top of page

UÇAK KAZALARININ GİZLİ TANIĞI: KARA KUTU


2024 Aralık ayı havacılık endüstrisi için kara bir aydı. 2025’de üzücü haberler ardı ardına gelmeye başladı.


Wikipedia 2024 havacılık olaylarını listelemiş. 2024'ün sonuna damgasını vuran 7 havacılık olayını da yer aldığı listede, en trajik ve facia niteliğinde kaza Jeju Air Flight 2216 olarak faaliyet gösteren bir Boeing 737-800'ün 29 Aralık'ta Güney Kore'nin Muan kentine gövdesiyle iniş yaparken pisti aşması ve uçaktaki 181 yolcu ve mürettebattan 179'unun hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan kaza. Bu kazadan sonra yetkililer sigorta ödemelerinin hemen yapılması için bir destek sistemi kurarak uçuşun 1,03 milyar dolarlık sigorta kapsamında olduğu habere göre beş sigorta şirketinden uçağın 36,5 Milyon dolarlık kendi maliyeti de dahil olmak üzere tazminatların hemen ödenmesi yönünde aksiyon alınmış.


2025 de kaza haberleriyle gözler yine havacılık sektörüne döndü. Dünya genelinde uçak kazalarının sayısında belirgin bir artış gözlenirken,  ABD'de helikopter ve uçak çarpışmaları, özel uçakların dikine iniş yaparak yere çakılması gibi olaylar dikkat çekti.


29 Ocak'ta Güney Sudan’da Beechcraft 1900D tipi uçak kalkıştan kısa süre sonra düştü. Uçakta bulunan 21 kişiden 20'si hayatını kaybetti. 29 Ocak'ta Washington yakınlarında American Airlines'a ait bir yolcu uçağı ile askeri bir helikopter çarpıştı. Nehre düşen araçlarında 64 yolcu ve mürettebat ile helikopterdeki 3 mürettebat da dâhil olmak üzere 67 kişi hayatını kaybetti. 12 Haziran'da Ahmedabad'daki Sardar Vallabhbhai Patel Uluslararası Havalimanı'ndan kalkış yapan Air India 171 uçağı, kalkıştan kısa süre sonra düştü. Kazadan sadece 1 kişi kurtuldu. Bu kaza Boeing’in temiz bir güvenlik sicili olan Dreamliner uçaklarının ilk kazası olarak kayda geçti.


Kazalar neden oluyor?

Her kaza kendine özel olmakla beraber, kazalar olabilecek en kötü senaryoların aynı anda gerçekleştiği anlar.


Son 10 yıldaki uçak kazalarının ilk sebebi olarak %50 oranda pilot hatası gösteriliyor. Buna gerekçe olarak da, uçakta teknik sorun çıksa bile sistemlerin uçuşun devamını destekleyecek şekilde tasarlandığını, pilotlara verilen eğitim ve teknik materyallerdeki bilgilerin de arızalar ve ardından alınması gereken önlemlerle, uçuşun güvenle bitirilmesi adımlarını içerdiği belirtiliyor. Yanlış manevralar, hatalı kararlar, yorgunluk veya ani gelişen sağlık durumu gibi insan kaynaklı durumlar kazalara yol açabiliyor. Deneyim, eğitim, sürekli tekrar ve psikolojik sağlamlığın altı çiziliyor.


Kazalara neden olarak gösterilen bir diğeri de, %35 payla motor arızaları, elektronik sistem hataları veya uçakların düzenli bakımı yapılmadığında küçük arızaları büyük kazalara dönüştürebilen bakım eksiklikleri gibi uçuş güvenliğini tehlikeye atan teknik arızalar.


Pilotların kontrolünü zorlaştırabilen yoğun sis, şiddetli rüzgar veya fırtına gibi hava koşulları %15 payla , uçakların çarpışmasına neden olabilen yanlış yönlendirmeler veya iletişim eksiklikleri ile Hava Trafik Kontrol Hataları da %5 ile diğer nedenler arasında.


Bu bilindik sebeplerin yanında kazaların artmasında etkili olabilecek başka ne sebepler olabilir diye düşündüm. Aklıma gelenleri araştırdım;


İnternet araştırmamda iki bilinen uçak üreticisinin kaza/olay istatistikleri karşılaştırıldığı pek çok makale gördüm. Genel olarak iki dev şirketin uçuş başına ölüm istatistikleri hemen hemen aynı. Bu şirketlerden biri pilot iş yükünü basitleştirmek ve insan hatasını azaltmak için maksimum otomasyonu vurgularken, diğeri sağlam yapısal tasarıma ve çarpışmaya dayanıklılığa odaklanıyor. Merak edenler için bağlantıyı buraya bırakıyorum;



Dikkat çekmek istediğim ilk neden TEKNOLOJİ. Uçaklar ve hava taşıtları her geçen gün daha da teknolojik aletler haline geliyor, Modern uçaklar, otomatik pilot sistemleri sayesinde birçok uçuş aşamasını kendi başına yönetebiliyor. Uçak teknolojisinin gelişmesi, pilotlar için avantajlarla birlikte bazı zorlukları da beraberinde getiriyor.

Pilotların öncelikli sorumluluğu, uçuşun her dakikasının güvenli olması için sürekli tetikte olmak ve değişen durumları takip ederek, acil durumlara müdahale etmek. Bu da yetkinlik ve tecrübe anlamına geliyor. Her gün elimizin altında olan gündelik teknolojik aletler bile bazen bizi kilitleyebiliyor, ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Uçak gibi pek çok sistemin aynı anda çalıştığı devasa ve karmaşık aletlerin sorunları da muhtemelen son derece karmaşık olur. Pilotlar daha önce hiç karşılaşmadıkları bir durum karşısında ne kadar iyi ve deneyimli olurlarsa olsunlar, bazen çözümsüz kalabiliyorlar (737 Max kazaları gibi) 


Diğer dikkat çekline bir nokta ise teknolojinin pilotların iş yükünü azaltırken, manuel uçuş becerilerine olumsuz etki yapabileceği. 2009'da Rio de Janeiro'dan Paris'e giderken Atlas Okyanusu üzerinde düşen, yolcu ve mürettebatın tamamının hayati kaybettiği kazada, uçağın "perdövites (**)"e girdiğinin geç anlaşılması o zamanlar bu konuyu da gündeme getirmiş ve havayolu şirketleri teknolojik sorunların çözümünün yanı sıra, teknolojinin pilotlar üzerindeki etkisini dengelemek için eğitim programlarını güncelleme ve insan faktörünü ön planda tutmaya devam edecek şekilde manuel uçuş eğitimlerini de sıklaştırmış. Diğer taraftan uçuş güvenliğini artırmak için kullanılan yapay zekanın pilotların karar alma süreçlerini etkileyebileceği ve bazı durumlarda tam kontrolü ele geçirmede zorluk yaşatabileceğine de dikkat çekiliyor.


Teknoloji o kadar önden koşuyor ve her geçen gün o kadar karmaşıklaşıyor ki, bir “an” süresinde sorun çözmek daha da stresli ve zorlu bir hale geliyor. Bu faktörler ortadayken kazaların pilot hatası olarak değerlendirilmesi göze biraz kestirme bir gerekçe gibi görünüyor.



Bir diğer konu Havacılık güvenlik düzenlemeleri arasındaki farklar. Araştırmalarıma göre farklı bölgelerde yasal çerçeveler, teknolojik gelişmeler ve operasyonel öncelikler nedeniyle büyük farklılıklar olabiliyor. Her ne kadar Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) küresel havacılık güvenliği standartlarını belirlese de bunlar yasal olarak bağlayıcı değil ve tavsiye niteliği taşıyor. Her ülke, bu kuralları kendi düzenlemelerine uyarlıyor.


Mesela Amerika Federal Havacılık İdaresi (FAA) zorunlu pilot eğitim saatleri, uçak bakım protokolleri ve hava trafik kontrol standartlarına odaklanmışken, AB’de önceliği  çevresel etkiler, pilot lisanslama ve uçak sertifikasyonu olan  Avrupa Birliği Havacılık Güvenliği Ajansı (EASA) gibi farklı düzenlemeler var. Çin'in Sivil Havacılık İdaresi (CAAC) katı hava aracı güvenlik standartları uygularken, Hindistan'ın Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (DGCA) havaalanı altyapısını genişletmeye odaklanmış. Orta Doğu ve Afrika’da bazı bölgelerde kısıtlı kaynaklar nedeniyle denetimlerin sıkılığı sorgulanırken, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez ülkelerinin oldukça gelişmiş havacılık güvenliği çerçeveleri oluşturduğu belirtiliyor. Diğer taraftan havayolu şirketleri ile hükümetlerin işbirliği yaptığı, özellikle sivil havacılık uçuşlarının çatışma bölgelerinden kaçınmasını sağlamak için hava yolu Safer Skies gibi ortak girişimler de var. IATA ve ICAO gibi kuruluşlar, kaza verilerini analiz ederek güvenlik protokollerini iyileştirmeye ve riskleri azaltmaya çalışıyor.


Pilotlar, yüzlerce yolcunun güvenliğinden sorumlu oldukları için fiziksel ve zihinsel sağlıklarının düzenli olarak kontrol edilmesi gerekiyor. Bu konuda standartlar olsa da , fiziksel sağlık testlerinin içeriklerinin de ülkeden ülkeye değiştiği söyleniyor ( Mesela Türkiye Sivil Havacılık sağlık protokollerinin dünyadaki en kapsamlı protokollerden biri olduğu ifade ediliyor), bunun yanında özellikle psikolojik sağlamlık konusundaki kontrollerin çok daha detaylı yapılması gerektiğini savunanlar da oldukça fazla.


Uzun lafın kısası, aynı gökyüzünü paylaşan havacılık endüstrisi içinde risk ve uçuş güvenliğine yaklaşım farklarının kazalara etkileri  dikkate alınmalı.



Yeşil- Yağmur, Sarı Türbülans Kırmızı elektrik Yüklü, Mor Magenta (*)
Yeşil- Yağmur, Sarı Türbülans Kırmızı elektrik Yüklü, Mor Magenta (*)

İklim değişikliği- Yine mi küresel Isınma diyeceksiniz, Evet. Artık hepimiz biliyoruz ki  önümüzdeki yılların mega tehdidi iklim değişikliği. Özellikle Akdeniz bölgesi gibi sıcak iklimlerde, iklim değişikliğinin etkisiyle konvektif (iletken) hava hareketleri artıyor ve bu da şiddetli yağışlar, yıldırımlar ve türbülans gibi havacılık açısından önemli riskler oluşturan cumulonimbus bulutlarının daha sık görülmesine neden oluyor. Cumulonimbus, yoğun yağışın etkili olduğu zamanlarda pilotlara ve  hava trafik kontrolörlerine oldukça zor anlar yaşatan, kötü hava koşullarına ve yıldırımlara neden olan elektrik yüklü bulutlara verilen isim. Küme bulutları olarak da geçen bu bulutlar yerden bakıldığında pofuduk görüntüleriyle göze sevimli görünüyor ama havacılıkta “katil bulut olarak adlandırılan korkunç bulutlar. O kadar ki bu bulut türüyle karşılaşan uçaklar rota değişikliğine gidiyor ya da alçalma sırasında beklemede kalıyorlar. Son yıllarda türbülans olaylarında ciddi bir artış gözlemlendiği, özellikle  Kuzey Atlantik bölgesinde türbülans olaylarının %55 oranında arttığı belirtiliyor  ve bu durum uçuş güvenliği için bir tehdit.


Havacılık endüstrisi, iklim değişikliğinin getirdiği yeni risklerle de karşı karşıya . Mesela yüksek sıcaklıkların uçakların kalkışını zorlaştırdığı ve kargo ağırlığını azaltmayı zorunlu kıldığı söyleniyor, bu sebeple havayolları, uçuş operasyonlarını rotalarını optimize edip, yakıt tüketimini en aza indirerek değişime uyarlama çalışmaları yapıyor. Avrupa'da, fırtınalar, rüzgar değişiklikleri ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi faktörlerin havacılık operasyonlarına etkilerini inceleyen ve bu risklere karşı adaptasyon stratejileri geliştiren çalışmalar yapılıyor. Bir diğer bir hedef de sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) kullanılarak “Karbon Emisyonlarının Azaltılması”. Çünkü Avrupa Birliği, havacılık sektörüne yönelik şirketlerin belirli bir karbon salınımı sınırına uymasını ve fazla emisyon için ek ücret ödemesini gerektiren karbon vergileri uygulayarak emisyonları azaltmayı hedefliyor. (yani ek maliyet)  



Maliyet deyince Rekabeti de unutmamak lazım. Rekabet havacılık endüstrisinin gelişimini hızlandırıyor ve yeni teknolojilerin ortaya çıkmasını sağlıyor elbette ancak rekabetin yoğun maliyet baskısı nedeniyle bakım ve operasyon maliyetlerini düşürmeye yönelik, uçak parçalarının değiştirilmesi yerine tamir edilmesi ve bakım süreçlerinin sıkıştırılması gibi sonuçları olabilir. Uçuş güvenliğinde kritik fonksiyonu olan pilot eğitimleri de aksayabilir, Air India kazasından sonra, rekabet ve yoğunluk nedeniyle pilot eğitim sürelerinin kısaltılarak daha az deneyimli pilotların uçuşa verildiği, bunun da insan hatası riskini artıran faktör olduğu iddiaları da basına yansıdı.


Sonuçta uçak havadayken para kazanır, şirketler de daha fazla uçuş düzenleyerek gelirlerini artırmaya çalışır, bu da yoğun çalışma saatleri, pilot yorgunluğu ve hava trafik kontrol sistemlerinin aşırı yüklenmesine neden olabilir.


Uçak kazaları sonrası, kazaların nedenlerine ilişkin  pek çok konu gündeme geliyor. Kazaların ürkütücülüğü ve havanın vızır vızır uçaklarla dolu olduğu düşünüldüğünde, acı bir olayın yaşanmaması için  küçük ya da büyük, raporlanan her kaza ciddi analizlerle inceleniyor. Bu incelemelerde uçaklarda bulunan ve uçuş sırasında verileri kaydeden kritik bir cihaz olan Kara Kutu’dan faydalanılıyor.  


Adı "kara kutu" olsa da, kazadan sonra kolayca bulunabilmesi için parlak turuncu renkte tasarlanmış kara kutu uçağın hızı, irtifası, motor durumu ve diğer teknik bilgilerinin yer aldığı Uçuş Veri Kaydedici (FDR) fonksiyonunun yanında pilotların konuşmalarını ve hava trafik kontrolü ile iletişimlerini kaydeden Kokpit Ses Kaydedici (CVR) cihazı. Uçak kazalarının nedenlerini belirlemek için kritik öneme sahip bu cihazlar 1100 derece sıcaklığa ve yüksek basınca dayanıklı olarak üretiliyor ve kazadan sonra 30 gün boyunca sinyal yayarak yerlerinin tespit edilmesini sağlıyor.


Kazalardan sonra analizleri bazen aylar süren kara kutu araştırmalarında, kaza ile ilintili tüm taraflar tetikte oluyorlar. Sigorta şirketleri de bu taraflardan biri. Çünkü, bir uçak kazasında havayolu şirketi, uçak üreticisi, havalimanı hizmetleri gibi pek çok taraf var. Risk gerçekleştikten sonra kaza nedenine göre sigorta şirketleri, ödedikleri tazminatları rücu yoluna gitmek için tüm sürecin başından sonuna takipçisi oluyorlar.


Sigortacılıkta havacılık riskleri, bu alandaki risklere odaklanmış özel bir piyasanın konusu ve havacılık sigortaları oldukça geniş ürün çeşitliliğine sahip.

Hava taşıtlarının kendisi ve sorumluluk poliçeleri en çok bilinenleri. Hem uçak sahipleri hem de operatörler için planlanmamış kayıplara karşı koruma sağlayan, mal hasarı, kargo kaybı ve kişisel zarar, savaş da dahil olmak üzere hava taşıtlarının bakımı ve işletilmesinden kaynaklanan havacılık risklerinin neden olduğu zararları içeriyor.

Ticari havacılık, iş ve genel havacılık ve hizmet sağlayıcıları, havaalanı operatörleri, uçak ve parça üreticileri gibi çeşitli son kullanıcı endüstrileri için yapılan sigortalar ve Pilot Lisans Kaybı (Loss of License) da yine havacılık sigortaları piyasalarının ürünleri.


Genel havacılık sigortası piyasasındaki koşullar, iyi bir hasar kaydı olan müşteriler için nispeten iyi durumdayken, 2025 için artan maliyetlere dikkat çekiliyordu. Havacılık küresel raporuna göre 2024 yılı 3. çeyreğinde 4,27 milyar dolar olan havacılık sigortaları toplam prim üretiminin hava yolcu trafiğindeki artışa, artan güvenlik riskleri, salgın hastalıklar, artan uçak karmaşıklığı ve düşük maliyetli (low cost) taşıyıcıların artmasına bağlı olarak önümüzdeki birkaç yıl içinde 5,5 Milyar doları aşması bekleniyor. Önümüzdeki yıllarda havacılık teknolojisindeki ilerlemelerin devam etmesi, insurtech alanındaki gelişmelerin sürmesi, blok zinciri (blockchain) destekli sigorta platformlarının devreye girmesi, parametrik sigortanın yükselişi, risk yönetimi stratejilerinin havacılık sigortasına dahil edilmesinin daha çok gündemde olacağı konuşuluyor. Artan jeopolitik çatışmalar ve gerilimler, değişen demografik özellikler ve seyahat alışkanlıkları, veri analitiği ve hava yolculuğunun yaygınlaşması ve kentsel hava hareketliliğinin artmasına bağlı olarak prim artışları yukarı yönlü seyredebilir,


Kazaların Havacılık Sigortalarına Etkileri


Uçak kazaları sigorta sektörünü aynı anda pek çok farklı sigorta branşından etkilediğinden, havayolları için daha yüksek sigorta maliyetleri demek, Örneğin, son Air India kazasının küresel sigortaya maliyetinin 500 milyon doların üzerinde olması bekleniyor. Kaza sonrası, motor arızasından pilot hatasına, kanat ayarından, pilot koltuğunun istemsiz geriye kaymasına, pistin uzunluğundan, yakıtın yeterli enerjiyi üretemediğine kadar bir sürü iddia konuşuluyor. Eğer kazada sorun teknik bir eksiklik/aksaklıktan kaynaklanıyorsa , üretici, üreticinin tedarikçileri, bakım ve bakım tedarikçileri, ya da kazaya neden olabileceği belirtilen kontamine yakıtsa, uçak yakıtı tedarikçisine kadar çok uzun bir sorumlu listesinden ve bu tarafların devreye girecek olan sigortalarından bahsediyoruz.


Kısa sürede birden fazla olay meydana geldiğinde, sigorta şirketleri risk değerlendirme kriterlerini sıkılaştırabiliyor ve bu da havayollarının sigorta maliyetlerinin pahalı olduğu Sert Piyasa anlamına geliyor (Hard Market)


Havacılık sigortalarının çoğu, Londra ve New York gibi büyük reasürans piyasaları tarafından sağlanıyor ve bu piyasalar poliçe koşullarında değişikliklere gidebiliyor. Sigortacılar, riskleri azaltmak için havayollarının ileri düzey güvenlik önlemleri almasını, pilot eğitimini geliştirmek ve uçak bakımını iyileştirmek gibi  teknoloji ve güvenlik tedbirlerini denetleme ve yeterliliklerin karşılanmasını, özetle sigortalanabilirlik koşullarını içerik ve adet olarak artırma yoluna gidebiliyorlar.


Buradan da anlaşılacağı üzere havacılık sigortaları, uçak kazaları, jeopolitik olaylar, piyasa dalgalanmaları, yeni teknolojiler, regülasyon değişiklikleri ve siber güvenlik tehditleri gibi çeşitli risklerle karşı karşıya. Büyük kazalar yüksek tazminatlara yol açarken, çatışma bölgeleri ve hava sahası kısıtlamaları sigorta maliyetlerini artırıyor. Enflasyon ve yakıt fiyatlarındaki değişimler risk değerlendirmelerini etkiliyor. Karbon emisyonu, elektrikli hava araçları gibi yenilikler yeni sigorta ihtiyaçları doğuruyor. Ayrıca, dijitalleşme ile birlikte siber saldırılar havacılık güvenliğini tehdit eden diğer önemli riskler arasında yer alıyor. Sigorta şirketleri, bu riskleri yönetmek için sürekli olarak poliçelerini ve güvenlik önlemlerini güncelliyorlar.


Çok sık uçan biri olarak, itiraf edeyim bu kadar bilgiden ve risk artıran faktörleri okuduktan sonra insanın kafasında çekinceler oluşuyor.


Havayolu ile ulaşım, diğer ulaşım türleriyle karşılaştırıldığında daha güvenli olmakla birlikte, havada yolculuk ancak operatör, ekipman ve uçuşun temelini oluşturan eğitim prosedürleri kadar güvenli.

 

Herkese güvenli uçuşlar.





(*) Magenta- aslında uçuş yönetim sistemlerinde (FMS) kullanılan bir MOR rengin adı ve özellikle navigasyon ekranlarında ve uçuş planlamasında önemli bir rolü var. Magenta renk, radar ekranlarında yoğun yağış, türbülans veya fırtına bulutlarını kümülonimbus bulutlarını gösterebilir. Pilotlar, bu bölgeden kaçınmak için alternatif rotalar belirleyebilir. Eğer uçak magenta renkli bulutların içinden geçmek zorundaysa, elektrik sistemlerini kontrol ederek güvenlik önlemlerini artırır, hız ve irtifa ayarlamaları yaparak türbülans etkisini azaltmaya çalışırlar.


(**)perdövites (İngilizce: stall), bir uçağın kritik hücum açısını aşması sonucu kaldırma kuvvetini kaybetmesi ve havada tutunamaması durumu. Bu olay, genellikle hızın düşmesi veya kanat üzerindeki hava akışının bozulması nedeniyle meydana gelir.


Faydalı linkler


İlgili Blog Yazıları

İhmal, Hırs ve Açgözlülük Hikayesi Boeing 737 Max Kazaları

Comments


bottom of page