDK taban ve tavan prim duyuruyor, şirketler o aralık içinde kalacak şekilde poliçe düzenliyor. Sigorta şirketlerine kulak verirsek, bu taban ve tavan primler, riski sigorta etmek için uygun primler değil. SEDDK da, "eğer serbest tarife olursa, primler çok yükselir, ekonomik olmaz, sigortalılık oranı düşer, acenteler mağdur olur, gelin anlaşalım, bu primler burada dursun, her ay düzenli olarak artıralım, idare edin" diyor. Şirketler de, basından takip ettiğimiz kadarıyla, bu konuyu her fırsatta farklı boyutlarıyla dile getirerek artık idare edemeyeceklerini belirtiyorlar.


Trafik Sigortası ZORUNLU. Kapsamı, mevzuatı, limit ve primi devlet tarafından belirleniyor, tüm operasyonu, hasarı, masrafları ise sigorta şirketleri tarafından karşılanıyor. Davul başkasında, tokmak başkasında. Yani kurguda sıkıntı var. Önce buradan başlamalı.


Mevzuat ayrı bir kulvar: SEDDK'nın internet sitesinden trafik sigortasına ilişkin mevzuat duyurularını saydım, son bir yılda 14 değişiklik ve duyuru yapılmış, tam 14! Daha geriye gidersek bu rakam artıyor.


Sektör, sadece primlerden şikayetçi değil; tahkim maliyetleri, değer kaybı , tamir ve yedek parça maliyetleri, asgari ücret, sermaye gibi nedenlerle gelecekteki yükleri de sürekli artıyor. Buna da karşılıklar sorunu diyelim. Bu durum yıllar içinde servis, tamir, ekspertiz ve hasar yönetiminde son derece yaratıcı ve teknolojik çözümleri beraberinde getirdi. Bunlar iyi gelişmeler elbette, ancak durumu idare etmeye artık yetmiyorlar. Havuz problemlerini oldum olası sevmezdim, burada da karşıma çıktı: Trafik sigortasında havuzun suyu hep dipte, ya da su kalmıyor. Sorumuz, "Ne yaparsak bu havuz dolar ve dolu kalır?"


Havuz dolar mı? Bunun için TSB 2023 Aralık sonu istatistiklerine bakalım:


Yeşilkart hariç 2023'de 23,7 milyon adet poliçeden toplam 95,4 Milyar TL prim üretilmiş. Ödenen tazminat 45,5 Milyar TL, karşılık ayırılan 37,17 Milyar TL, devredenler yaklaşık 21 Milyar TL, koyalım üst üste 103,67 Milyar TL. Üretilen primden acente komisyonları ve aktarılan primleri çıkartalım. Sonra toplam 3,6 milyon adet hasar dosyası için istatistiklerde yer almayan eksper maliyetleri, dosya masrafları, avukatlık ücretlerini ve maliyet artışları etkisini ekleyelim, sonuç: Trafik külliyen zarar. Bu havuz dolu kalabilir mi?


Sigorta şirketlerinin yöneticilerinin hakkını vermek lazım. Bu durumu ana hissedara anlatmak ve uzun yıllardır durumu kabul etmelerini sağlamak kolay bir iş değil.


Trafik sigortasının zorunlu olması, ülkedeki tüm araç sahiplerine erişmek ve çapraz satış fırsatı demek aynı zamanda. Peki durum öyle mi?


Trafik sigortasının en büyük satış kanalı acenteler. TOBB'a bağlı 15.000in üzerinde tüzel ve gerçek acente, milyonlarca birey ve binlerce kuruluşa hizmet veriyor. Satış kanalı bazında trafik sigortası satışlarına baktığımızda, 95,4 Milyar TL trafik priminin 84 Milyar TL'sını acenteler üretmiş (%78,5) olduğunu görüyoruz. Acentelerin diğer branşlardaki paylarına baktığımızda üretimlerinin genel olarak zorunlu ya da sabit kapsamlı sigorta türlerinde yoğunlaştığı, (Zorunlu ferdi kaza, tehlikeli maddeler, yabancı sağlık gibi), nitelikli ve know-how gerektiren branşlarda paylarının düşük olduğu söylenebilir.


TSB istatistiklerinde 100'e yakın sigorta branşı var; acente kanalı ile yapılan toplam prim üretimi 2023 yılında 264 Milyar TL ve bunun %32'si, trafik üretiminden geliyor, kalanı diğer branşlara dağılmış durumda. Bu kadar sayı, istatistikten sonra uzun lafın kısası, acentelerin çok büyük bir kısmı hayatını trafik sigortası satarak kazanıyor, diğer ürünlerde prim üretimleri düşük.


Hal böyle olunca, trafik sigortasının acente boyutu bambaşka bir hal alıyor. Sektör, kurgu, mevzuat ve ekonomik koşullardan kaynaklı sorunlarla birlikte, trafik sigortası üretiminde ezici payı olan acente kanalını da memnun etmek zorunda. Peki acenteler memnun mu? Hayır.


Acenteler, sigorta şirketinin temsilcisidir: Trafik sigortası için temsil ettiği sigorta şirketinin ekranına giriyor, teklif alamıyor. Başka acentelikleri varsa ona da bakıyor, durum aynı. Her ne kadar SEDDK, trafik sigortasından kaçınma eğilimlerini bazı uygulamalarla kontrol altına almak istese de, gerçekte olan bu. Evet, her gün mutlaka poliçe üretiliyor, araçlar sigortasız kalmıyor, ama nasıl zorluklarla oluyor?


İkinci kez devreye alınan teklif platformu ise ne kadar sürdürülebilir bir uygulama olabilir? Acente sigortalısına teklif bulamadığında bu platforma gidiyor, gerekirse prime SEDDK karar veriyor, acenteyi bir sigorta şirketine yönlendiriyor. Poliçe düzenlenecek düzenlemesine de, o acente, yönlendirilen sigorta şirketinin acentesi olmadığında da ayrı bir sözleşme uygulaması var. SEDDK, bu platformun son çare olarak kullanılacağı beklentisi içinde ama son çare göreceli bir durum; bazı acenteler münhasır ya da az sayıda şirketle çalışıyor, kendi şirketlerinden çözüm bulamazsa çaresiz platforma başvuruyorlar.


Prim ödemelerine gelince, bireysel sigortalılar bu konuda en şansız olanlar; prim anında kredi kartı ile tahsil ediliyor. Sigorta şirketleri kredi kartı hareketlerini de sıkı takip ediyor. Kurumlara gelince işler değişiyor. Özellikle toplu poliçe yaptırmada prim ödeme koşulları da ayrı bir pazarlık konusu. Diyelim ki, bir filonun trafik sigortaları düzenlenecek, müşterisi primi çekle veya şu kadar vade ile öderim derse, işi kaçırmak istemeyen acente kendi kaynaklarını kullanmaya zorlanıyor. Böyle dertlere deva diye poliçe primi finansmanı diye bir çözüm çıktı, bunun üstüne daha ne söylenebilir!


Bir yerini düzeltelim derken başka tarafın bozulduğu bu palyatif çözümler ne yazık ki durumu düzeltmeye yetmiyor. Her defasında yenisi eklenen sorunlar nedeniyle sektörün en başta karlılığı etkileniyor, üstelik bu tatsız durumlar nedeniyle gerilen tarafların arasındaki atışmalar, alttan alttan verilen mesajlar sektörün imajını da olumsuz etkiliyor.


Tüm bu tartışmalar kendi kulvarlarında sürerken, bu durumdan en çok etkilenen de zorunlu olarak bu sigortayı yaptırması gereken sigortalılar. Sigorta arar bulamaz, bulsa pahalı, öderken seçme şansı yok, yaptırsa bir dert, yaptırmasa bir dert.


Trafikte sigortası sürdürülebilir bir seviyeye ulaşana kadar bir süre ertelenmesi gereken şey rekabet.

Zorunlu olmasına rağmen sigortasızlık oranı endişe verici. Bu açığın en kısa zamanda ve ekonomik primlerle kapanması hedeflenmeli.

Sektörün ayağına pranga gibi bağlı, devreden ve muallak hasar karşılıkları için kısa vadede radikal kararlar ve temiz bir başlangıç gerekiyor.

Uyuşmazlıklardaki hukuki süreçlerin diğer sigorta davalarından ayrı ve hızlıca eritilmesi gerekiyor.

Acenteleri mağdur etmeyecek çözümlerle, acentelerin de katma değer yaratacakları yeni iş modelleri üzerinde çalışmak gerekiyor. Dijital platformlardan trafik sigortası satışı acenteleri endişelendiriyor. Haksız değiller ama, bir taraftan özeleştiri yapmaları da gerekmiyor mu?


Serbest tarife talebi haklı bir talep, daha önce olduğu gibi vazgeçilmemesi için yöntemi değiştirmek gerekiyor. Daha önce denenmiş ve hali hazırda kullanılan yurtdışı uygulamalarını geçenlerde Ahmet Genç paylaşmıştı. Yapımıza uygun bir best practice bulunabilir. Benim aklıma en uyan, priminin sigorta şirketlerinin mutabık olduğu ve tüm risklerde hissedar oldukları model.


Kangren iyileşme belirtisi göstermiyorsa, radikal çözümler şart olur ki, vücuda yayılıp öldürmesin. Bu kadar anlattın, trafik sigortasını raflardan kaldıramayacağımıza göre söyle bakalım çaresini düşündün mü, yoksa sen de hariçten gazel okuyanlardan mısın derseniz, değilim. Tanıyanlar şikayeti sevmediğimi ve hep çözüm aradığımı iyi bilirler. Umarım en kısa sürede aklımdakileri paylaşma imkanım olur. O dediklerin olmaz diyenler çıkacaktır, bilenler bilir, hayır cevabını da öyle kolay kabul etmeyenlerdenim. "Nasıl yaparız" bakış açısında olan herkesle, çözüme katkım olacaksa, buradayım.


Olmazlarla çok vakit kaybettik, Nasıl Olur'una bakalım.



Herkese kolaylıklar






110 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page