top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Turker

"NAKARAT" A DÖNÜŞMESİN!

6 Şubat depremlerinin yıldönümünde, sektör toplantıları ve zirveler gündemde oldukça yer kapladı.


Geçtiğimiz hafta 5-6 Şubat tarihlerinde TSB deprem bölgesini ziyaret etti.


TSB temsilcileri "deprem gerçeğini unutturmamak’ için geldiklerini belirttiler. Biraz pragmatist olduğum doğrudur, afet sigortalarının zorunlu hatta konutların sigorta edilmemesinin karşısında bazı yaptırımlar olmasını düşündüğümü daha önce paylaşmıştım. TSB'nin ziyaretinde kamunun afet sigortalarının yaptırılması için zorlayıcı adımların atılması dile getirilmiş. Bence de başka çaresi yok. Sigorta İsteme benden Buz gibi Soğurum Senden yazımda belirttiğim gibi, ülkede yıllardır maddi manevi korkunç acılara yol açan depremlere rağmen ZDS de hala %58 olan sigortalılık oranı, poliçelerde ortaya çıkan yanlışlar ve eksikler, bunun sigortalıların ve acentelerin inisiyatifine bırakılmasının sonucu. DASK, ziyaret notlarımda paylaştığım pek çok düzenlemeyi hayata geçiriyor; umarım farkındalığı ve sigortalılık oranını artıracak düzenlemeler de kısa sürede duyurulur.


Depremin verdiği zararın 103 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde, sigorta sektörünün bu hasarın yalnızca yüzde 5’ini karşılaması - yani "insurance gap" gerçeğinin altı çizilmiş. Yüksek Topuklar belgeselinde Gonca Hanım çok güzel dile getirmişti; "Daha çok sigorta yapılmış olsaydı, bu yaraların tamamını kendimiz sarmak zorunda kalmayabilirdik." TSB konuşmalarında sigortalılık oranının yükseltmesinde sektörün ve sigortalanmanın öneminin daha iyi anlatılması gerektiği ve sigortalanma oranının arzu edilen boyutlarda olması durumunda milli bütçeye yansıyan tutarın sigorta sektörü tarafından karşılanabileceği tekrar belirtilmiş. Depremde ortaya çıkan eksik sigorta konusu ve beklenen Marmara Depremi'ne karşılık sigorta sektörünün hazırlıklı olduğu da verilen diğer mesajlar arasında. Sigortacı Gazetesi haberine buradan ulaşabilirsiniz.


9 Şubat'ta Kurumsal Risk Yönetimi Derneği - KRYD nin düzenlediği "Afetler Odağında İş Dünyasında Dayanıklılık" konulu 10. Global Riskler Zirvesi gerçekleşti. Özellikle Kahramanmaraş depremi sonrası sigorta sektöründe yaşananlar, risk yönetiminin önemi, sürdürülebilir sigorta fiyatlaması ve sigortalılık bilincinin artırılması yönünde görüşler paylaşıldı. Sadece afetler değil, iklim değişikliği, siber tehditler, toplumsal kutuplaşma, ekonomik zorluklar, insan kaynağı sorunları gibi, risk yöneticilerinin ajandasındaki riskler konuşuldu. "Farkındalık nasıl hayata geçirilebilir? Insurance gap nasıl azaltılabilir? Kamuya, sektöre, sanayiye düşen ödevler, sorumluluklar nelerdir?" gibi katılımcılara geniş perspektif sunan sorular ve tavsiyeler paylaşıldı. TUSIAD basın bültenine buradan ulaşabilirsiniz.


Başka önemli bir organizasyon da İstanbul Sanayi Odası tarafından düzenlenen ‘Türkiye’de Sanayinin Sigortalanması: Sorunlar ve Çözüm Önerileri toplantısı idi.


Kamuyu temsilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı'nın katıldığı bu toplantıyla ilgili haberlerden çıkardığım, sanayiciler sigorta sektöründen duydukları sıkıntılarını ve şikayetlerini sigortacılara kamu temsilcileri önünde söylemişler; ekonomi yönetimi de sanayiciler ve sigortacıların ortak akıl ve işbirliği ile durumu çözmeleri gerektiğini belirtmiş. Noyan Doğan'ın yazısı için bağlantıyı buraya bırakıyorum.


Bu toplantıda Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren'in sigorta teminatı bulmakta zorlanan riskli endüstriler için çözüm üzerinde çalıştıkları bilgisini verdiği haber önemli, detaylarını merakla bekliyorum.


2022 sonundan beri fiyat artışları, ekonomik faktörüler, artan doğal afet zararlarının piyasa koşullarını değiştireceği söyleniyordu. Sigorta maliyetlerindeki artış, depremden etkilendi elbette ancak, daha önce de paylaştığım gibi deprem olmasaydı da koşullar zorlaşacaktı. Deprem, denetim eksikliklerini, eksik sigorta konusunu, farkındalığın düşüklüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.


Sanayiciler maliyetlerin artışından şikayetçi; haklılar, geçmişten gelen düşük fiyatlamalar ve rekabetin avantajını uzun süre yaşadılar ancak bu gidişin bir gün sona ereceği belliydi.


Her yazımda sigorta piyasasının riskin sigortalanmaya uygunluğunu kontrol edeceğini paylaşmıştım. Sanayiciler maliyetlerden şikayet ederken, geçmişe dönüp, risk önlemleri konusundaki yatırım tavsiyelerine, risk analizlerine ne kadar uygun hareket ettiklerini değerlendirmeleri de gerekiyor. Haziran ayındaki Herkes Şapkasını Önüne Koymalı başlıklı yazımda bu konulara değinmiştim.


Sigorta sektörünün geçmişteki iyi kötü her riske deprem fiyatına sigorta yaparak, risk yönetiminde yatırım yapılmasını teşvik ettikleri ya da iyi riske pozitif ayırımcılık yaptıkları söyleyemeyiz. Bu duruma hep beraber gelindi. Şartlara hazırlıklı olan sigortalılar bile bu kadar artış ve zorlayıcı koşullar beklemezken, söylenenleri duyamayan ya da gündeme almayanların şu anda yaşadıkları sürpriz değil. Ulusal basın aylarca yazdı, ama son dakikacı yaklaşım çok da değişmedi ne yazık ki.


Aylardır benim de her yazımda paylaşıp, altını çizdiğim konular güncelliğini koruyor. Ancak bir tarafta duran trafik sigortaları konusu, sigortalıların isyanı o kadar baskın ki, afet riskleri ve endüstriyel risklerde atılması gereken adımlar yine trafiğin gölgesinde kalıyor. Farkındalığın artmasında en büyük rol acentelere düşüyor ama gelin görün ki acentelerin derdi tasası trafik sigortası ve komisyonlar, diğer branşlara sıra gelmiyor. Burada gerçekten yapısal değişimler gerekli görünüyor. SEDDK'nın son genelgesi trafik sigortasında poliçe düzenlemekten kaçınma hallerini düzenliyor. Genelgeye göre zorunlu trafik sigorta primi teklifi alamayanlara yönelik olarak azami prim tutarına SEDDK karar vermeye yetkili. Sigorta şirketleri trafik poliçesi düzenlemeyelim demiyor, maliyetler karşısında primler yetersiz, ancak sorun yakın zamanda çözülecek gibi görünmüyor.


KRYD konuşmacıları, sigorta sektörünün temsilcileri ve kamu "ortak akıl" diyor. O zaman bilinenlerin yanında yeni koşulları iyi anlayıp, yeni duruma göre değerlendirme zamanı. Şirketler de içinde bulundukları durumu her platformda anlatıp, teknik sigortacılıktan taviz vermemeliler, yoksa söylenenler şarkıdaki gibi "Aynı Nakarat " haline gelebilir. Primler arttı diye sigorta yaptırmıyorum diyenler var, bu kabul edilemez bir durum. Ancak sadece yaptırım değil teşvik ve ödüller de devreye alınmalı. Risk analizleri artık şart, risk yatırımları şart ve bu yatırımlarla birlikte , kurumlar üzerlerinde daha fazla risk tutmaya ( retention) veya bütçeden karşılanacak tazminatlara (self insurance) kendini hazırlamalı. Bu sigorta yaptırmamak anlamına gelmiyor, hesap kitap yapılmış, ölçülmüş risklerden bahsediyoruz. Risk tutmak, fon oluşturmak demek. 2022 yılında bir risk tutma metodu olan ve çok kısa değindiğim Captive hakkında ileride daha detaylı bilgi paylaşmak üzere, şimdilik hoşça kalın.





47 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page