top of page

"MED CEZİR" ve SUYUN İÇİNDEKİ GİZLİ ATEŞ "HİDROJEN" (Yeşil Seri -8)


Edebiyat ve sanatın çok sık kullandığı güçlü bir metafor olan Medcezir, yani gelgit olayı, hayatın iniş çıkışlarını, duygusal dalgalanmaları ve değişkenliği simgeleyen bir kavram.


Özellikle Ay'ın Dünya üzerindeki çekim gücü ile doğrudan ilişkili olan med cezir deniz ulaşımında, gelgitin döngüsüne uyum sağlayan canlı ekosisteminde ve son yıllarda da enerji üretiminde etkili.


2025 Nisan ayında başladığım Yeşil Seri nin 8. ve son yazısı Okyanus Enerjisi ve Yeşil Hidrojen.


Kıyısına vardığınızda göz alabildiğine uzanan okyanuslar atmosferdeki karbonu emerek Dünya'nın sıcaklığını dengeleyen, küresel ısınmaya karşı doğal bir tampon görevi görüyor.

Milyonlarca canlı türüne ev sahipliği yapan okyanuslar küresel ticaretin merkezinde yer alıyor. Kirlilik, aşırı avlanma ve iklim değişikliği gibi okyanusların sağlığını tehdit eden faktörler ne yazık ki azaltılamadı. Ama doğa, her şeye rağmen bizi nimetlerinden faydalandırmaya devam ediyor.


Okyanus enerjisi bunlardan biri. Denizde dalga bitmez, bu nedenle sonsuz bir kaynak olan okyanus enerjisi karbon salınımı düşük ve kesintisiz bir yenilenebilir enerji kaynağı. Okyanuslardan

  • Kıyı bölgelerde daha verimli olan, okyanus yüzeyinde rüzgarın etkisiyle oluşan dalgaları yakalayarak ,özel türbinler veya şamandıralar aracılığıyla kinetik enerjiye dönüştürülerek elektrik üreten "Dalga enerjisi"

  • Ay ve Güneş'in çekim kuvvetleri nedeniyle oluşan gelgit hareketlerinden Gelgit barajlarının , suyun belirli bir seviyeye ulaşmasını bekleyerek türbinler aracılığıyla enerji ürettiği "Gel Git enerjisi"

  • Tropikal bölgelerde büyük potansiyele sahip, derin okyanus suyunun düşük sıcaklığı ile yüzeydeki sıcak su arasındaki sıcaklık farkını kullanarak Buharlaştırıcılar vasıtasıyla sıcak yüzey suyunu kullanarak türbini çalıştıran "Okyanus Termal Enerjisi (OTEC)" ve

  • Tatlı su ile tuzlu su arasındaki kimyasal basınç farkından faydalanılarak üretilen "Tuzluluk Gradyanı Enerjisi" ile enerji elde ediliyor.


Okyanus enerjisi üretim yöntemlerinin her birinin kendine özgü avantajları ve dezavantajları var. Öncelikle genelinin kurulum ve bakım maliyetleri oldukça yüksek. Fırtına ve aşırı hava koşullarına karşı dayanıklı olmaları gerekiyor. Ekosisteme ve canlı hayatına zararlı olabiliyorlar ve çoğu hala teknolojik olarak gelişme aşamasında. Bu sistemlerde de karşımıza

yüksek kurulum maliyetleri, korozyon, güçlü akıntılar ve fırtınalar nedeniyle bakım ve işletme zorlukları çıkıyor. Yeni teknolojiler ve ölçek ekonomisi yardımıyla maliyetlerin düşmesi, artan araştırmalar ve yatırımlarla da okyanus enerjisinin daha ekonomik hale gelmesi amaçlanıyor. Çünkü çevre dostu, hatta bazı teknolojiler denizden tatlı su elde etmeye imkan veriyor, denizin doğal hareketi ve kimyasal özelliklerinden faydalanan sürekli enerji sağlayabilecek bir kaynak.


İnsanların denizlerin gücünü keşfetmesiyle ortaya çıkan, tarih boyunca gözlenen gelgit hareketleri ve dalga enerjisini elektrik üretimi için kullanma fikri 20. yüzyılın ortalarında gelişmeye başlamış. Okyanus enerjisi, küresel yenilenebilir enerji kapasitesinde henüz küçük bir paya sahip. 2024 itibarıyla dünya genelinde okyanus enerjisi kurulu gücü %53’ü Asya’da, %46,4’ü Avrupa ve kalanı Rusya ile Kanada'da olmak üzere 494 megavat seviyesinde.


Dünyada bazı büyük okyanus enerji santralleri:


- Rance Gelgit Santrali (Fransa)**: 240 MW

- MeyGen Gelgit Enerji Projesi (İskoçya)-Avrupa’nın en büyük gelgit enerjisi santrali ( 398 MW a ulaşması hedefleniyor)

- Sihwa Gölü Gelgit Santrali (Güney Kore) 254 MW (dünyanın en büyük gelgit santrali)

- Mutriku Dalga Enerjisi Santrali (İspanya): Avrupa’daki en büyük dalga enerjisi santrallerinden biri.

Türkiye'nin Batı Karadeniz, İstanbul Boğazı'nın kuzeyi ve Ege Denizi'nin güneybatı kıyıları dalga enerjisi açısından yüksek potansiyele sahip ve ülkemizin yenilenebilir enerji kaynaklarını çeşitlendirme hedefi doğrultusunda bazı pilot projeleri var.

• Ordu Dalga Enerji Santrali: (bu santral, tamamlandığında dünyanın en büyük dalga enerjisi santrali olması hedefleniyor).

• Zonguldak Pilot Dalga Enerji Santrali:


Evet, okyanus enerjisi hâlâ gelişim aşamasında, ancak yenilenebilir enerji devriminin önemli bir parçası olma potansiyeline sahip. Bu alanda sigorta teminatı sunan piyasalar da oldukça sınırlı. Okyanus enerji santralleri için sigorta kapsamı fiziksel hasar, işletme kesintisi ve çevresel riskler gibi çeşitli riskleri içeriyor.

Santral kurulumu sırasında oluşabilecek hasarları kapsayan "İnşaat ve Montaj Sigortaları"

-ile inşaat sürecinde yaşanabilecek gecikmeler nedeniyle oluşan maliyetleri karşılayan DSU


Operasyon döneminde de;

Fırtına, dalga aşındırması ve korozyon gibi doğal afetlerle; türbinler, jeneratörler ve diğer ekipmanların mekanik arızalarına karşı güvence sunan Sabit kıymet ve Mühendislik sigortaları;


Enerji üretiminde yaşanabilecek aksaklıklara karşı Kar Kaybı; ve bakım ve onarım süreçleri sırasında oluşabilecek finansal kayıpları kapsayan Bakım dönemi sigortaları


Deniz ekosistemine olası etkileri nedeniyle oluşabilecek ya da sızıntı veya kimyasal atıklar gibi çevresel zararlardaki hukuki sorumlulukları için "Çevre Sorumluluk Sigortası"


Sigorta maliyetleri, santralin büyüklüğüne, konumuna ve kullanılan teknolojiye bağlı olarak değişen okyanus enerji santrali sigortalarının primleri deniz ortamındaki zorlu koşullar ve yüksek risk faktörleri nedeniyle de genellikle "yüksek" .



Su, dünya üzerindeki en önemli bileşiklerden biridir ve yaşam için vazgeçilmez. Suyun kimyasal formülü H₂O'dur. Hidrojen ve oksijen atomları, kovalent bağlar ile birleşerek su molekülünü oluşturur. Atom numarası 1 olan evrendeki en hafif element olan Hidrojen (H) renksiz, kokusuz ve oldukça yanıcı bir gazdır.


Hidrojen enerjisi, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltma ve karbonsuz enerji üretimi açısından büyük bir potansiyele sahip , Hidrojen, su ve fosil yakıtlar gibi bileşiklerden ayrıştırılarak üretilebiliyor ve yakıt hücreleri aracılığıyla elektrik üretiminde kullanılabiliyor. 1932 yılında ilk yakıt hücresinin geliştirilmesinden sonra 1960' lardaki "Apollo Uzay Programı" uzay görevlerindeki enerjiyi hidrojen yakıt hücrelerini kullanarak sağlamış.


2000'li yıllarda karbonsuz enerji üretimi için önemli bir alternatif olarak görülmeye başlanan ve geleceğin enerjisi olma potansiyeli yüksek hidrojen enerjisi küresel yenilenebilir enerji üretiminde giderek daha önemli bir rol oynuyor. 2024 itibarıyla, yenilenebilir enerji kaynakları arasında %2-3'lük bir paya sahip, ancak, yeşil hidrojen teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte payının önümüzdeki yıllarda artması bekleniyor.


"Yeşil Hidrojen Nedir ? " Geleneksel olarak fosil yakıtlardan üretilen hidrojen yerine su elektrolizi ile elde edilen, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilen ve karbon salınımı yapmayan bir hidrojen türü. Bu süreçte kullanılan elektrik, güneş, rüzgar veya hidroelektrik enerji gibi sürdürülebilir kaynaklardan sağlanıyor. Yenilenebilir enerji ile üretilen hidrojen daha pahalıdır, çünkü elektroliz süreci yüksek enerji gerektiriyor, bu nedenle hidrojen enerjisi maliyetinde yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyeti belirleyici rol oyuyor. Diğer taraftan özel altyapı gerektirmesi nedeniyle hidrojenin sıkıştırılması ve taşınması pahalı.


Hidrojen enerjisinin potansiyel tehlikelerini göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü çok yanıcı olan Hidrojen havayla karıştığında patlayıcı olabiliyor. Çok hafif olduğu için yüksek basınç altında ve benzinden daha düşük tutuşma sıcaklığına sahip olduğundan dikkatli depolanması gerekiyor ve sızıntı riski taşıyor. Hidrojen sızıntıları büyük ölçekli endüstriyel tesislerde yangın veya patlamalara neden olabildiği gibi , yanlış depolama veya taşıma ciddi güvenlik riskleri yaratabiliyor.


Hidrojen santrallerinde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da Siber Güvenlik. Hidrojen üretim tesisleri, siber saldırılarla hedef alınabilen, sadece enerji kesintilerine yol açma amacıyla değil, enerji altyapısına zarar vermek amacıyla da kötüye kullanılma ihtimali yüksek tesisler.


Hidrojen enerjisi projelerini sigorta etmek yüksek risk içerdiğinden kolay değil. Hidrojenin yanıcılığı, depolama zorlukları ve teknolojik belirsizlikler nedeniyle sigorta teminatı bulmak oldukça zor.


Hidrojen enerjisinin 2030’a kadar yeşil hidrojenin maliyetinin fosil yakıtlarla rekabet edebilir seviyeye gelmesi bekleniyor. Avrupa Birliği, ABD ve Çin, hidrojen ekonomisine büyük yatırımlar yapıyor.

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda hidrojen enerjisini destekleyen politikalar geliştiriyor. TÜBİTAK ve diğer paydaşların desteğiyle Türkiye'nin ilk hidrojen vadisi olacak" HYSouthMarmara Hidrojen Vadisi Projesi" hidrojenin üretildiği, depolandığı ve tüketildiği bir ekosistem oluşturmayı hedefliyor.

Bandırma Enerji Üssü'nde kurulan pilot Enerjisa Üretim Hidrojen Tesisi Türkiye'nin ticari kullanım amaçlı ilk yeşil hidrojen üretim tesislerinden biri.


Küresel enerji rekabetinde önemli avantajlar sağlayacak hidrojen enerjisi, özellikle de yeşil hidrojen, rüzgar ve güneş enerjisi gibi kesintili kaynaklarla entegre edilerek enerji depolama çözümü sunmasıyla, yenilenebilir enerji dönüşümünde fosil yakıtlara bağımlılığı azaltarak "karbonsuz enerji üretimi" için kritik bir rol oynuyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretildiğinde "Yeşil hidrojen" çevre dostu ve "Sıfır Emisyon" enerji kaynağı olarak çelik üretimi, kimya sanayi gibi endüstriyel süreçlerde ve özellikle uzun mesafeli taşımacılıkta fosil yakıtların yerini alma potansiyelinde.


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ÖZET


Evet, yazının başında da belirttiğim gibi 2025 Nisan ayında başladığım "Yeşil Seri" nin son yazısı bu. Açıkçası seriyi hazırlarken yaptığım araştırmalardan en başta ben çok şey öğrendim. Teknolojileri anlamak için uzmanlarına sordum, zengin bir araştırma arşivim oldu. Sürdürülebilirlik kavramını farklı perspektiflerden anlama fırsatı buldum.


İlk yazıda Zorunluluk mu Fırsat mı? diye sormuştum. Dünyanın en büyük ihtiyacı enerji. Evet, bir dönüşüm sürecinin içindeyiz ve gerçek şu ki günümüzde fosil yakıtlar küresel enerji üretiminin hala çok büyük bir kısmını oluşturuyor ve yenilenebilir yeşil enerji kaynaklarının fosil yakıtların yerini tamamen alarak dünyanın enerji ihtiyacını karşılaması için önümüzde daha uzun yıllar var.


Ancak güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları artarken, hidrojen teknolojileri ve enerji depolama çözümleri ile bu dönüşüm destekleniyor ve 2050 yılına kadar yenilenebilir enerjinin baskın hale gelebileceği öngörülüyor.




Dikkatinizi çekmiştir, yenilenebilir enerji tesisleri, yatırım maliyetleri ve teknoloji gereksinimleri başta olmak üzere farklı ihtiyaçları olan özel tesisler. Ancak dünyadaki iklim olayları, enerji ihtiyacının artması, fosil yakıt kaynaklarının sınırlı olması, temel sürdürülebilirlik adımlarından olan yeşil enerji üretiminin hızlanmasının başlıca nedeni. Ülkeler havadan, sudan, çöpten, okyanustan, kısaca enerji üretebilecek her kaynaktan faydalanmak için yıllardır büyük bir gayret içinde.


Yaşanabilir, temiz ve yeşil bir dünya hedefi yanında bu kadar yüksek maliyetler, pahalı teknolojiler ve zorluklarına rağmen ,harcanan bütün bu paralar, tüm bu gayretlerin asıl nedeni bir ülkeye enerji ihtiyacını dışa bağımlı olmadan kendi kaynaklarıyla karşılayabilme gücü veren ve ekonomik istikrar, ulusal güvenlik ve çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyan ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI.


Çünkü tarih boyunca birçok çatışmanın ve savaşın nedeni olan enerji bağımsızlığı ve enerji kaynakları, özellikle petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlar, ülkeler arasında stratejik rekabetin merkezinde yer alıyor. Özellikle fosil yakıtlar söz konusu olduğunda, enerji kaynaklarının kontrolü, küresel güç dengelerini etkileyen en önemli bir faktör.


Rusya-Ukrayna savaşı sonrası çıkan krizden sonra ülkelerin yenilenebilir enerji yatırımlarına daha fazla yönelmesi, enerji bağımlılığının ne kadar ciddi bir sorun olduğunu gösterdi. Bu da ülkelerin enerji kaynaklarını çeşitlendirerek , bağımlılıktan kurtularak jeopolitik gerginliklerin azalması ve yenilenebilir enerjinin savaş nedeni değil, tüm bu çatışmaların azaltılması için bir çözüm olabileceğini gösteriyor.


Yeşil enerji, küresel güç dengelerini önemli ölçüde değiştiriyor. enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz ve Türkiye'nin Yeşil Enerji Stratejisi yenilenebilir enerji yatırımlarını artırarak enerji bağımsızlığımızı güçlendirmeye yönelik. Fosil yakıt ithalatına olan bağımlılığı azaltan güneş ve rüzgar enerjisi projeleri ile özellikle hidrojen enerjisi ve batarya teknolojilerine, Türkiye'nin küresel enerji piyasasında daha güçlü bir konuma ulaşması, enerji ihracatçısı bir ülke haline gelmesinin anahtarı olabilir. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapanlar ülke, toplum ve dünya için son derece hayırlı işler ve gayretler içindeler.


Serinin ilk yazısında belirttiğim gibi yeşil dönüşüm küresel bir öncelik ve yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ile sigorta sektörü arasında çok güçlü bir hedef birliği ve bağ var. Sigorta sektörümüz, yenilenebilir enerji alanındaki projelerin tümüne her aşamada destek vererek, bu alandaki gelişmeleri destekliyor. Diğer taraftan yenilenebilir enerji sektörü ile varlıkları koruyan sigorta ve reasürans piyasası , gençlere ,geleceğe dönük, topluma ve dünyaya faydalı, yüksek sorumluluk taşıyan ve her gün kendini yenileyen çeşitli kariyer olanakları sağlıyor.


Yaşanabilir, temiz ve barış içinde bir dünya dileğiyle.



Yeşil Serinin diğer yazıları



İlgili Blog Yazıları









Comments


bottom of page