29 Ekim 2023 Cumhuriyet'in ilanının 100. yılı.
100. yıl şerefine uzun zamandır devam eden çalışmalar ve etkinlikler devam ediyor. Ardı ardına gelen etkileyici videolar, 100. Yıl için bestelenmiş marşlar, şiirlerle vatansever her kurum ve her vatandaş bu özel günü kutluyor.
50. yılda ben daha minik bir bebektim. Türkiye Cumhuriyeti'nin, ülkesini yürekten seven bir vatandaşı olarak, Atatürk ilkeleri doğrultusunda aldığımız eğitim, görgü ve sevgiyle büyüdük.
Dünyada uzun süredir tüm yaşamı yönlendiren kapitalist ve emperyalist sistemlere karşı verilen Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan genç Türkiye'de daha cumhuriyet ilan edilmeden önce düzenlenmiş ve Atatürk'ün müthiş vizyonerliği ve donanımlı vatansever kurucularının gayretleri ile 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi'nden bahsetmek istiyorum bugün.
Atatürk, siyasi zaferin yeterli olmayacağını, tam bağımsızlık için ekonomik bağımsızlığın ve gücün kazanılması gerektiğini vurguluyordu. Bu amaçla siyasi arenada verilen mücadeleden çok daha fazlasını vermek gerekiyordu.
Kurtuluş Savaşı sonrasında vatan uğruna feda edilen canların yanı sıra, ekonomik olarak da büyük bir yıkıntı içinde olan genç ülkenin çok kısa sürede gerçekleştirdiği ekonomik atılımın temelleri İzmir İktisat Kongresi'nde atıldı. Kongrede ele alınacak sorunlardan bazıları kredi sorunu, üretimin düzenlenmesi, gümrük sorunları, vergiler ve lojistik olarak sıralandı. Kongre heyeti, konuları tartışmak üzere Kazım Karabekir başkanlığındaki toplantılara hazırlık yaptı.
Kongre çıktılarına bakıldığında
Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dallarının kurulması,
El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmesi,
Devletin yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmesinin gerekliliği ve özel sektörler tarafından kurulamayan teşebbüslerin devletçe ele alınması,
Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulması,
Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılması,
Sanayinin teşvik edilmesi ve milli bankaların kurulması,
Demiryolu inşaatlarının program içinde yürütülmesi,
Sendika hakkı,
Halk sağlığı için atılacak adımlar,
''Aşar'ın kaldırılması
göze çarpan önemli başlıklar.
İzmir İktisat Kongresi, Türk Heyetinin Lozan Konferansı'nı terk edip yurda döndüğü, savaştan çıkmış ülkenin her yerinde sorunların had safhada olduğu bir sırada, pek çok şehirden toplumu oluşturan sınıfları ve/veya “grupları” temsil eden 1135 delege ile toplandı. Bu yönüyle, büyük bir özgüvenle hareket eden genç ülkenin, sadece siyasi bağımsızlık mücadelesine değil ekonomik bağımsızlığına, yönetim ve idari şekline dair içerdiği mesajlar açısından son derece önem taşıyor.
İzmir İktisat Kongresinin çok önemli sonuçlarından biri de “Ziraat ve Maarif Meseleleri “ başlığı altında, milli toplumun ihtiyacı olan eğitimin temel esaslarına değinilmesi, tüm okullarda “sanayi ve ziraatın ameli olarak gösterilmesi” yani ülkenin ihtiyacı olan nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesidir.
Bundan tam 100 yıl önce, zorlu bir mücadeleden askeri bir zaferle çıkan yeni ülkenin, siyasi bağımsızlığı için yürüttüğü zorlu anlaşmalar döneminde gerçekleştirilen ve genç Türkiye'nin ekonomik bağımsızlık kararlılığını gösterdiği kongreden günümüze geldiğimizde, 1923'te şekillenenekonomik atılımların ve ekonomi modelinin farklılaştığı günler yaşadığını gözlemliyoruz.
Ben ekonomist değilim, okulunu okumadım. Kendi halinde bir vatandaş olarak, İzmir İktisat Kongresi'nde altı çizilen konular, alınan kararlar ve yatırımlar istikrarlı ve düzenli uygulansa ve korunsaydı, bugün içinde bulunduğumuzdan çok daha farklı bir seviyede olacağımıza inanıyorum.
Sadece ülkemiz değil, dünyada ekonomik yönden çok güçlü ülkelerde bile benzer sorunlar ve doğal olarak birbirine bağımlılık var. Son yıllarda yaşanan enerji krizleri, hammadde sorunları, su sorunu, nitelikli eleman sıkıntısı, yetmeyen doğal kaynaklar, teknoloji bağımlılığı, hammadde bağımlılığı aslında tüm dünya ülkelerinin elbirliği ile yarattığı bir kaos. Her ülke ekonomik bir şekilde bağımlılık tutsaklığında. İşte böyle bir ortamda, ekonomik bağımsızlık siyasi bağımsızlığın ön koşulu haline geliyor. Ben ilkokuldayken Türkiye dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Artık ülkelerin kaynaklarını ele geçirmek ve üzerlerinde hakimiyet kurmak için toplu tüfekli savaşlar yerine teknolojik üstünlük, borçlandırma, monopolleştirme, yatırım adı altında yapılan para girişleri ile siyasi idareyi kontrol etme yoluyla ekonomik olarak bağımlı hale getirme stratejisi uygulanıyor.
Ülkemiz şu anda içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik sıkıntıları aşmak, Anayasa ve hukukun temel ilkeleri, Atatürk İlke ve Devrimlerinin konjonktüre uyarlamalarını yaparak yüksek refah seviyesine çıkarmak için gerekli her donanıma sahip.
Bugün 100. yaşını kutladığımız Türkiye Cumhuriyetimizin Atatürkçü ,çağdaş ve vatansever bir vatandaşı olarak, bundan 100 yıl önce tüm halkla paylaşılan ve benimsenen Cumhuriyet ilkelerinin ışığından ayrılmadan, çocuklarımıza, gelecek nesillerimize güçlü, kararlı, siyasi ve ekonomik olarak bağımsız, öncü Türkiye devretmek üzere tüm gayretimle çalışmaya, üretmeye ve hizmet etmeye devam edeceğim.
"Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur! MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 20 Ekim 1927
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE
CUMHURİYET İLELEBET!
Comments