27 Mart Pazartesi günü akşam haberlerinde denk geldiğim haber üzerine inşaat ve hafriyat kamyonu terörüne dikkat çekmek istiyorum.
Kahramanmaraş depremleri ve beklenen İstanbul depremi nedeniyle başlatılan yeniden inşaat ve kentsel dönüşüm seferberlikleri inşaat işlerinin artması ve pek çok noktada eksik kalan denetimlerin inşaat sahası ile sınırlı kalmayıp, projenin ayrılmaz bir parçası olan malzeme ve atık taşınmaları için de bütünsel bir yaklaşımla ele alınmalı.
Bugünden geriye doğru gittiğimizde inşaat projelerinde kullanılan hafriyat ve malzeme kamyonları ve beton mikserlerinin sebep olduğu zararların bilançosu korkunç.
Gazetelerin internet sitelerinde araştırdığımda 900 den fazla hafriyat kamyonu, inşaat kamyonu kaza haberi çıkıyor. Bunlar haber olanlar. Deprem bölgesinden çıkan molozların binlerce kamyon tarafından taşındığı/ taşınacağı gerçeği de bir tarafta.
Son olarak 27 Mart ta Silivri otoyolunda karşı şeride geçen hafriyat kamyonu 6 can aldı.
Mart ayı başında İstanbul Kartal da freni patlayan bir hafriyat kamyonu 13 araca çarptı bir öğrenci yaralandı.
Medyada çok yankı bulan Kadıköy Yoğurtçu Parkı'ndaki Şule İdil Dere davasını hatırlarsınız.
Sevdiğim bir çalışma arkadaşımın annesi İstanbul Etiler de yaya geçidinde bir kamyonun altında kalarak hayatını kaybetti.
Bu araçlar her yerde. Şehirlerin içinde, kazı alanlarında, madenlerde, otoyollarda, parklarda, kapılarımızın önünde. Sadece İstanbul Bağdat caddesi boyunca devam eden kentsel dönüşüm furyası zaten son derece kalabalık olan trafiği daha da felç etmiş durumda, kazalar ve ölümlerin yanı sıra, yarattıkları çevre ve gürültü kirliliği dayanılmaz boyutlara geldi.
Kazaların sebeplerinin en başında kamyon sürücülerinin iş başına yapılan ödemeleri gösteriliyor (maaş+sefer) . Gün içinde ne kadar çok taşıma o kadar çok kazanç. Bu kazanç sistemi tüm hız, güvenlik ve trafik kurallarının hiçe sayıldığı durumlar yaratıyor.
Araçlarda çipli takip sistemleri, etkili sürüş teknikleri dersleri, psikoteknik testler gibi zorunluluklar olsa da olaylar azalmıyor.
Birkaç yönüyle ele alalım
Kamyonlar- Bu araçlar çok kuvvetli, çok ağır ve çok büyük. Bu özellikleri nedeniyle seyir halindeyken ciddi bir risk oluşturuyorlar.
Şehir içlerindeki cadde ve sokaklar bu araçların rahat hareketine imkan vermiyor, ayrıca ağır taşıtlara dayanıklı malzeme kullanılmadıysa yollar zaman içinde aşınıp yıpranıyor, normal araçlar için de tehlike oluşturuyor.
Sürekli çalışan bu araçların teknik bakımları, yedek parça değişimleri, lastik değişimleri ihmalleri- kısaca bakımsızlık ve ihmalkarlık, riski ve zararları artıran etmenler arasında (freni patlayan, damperi devrilen araçlar, mikserlerden sızan yaş beton, hatalı veya dengesiz yükleme gibi)
Sürücüler yol ve çevre koşullarına göre hareket etmiyor, bilinç düşük, eğitim eksik- hatta önemsenmiyor
Denetim sayısı az, denetimsizlik hataların sürdürülmesini teşvik ediyor. ( Bazı sürücülerin ehliyeti bile olmadığı tespit edilmiş)
Diğer taraftan kaza esnasında taşınan kum, çakıl, moloz gibi yükler etrafa saçıldığında trafik güvenliği açısından ciddi risk oluşturuyor, temizlenmeleri vakit alıyor, doğa ve çevreye verdikleri zararlar faturayı artırıyor.
Herhangi bir kaza anında kıymet biçilemez can kayıpları ve çok büyük acılar yaşanıyor. Kazaların maddi boyutları da büyük, bu kadar büyük bir aracın kendi zararı gibi etrafa verdiği zarar da büyük oluyor.
Tüm bunlara rağmen, medyada konuşan uzmanların tavsiyesi ise bizlerin kendi tedbirimizi almamız gerektiği yönünde oluyor! Bu araçlarla yaşamaya alış, sağına soluna çok yanaşma , kör noktayı hesap et, gözünü dört aç, dikkatli ol gibi.
Elbette olalım da, çözüm bu değil herhalde!
Sigorta açısından bu araçların sahip olması gereken sigortaların başında elbette zorunlu trafik sigortası geliyor. Ancak trafik sigortası limitlerinin yetmeyeceği olaylara karışma ihtimalleri için yüksek - hatta mümkünse sınırsız ihtiyari mali sorumluluk teminatları olmalı. Kaskoya ek olarak, üzerinde mekanik ekipmanı olan pompa, mikser gibi araçlar için makine kırılması veya ürün/yük sigortaları yapılabiliyor.
Sigorta sektörü bu araçlara sigorta yapmadan önce çalışma yerleri, ehliyet, hasar geçmişi gibi konulara çok dikkat ediyor. Ticari araçların bineklerden farklı bir piyasası var ve konjonktüre göre tip, marka, kapasiteye göre borsa gibi artan azalan bedelleri oluyor.
Maden sahaları, yer altındaki çalışmalarda genellikle sigorta teminatları geçerli olmuyor. Sigortayı araç sahipleri yaptırıyorlar, bu nedenle olmazsa olmaz asgari sorumluluk limiti veya teminat kapsamında bir standart oturtulamıyor.
Bu bir inşaat projesinde kullanılan araçsa, müteahhidin kamyonların trafikte verdiği/verebileceği zararlarda herhangi bir sorumluluğu bulunmuyor.
İspatı yok, ama genel görüntü , kurumsal şirketler dışındaki bağımsız müteahhitler genellikle ne yapılan inşaat işleri ne de diğer riskler için ( işveren sorumluluk gibi) mecbur tutulmadıkça sigorta yaptırmıyor. Yaptırılsa da sigorta inşaat sahası içinde geçerli, saha dışında herhangi bir zarardan sorumlu tutulmuyor.
Çok yakın gelecekte büyük bir şantiyeye döneceği görünen şehirlerde inşaat projelerinin sadece inşaat sahası ile sınırlı kalmayıp, hizmet veren tüm tarafların kapsama alındığı bir sorumluluk/sözleşme silsilesi ve standart sigorta zorunluluklarıyla ele alınmasında fayda var. Sigorta sektörünün risk kabul kriterlerinin, düzensizlikleri ve denetimsizliği regüle etmede katkısı olacağı açık.
Sektörün sigortalama öncesi isteyeceği temel güvenlik önlemleri, yetkinlik, hasar geçmişi, araç bilgisi gibi temel risk sorularına yenileri eklenebilir.
İnşaat projelerinin sahiplerinin başta İnşaat Tüm Riskler ( CAR), İşveren Sorumluluk, Üçüncü Şahıs Sorumluluk, Ferdi Kaza, Bina Tamamlama gibi sigortaları zorunlu tutulup , ayrıca sorumluluk alanları alt taşeronları ve sevkiyatları yapan bu araçları da kapsayacak şekilde genişletilebilir. Bu sayede proje sahibi müteahhitler taşeronlarını seçerken sözleşmesel ve teknik sorumlulukların yanı sıra geçerli ve limitleri belirlenmiş sigorta korumalarını şart koşarak imajlarını, işlerini ve projelerini koruyabilir, hepsinden de öte etkili bir kontrol ve korunma mekanizması yaratabilirler. Günümüzdeki teknolojik çözümlerle puanlama, ödül, ceza sistemleri konularak zaman içinde riskler kontrol edilip, azaltılabilir.
Yetkili kurumlar ve sorumluluk alanlarına baktığımızda;
Araçların denetlenmesi -araçlarda bulundurulması gerekli belge ve gereçleri, sürücüleri ve bunlara ait belgeleri, sürücülerin ve karayolunu kullanan diğer kişilerin kurallara uyup uymadığını, trafik düzenlemelerinin ve çeşitli tesislerin bu kanun hükümlerine uygun olup olmadığını denetlemek Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı trafik ekiplerinin sorumluluğunda.
Yollar- Karayolları Genel Müdürlüğü yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırlarını belirlemek ve işaretlemekle sorumlu. önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmaya yetkili.
Düzen- Belediyeler yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolların trafik düzeniyle güvenliğini sağlamak üzere bu konuda gerekli tedbirleri almakla sorumlu( trafik ışıkları, işaret levhaları , karayollarında yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemeye yetkili.
Ancak yukarıda belirlenen sorumluluk alanları ve yetkiler bu kazaları durduramıyor. Bütünsel ve tüm riskleri kapsayıcı bir yaklaşımla, ilgili bakanlıklar, Emniyet, Karayolları , yerel yönetim ve kamu kurumları, hukukçular, eğitimciler, STK'lar ile sigorta sektörünün işbirliği başta can güvenliği olmak üzere, milli değerlerin korunması yönünde kıymetli bir adım olacaktır.
Gün boyunca biz ve en sevdiklerimiz yollardayız, bu facialarla yaşamaya alışmamalıyız.
Comments