Güne sabah 4.08 de Düzce Gölyaka da olan 6 büyüklüğündeki deprem haberiyle başladık. Kanaldan kanala atlayarak haber programlarından aldığım bilgilerin hepsinin ortak noktası deprem, yağmur gibi, şimşek gibi doğa olayı, ülke topraklarımızın %65 i, nüfusumuzun %70 i hareketli deprem fayları üzerinde. Kısaca bu kaçınılmaz, bu gerçek.
Depremde yıkımdan değil, kalp krizi veya panik sonucu ağır yaralı birkaç kişi dışında ufak tefek yaralanmalar olması ise rahatlatıcı.
Sabaha karşı yapılan bir röportajda, 1999'daki Düzce depremini yaşamış olan bir il sakini çok çarpıcı bir gerçeği dile getirdi. "Hazırlıksız yakalandık". Ne bir deprem çantamız var, ne fener bulabildik, panikten ne yapacağımızı şaşırdık. Kendimizi dışarı atmaktan başka bir şey yapmadık. Halbuki biz çok korkunç bir deprem yaşadık, ama görünen o ki unutmuşuz, hiç ders almamışız"
Bilim insanlarının dilinde tüy bitti. Meclis deprem komisyonu 500 sayfayı aşan bir rapor ve eylem önerilerini TBMM'ye teslim etmiş. Kentsel dönüşüm, deprem toplanma alanları, bina stokları, beklenen İstanbul depremindeki can ve mal kayıpları ölçümleri ve daha pek çok konuda yasa koyucunun bilgisi var. Verilen bilgilerle yıllardır alınabilecek önlemlerin ne kadarı yerine getirildi sorusu ise her deprem sonrası sorulacaklar listesinin başında yer alıyor.
Bireysel farkındalık önemli, Japonya da olduğu gibi, depremi hayatın gerçeği olarak kabul edip, yapılacakları bilip, sakin bir şekilde bireysel korumayı ve sonrasında hayata devam etme yeteneklerini kazanmamız gerekiyor. Oturduğumuz binaya, çocuklarımızın gittiği okula, hastaneye, işyerimize, geçtiğimiz köprüye, viyadüğe güvenmemiz gerekiyor. Depremden hasar almadan çıksak bile, mecburen yapılacak elektrik, gaz ve su kesintilerine karşı insanların ihtiyaçlarını güven içinde karşılayabilecekleri ve yardım gelene kadar hayatta kalmayı sağlayacak "Donanımlı Deprem Toplanma Alanlarının" korunması ve sürekli hazır tutulması gerekiyor.
1999 dan beri bireysel olarak ne kadar yol aldık? Kendimize soralım. Kişisel eleştirimi yapayım; başucumda fener, portmantoda minik deprem çantası var mı? Var. Şekil şartı yerine getirilmiş, ama gerçek ne? Anahtar bir yerde, cüzdan vs. ayrı yerde, telefon şarjda Hem evdeki canlarımı hem de ihtiyaç duyacaklarımızı toparlayıp, kısa sürede güvenli bir alana gitmek (nerede olduğunu da bilmiyorum) için ne kadar hazırım? Değilim.
O sırada evde değilsek, kaosu hayal bile edemiyorum.
Depremin verdiği maddi zararlar telafi edilebiliyor, ama psikolojik yaraları çok daha ağır.
Her depremde ahlanıp vahlanmak yerine, günlük hayatlarımıza güven içinde devam etmek için toplumsal bir uyanış ve bilinç şart.
Geçmiş olsun Düzce.
#cök/kapan/tutun #farkındalık
Comments