Bir çözüm önermiyorsan yaptığın sadece şikayet etmektir.
Yıllardır aile, sosyal ve iş yaşamımızda çeşit çeşit insanla beraberiz. Kimlerin olaylara tepkilerini, söylemlerini duymayı tercih ettiklerimizi düşünün. Hayatımızda zaman içinde başımıza gelen iyi veya kötü her durumda yargılanmaktan, utanmaktan çekinsek bile yine de paylaşmak isteriz. Ucundan kıyısından kırparız, belki bir şeyleri saklarız ama yine de paylaşırız.
İçinden çıkamadığımız, ya da zora düştüğümüz durumlarda destek almayı tercih ettiğimiz insanlar her zaman çözüm odaklı düşünenlerdir.
Bence insanların tümünde çözüm odaklılık potansiyeli vardır. "Bırak dağınık kalsın" demek daha kolaydır. Çoğu kişi de açıkçası hem uğraşmamak hem de sorumluluk almamak için çözüme dahil olmamayı tercih eder.
İşimizin önemli bir parçası da çözüm bulmak. Haftalardır iyi niyetten, riski yönetmekten, yetkinlikten bahsediyoruz. Soruna değil çözüme odaklandığımızda sonuç almak imkansız değil.
Son yıllarda imza attıkları uluslararası projelerle sesini duyuran inşaat şirketlerimiz, hızlı ve çevik çözümleri, çalışkanlıkları ve kaliteli işleriyle pek çok ülkenin önemli yatırım projelerinin tercih edilen müteahhitleri oldular. Bu hepimiz adına çok gurur verici.
Yılar önce yurtdışında milyar dolarlık bir projenin alt müteahhidi olan şirket , kritik ekipmanlarının nakliyesi esnasında meydana gelen trafik kazaları sonucu maddi zararını proje kapandıktan 3 yıl sonra talep etti. Genel olarak her türlü bildirimini düzenli yapan, lojistik operasyonlarında son derece titiz davranan şirketten gelen bu geç talep bize ve sigortacıya büyük bir sürpriz oldu.
Kağıt üstünde bakıldığında ilk hasar gerçekleştiğinde bildirim yapılmış, ilk kazadan birkaç hafta sonra gerçekleşen ikinci kaza ile birlikte bir eksper sahaya giderek durum tespitlerini yapmıştı. Ancak müşteri temsilcisinin sigorta şirketine bildiriminin eksik kaldığı, tedbiren bile bir dosya numarası alınmadığı anlaşıldı. Sigorta şirketinde nereye varacağı belirsiz bir ihbar e-postası dışında bir şey yoktu
Geçmişe dönük paylaşılan tüm dokumanlar arşivlerden çıkarıldı. Toplam zarar 1 milyon USD civarındaydı. Ön ekspertiz raporu adında bazı resimler, gözlem notları ve faturalar dışında elimizde neredeyse başka bilgi yoktu.
Sigortacı tarafından baktığımızda ise bir dosya yoktu, olsa bile zaman aşımı olan 2 yıllık süre bir yıl önce dolmuştu, sigortacının rücu etme imkanı da kalmamıştı. Bu koşullarda bu dosya reddedilecekti. Sigortalı hukuken de hasarı talep edemeyecek durumdaydı.
Bu durum yönetim kademesinde hiç iyi karşılanmadı, sesler yükseldi, "nasıl ret?" diye hesap soruldu, proje ekibine hasarın sigortadan alınması talimatı verildi, zaten kar marjı düşüktü, 1 Milyon USD daha kaybedilemezdi.
Hep diyoruz ya, önce durumu anlamak gerekir. Bu kadar tecrübeli bir lojistik ve proje ekibinden beklenmeyecek bir durumla karşı karşıyaydık.
Hikaye yavaş yavaş oluşmaya başladı. Projenin teslim tarihine hızla yaklaştıkları bir aşamada, altyapılar tamamlanmış ve artık kritik önemdeki ekipmanların montajı için zaman daralmaya başlamıştı. Ana müteahhit üstlendiği bu devlet projesinde çok titizdi, herhangi bir ceza ödemek istemiyordu. Montaj bir süre alacaktı, ardından test ve performanslar derken, büyük sevkiyatları art arda yapmaları gerekmişti. Tedarikte sıkıntı yoktu ancak ülkedeki karayolu kondisyonları kötüydü. Büyük ekipmanlar karayolu ile taşınırken birkaç hafta arayla iki trafik kazası bir de araç yanması olmuştu. Lojistik ekibi kazalarla ilgili tutanaklar, kaza ve yangın raporları gibi belgeleri alabilmişti. Sahadan gelen ilk bilgi ekipmanlarda yüzeysel çizikler, is lekesi gibi küçük sorunlar olduğu , kritik hasar olmadığı şeklinde olunca da diğer sevkiyatlara yoğunlaşmıştı. Ama ÇOK ACİL ! notuyla siparişler gelince sorunun sahadan bildirildiği gibi olmadığı anlaşılmıştı. Saha ekibi zaman baskısı nedeniyle bazı montajlara başladığında modüllerde ciddi hasarlar olduğunu görmüş, acil yedek parça, süpervizör, uzman gibi taleplerde bulunmuştu.
Zamana karşı yarışıyorlardı. Tespit edilen yapısal zararların giderilmesi için acil ve pahalı uçak sevkiyatları yapılmış, projenin zamanında teslimi için çılgın tempolu bir çalışma başlamıştı. Devlet projesi olması nedeniyle herkes projeye odaklanmış, kendi aralarındaki mutabakat işlerini proje teslimi sonrasına bırakmaya karar vermişlerdi.
Mutabakat 3 yıl sonra yapılıyordu. Şirkete 1 M USD fatura çıkmıştı.
Açıkçası, 'artık yapacak bir şey yok desek" kimsenin söyleyecek sözü yoktu. Tam üzerine soğuk su içmelik bir durumdu.
Sigortalıdan bir toplantı talep ettim. Çünkü zamanında talep edilmesi durumunda tamamen teminat kapsamında ve sigortacının %100 rücu edebileceği bir hasardı. Sigortalı uzun yıllardır aynı sigorta şirketiyle çalışıyordu, iyi bir geçmişleri vardı, olağanüstü bir durum olduğu açıkça belliydi. Hepsi olmasa da zararın kısmen ödenmesinin yolları araştırılmadan son sözü söylemek istemedim.
Önce poliçeden başladık, limitler, muafiyetler, istisnalar, genişletmeler ve klozları tek tek inceledik, resmin herkes açısından net olması için şansın olmadığı ve ilerleyebileceğimiz noktaları tespit ettik.
Sonrası oldukça uzun bir süreçti, zira mutabakat proje teslimi öncesi yapılan işlemlerin hepsini kapsıyordu, hasarlanan modüler de dahil olmak üzere projeyle ilgili pek çok hizmet ve parçadan oluşan masraf kalemlerinin ayıklanması gerekecekti.
Eksper zararın doğru tutarını hesaplamak için çok titiz bir çalışma başlattı. 3 ayrı lisandaki tüm doküman ve yazışmalar incelendi, ayıklamalar yapıldı, proje ekibi uzman maliyetleri için pazarlıklar yaptı.
Eş zamanlı olarak sigorta şirketine durumu anlatan detaylı bir bilgi notu hazırlanarak talep yinelendi, ret cevaplarına karşılık yıllardır devam eden ticari ilişkileri ve sigortalının moralitesinin altı çizilerek yaklaşım göstermeleri istendi. Sigorta şirketi talebi reddetmeden kendi içindeki süreçleri çalıştırmaya başladı.
Hasarla ilgili kalemlerin tek tek ayıklanması, poliçe limitleri dahilindeki harcamaların kontrolü ve muafiyet hesaplamalarının ardından gerçek hasar tutarı artık 1M USD'nin altındaydı. Sigortalı ile sigorta şirketi bir tutarda mutabık kaldılar ve tamamı olmasa da bu zor ve meşakkatli çalışma bir tazminat ödemesiyle sonuçlandı.
Bu sonuç, çözüme odaklanmanın eseriydi. Proje ekibi ve lojistik ekibi bize yüklenerek yönetimin tavrını sürdürebilirdi. Biz ise hiçbir bilgimiz ve sorumluluğumuz olmayan, üstelik yapılırken dahil olmadığımız poliçe ve geçmişten gelen bu hasarla ilgili bilindik söylemlerde bulunabilirdik. Sigorta şirketine gelince 1 dolar bile ödemek zorunda değildi. Eksper neredeyse her dakika biz ve sigortalı ile birebir çalışmış, işini en doğru şekilde yapmış her açıdan dosyasını hazırlayıp sigorta şirketinin takdirine sunmuştu.
Bu dosya özellikle proje ekipleri için önemli bir vaka çalışması olmuştu, süreçlerini tekrar gözden geçirdiler. Ekibim bu hasarda bir nakliyat hasar dosyasında karşımıza çıkabilecek her durumu tecrübe etti, müthiş bir deneyim oldu ve en önemlisi hemen hayır dememeyi öğrendiler. Eksper tarafsız ve doğru yaklaşımı ile hem sigorta şirketi hem de sigortacıda konumunu pekiştirdi. Sigorta şirketi yapıcı yaklaşımıyla, sigortalının süreçten çıkardığı dersleri bilerek uzun süreli işbirliğini ve güveni pekiştirdi.
Sorunlar hayatın ayrılmaz bir parçası. Günlük hayatımıza bakalım, sabah ilk gözümüzü açtığımız andan itibaren irili ufaklı pek çok konuyla beraber uyanıyoruz aslında. Olayları nasıl algıladığımız tavrımızı da belirliyor. İşler her zaman ters gitmez, problemler yerine çözümlere odaklanan “Çözüm Odaklı Yaklaşım”, bir sorunun olmadığı zamanları da dikkate alan, sorgulayan bir yaklaşımdır. Sorunları çözmek veya onlardan kurtulmak için nelerin değişmesine ihtiyaç olduğuna odaklanmak olayların gidişatını değiştirir. Özelikle iş yaşantısında bu tip iş arkadaşı veya yöneticiyle çalışma şansını yakalamış olanlar çözüm ve sorun odaklı ayırımını çok net şekilde deneyimlemişlerdir.
Çözüm odaklı kişiler sonunun üzerine gitmekten çekinmeyen kişilerdir, bu da çözümden kaçanların pek hoşuna gitmeyebilir ancak çözüm odaklılar bu acıdan da kaçınmazlar, cesurdurlar. Bahanelerin arkasına sığınmayan, sorumluluk alan, bilgilerini, iradelerini, akıllarını kullanan bireylerdir. Daha siz sormadan kendileri destek olmayı öneren, yardımlaşmaya açık ve şikayet etmeyen bu kişiler "gününüzü kurtarabilirler."
Diğer taraftan, bu mantalitede kişiler, sonuçlarda da sizi yalnız bırakmazlar, "anca beraber, kanca beraber" mottosuyla yaşarlar. Bilgi ve deneyimlerini akıllıca harmanlayan ve geniş perspektifte düşünen bu kişiler, hayal kırıklığına uğramanızın olası olduğu durumlarda hoşlanmasanız bile sizi uyarmaktan çekinmezler.
Çoğu tarafından boşa kürek çekmek olarak algılansa da, çözüm odaklı olmak kişiyi diğerlerinden ayırır. Çözüme odaklananlar daha çok bilgi alma fırsatını yakalar, deneyimleri artar, sosyal ve mesleki yönden tercih edilen kişiler olurlar.
Bizleri tatmin edecek başarının anahtarı eyleme geçmektir, bu da risk almaktır. Hiç bir risk almayarak bir yerlere varmak elbette mümkün, ama bu bizi ne derece tatmin eder? Tercihiniz hangisi olurdu?
"Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceğinizi yapın." Theodere Roosevelt
Keyifli Pazarlar.
Comments