
Bütün hafta gündem oldukça yoğundu. Deprem Haftası, Kadınlar Günü, sektör etkinlikleri derken, nasıl geçtiğini anlamadığım haftanın bu güzel tatil gününde bir değişiklik yapıp, sizi ailemizin en afacan ve yaygaracı üyesiyle tanıştırmak istiyorum.
Kendisi 2020 doğumlu erkek bir Maltese Terrier, adı "SNOW". Oğlum verdi adını.
2019'da hepimizin hayatını alt üst eden pandemi sırasında, tüm şehir içi toplu ulaşım iptal olduğundan yardımcımız da gidip gelemedi haliyle. E diğer taraftan ben her gün ofise gidiyorum, çocuk evde yalnız kalamaz. Ne yapayım diye düşünürken, Ankara'da yaşayan annemle babam imdadıma yetiştiler ve ülkenin kapandığı 11 Mart'ta, ne kadar süre ayrı kalacağımızı bilmeden oğlumu anne babama teslim edip İstanbul'a döndüm.
Bu ayrılık 4 ay sürdü.
Sonraki yıl, yüzümüzde hala maskeler, sürekli pıst pıst püskürttüğümüz dezenfektanlarla yaşamaya devam ediyorduk ve okul tam zamanlı online eğitime dönmüştü, çocuklar yine evde. Bu dönemde hepsi pek bir gürbüzleşti hatırlarsanız. Ama daha da fenası, yalnız kaldılar, hem de çok yalnız.
Oğlum ısrarla köpek istedi. Bazı günler o kadar çok tutturdu ki, ağlamaklı bile oldu. Başıma geleceği biliyorum, heves edip birkaç gün ilgilenecek, sonra tüm sorumluluk bana kalacak diye yanaşmıyorum. Israrla istemeye devam etti, "köpek de köpek".
Tamam da, bu önemli bir sorumluluk. Hevesle başlanıp sonra sıkılıp bırakmak yok kitabımızda, oğlumun da bir canın sorumluluğu gibi önemli bir karar vereceğinin farkında olması gerekiyordu. Köpeğimiz olursa bakacak mısın bakalım, yedirip, temizleyecek misin, ilgilenecek misin gibi, hemen her evde yaşanan konuşmalar ve pazarlıklar bizde de oldu elbette. Uzun süre direndim, okul dönemi bitti, ama köpek ısrarı bitmedi.
Hayvanları çok severim, daha önce de çok kedi, köpek, kuş dostum oldu hayatımda. Hatta geçmişte bir çift Rottweiler ve iki yıl üst üste yavruladıkları için 13 yavru büyüttüm. Köpeklerimi kaybettiğimde de çok çok üzüldüm. Beni hep çok sevmiş, arada resimlerine bakıp hayali başlarını okşadığım koruyucu meleklerim sayesinde köpek doğurtmaktan, hastalandıklarında bakımına, yavru büyütüp tek tek beslemeye, sabah çıkar akşam çıkar, oynat, gezdir, koştur, koru, eğit gibi aklınıza gelen gelmeyen köpekli yaşam konusunda oldukça deneyimliyim anlayacağınız.
Annelerin kaderi belli, o kadar iş güç ve koşturmaca arasında hayvanın ihtiyaçları için ne zamanım var ne de enerjim. Fakat ısrar o kadar kuvvetli ki, zaman için de ben de bir köpek alma fikrine tekrar ısındım; ama şartlarım vardı. Bakımı daha kolay, tuvalet ve oyun gibi her işini evin içinde halleden, her gün gezdirmeye gerek olmayan ve evi tüy içinde bırakmayan, küçük bir köpek olabilirdi. Tabi bu kadar kriter koyunca seçenekler çok daraldı.
Köpek sahibi olmanın iki yolu var, sahiplenmek veya satın almak. Önce yavrularını vermek isteyenleri araştırdık. Aynı esnada etrafımızda köpek almak isteyenler barınakları ve bilinen bazı çiftlikleri gezmişti. Gittikleri yerlerdeki koşulları, karşılaştıkları tavırları anlattıklarında arama alanımız gitgide daraldı. Vakit buldukça internette arıyor, aklıma yatan yerlerle konuşuyordum. O zamanlar öyle bir piyasası oluşmuştu ki inanamazsınız. Saf ırk, kaliteli yavru etiketleri, eğitim, bakım , maması, sağlık giderleri, eğitimi derken koca bir endüstri haline gelmişti.. Bu arada hayvanların nereden geldiği belli değil, dolandırıcılık da had safhada olduğundan en güvenlisi referanslı ve izni olan yerlere gitmekti.
2021 den itibaren evcil hayvan satın almak, yasalarla düzenlenmiş durumda. Pandemi zamanında da bir hevesle alınan pek çok hayvan sonradan sorumsuzca sokaklara terkedildiğinden, sadece satın alma değil, pek çok konuda tartışmaları hala devam eden haklı pek çok hassasiyet vardı. Ülkeye getiriliş şekilleri ve kötü koşullarda kalmaları nedeniyle Hayvan Hakları Savunucularının kararlı mücadeleleri ile 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda 14 Temmuz 2021 tarihinde değişiklik yapılmış ve "Ev hayvanı satış yerlerinde kedi ve köpek bulundurulamaz, ancak buralarda bakanlıkça izin verilen ev hayvanı üretim yerlerindeki kedi ve köpeklerin satışı yapılabilir." ibaresi eklenmiş. Bu yasa ile petshoplarda evcil hayvan satışı yasaklanırken, belirlenen tarihten sonra satış sadece internet üzerinden, sadece bakanlıkça yetkili üretim çiftliklerinden ve belirlenen kurallar çerçevesinde satışa sunulabiliyor ve ihlali durumunda para cezaları var.

Yaz tatili başlayınca arayışlar hızlandı. Referansla gittiğimiz bir yerde, oğlum gördüğü anda , burnunda hafif bir pembelik olan bu ufaklığa vuruldu "Anne, işte köpeğimiz"
Her şeyin küçüğü çok şirin gerçekten.
Lokumluğuna bakar mısınız?
Gerçekten de peluş oyuncak gibi inanılmaz tatlı , ben diyeyim 1kg, siz deyin 1,5 kilo anca var, iki avuca sığacak kadar minicik. Sertifikası, birkaç günlük maması, veteriner iletişim bilgilerini aldık, yavruyu güzel bir çantaya koydular, bizi uğurladırlar. Bembeyaz tüyleri ile kartopuna benzeyen "Snow" 2020 Temmuz ayında ailemize katıldı.
İlk birkaç gün zor geçti, annesinden kardeşinden ayrılmış, korku içindeki bu yavru, onu koyduğumuz kutu içinde gece gündüz "Hev" ledi. Sonra ortama ve bize alıştı. Oğlum kim bilir kaç gece Snow la birlikte salonda yattı, her "hev" lediğinde onu kucakladı, mamasını yedirdi, su içirdi, sevdi, tuvaletini yaptığı pedleri temizledi. Bir kaç hafta içinde tuvalet eğitimi bitmiş, bu minnacık zeka küpü kuçu kuçu, evimizin göz bebeği oluverdi. Hala da öyle.
Tıpkı bebekli bir ev gibi yaşıyoruz. Snow'un erişebileceği hiç bir yerde, yutması halinde tehlikeli olabilecek bir şey bırakmıyoruz. Prizler ve kablolar saklı. Küçükken, merdivenlerden düşmemesi için alt kata inen basamakların önüne çit bile koyduk. Snow basamaktan daha küçüktü çünkü. Bir süre merdivenden o kadar korktu ki bir şekilde farklı katlarda olsak, "hev"leyerek söylenirdi. Şimdi ışık hızıyla inip çıkıyor.

Evin muhtelif yerlerinde oyuncakları var. En favori oyuncağı ise çorap. Hani kazara çorabınızı çıkartırken kaparsa ağzından almak mümkün değil. Bu yüzden evin her odasında, salonun ortasında, yenmiş, delinmiş dişlenmiş muhtelif renklerde ve malzemede çorap bulmak mümkün. Bu huyunu bildiğimizden çorapları ya onun göremeyeceği bir yerde, Snow'dan saklanarak çıkarıyoruz ya da kapmasın diye alelacele cebimize sokuşturuyoruz!
Gezdirmek için dışarı çıkardığımızda ise , mahallemizin bekçileri ve hakimi sokak köpeklerimizin hırpalamaması için arabaya kadar kucağımızda taşıyoruz.
Ne yazık ki, bize aşırı bağlı olduğu için evden çıkışlarımızın hepsi biraz fazla Hav'lı oluyor. Evet artık yetişkin bir köpek ve "Hev" lemiyor, "Hav" lıyor. Sesi de o minik vücudundan beklenmeyecek kadar yüksek. Çantamı omzuma takıp ayakkabılarımı giymeye başladığım anda "Gitme anneee" diye annelerinin ardından ağlayan çocuklar gibi elime koluma yapışıyor. Kapı kapanınca da hemen oyuna dönüyor (numaracı).
Her kapı çaldığında "korkunç köpek Snow" !:) oluyor ve evini koruyor, misafirlerle ilgilenirsek kıskanıp havlıyor, biri elinde bir tepsi ya da herhangi bir şeyle bana veya oğluma yaklaşsın, sinir olup ortalığı velveleye veriyor. Kapıya su ve kargo getirenlerin kabusu oldu. Zile basıp, bir kaç adım geride duruyorlar! Hatta paketi kapıya bırakıp asansörden sadece kafasını uzatan bile var!
Uykusu geldiğinde minderinin yastık kısmına başını koyup uyuyor. Bazı rutinlerimizi öğrendi, uykumuz geldi yatmaya mı hazırlanıyoruz, hoop bizden önce o yatıp bir de üstünü örtüyor. Ona öğrettiğimiz numaraları yapmaya bayılıyor ve ödül mamasını beklerken heyecandan tir tir titremesine rağmen oturuyor, uzattığımız ödülü dişleri parmaklarımıza bile değmeden nazikçe alıp, bir çırpıda mideye indiriyor.
Tıpkı bir bebek gibi beslenmesine özen gösteriyoruz. Yapıları insanlardan farklı olduğu için maması dışında yemek yememesine, suyunun tam olmasına ve tuvalet için kullandığı pedlerin temizliğine dikkat ediyoruz. Aksi takdirde hasta oluyorlar.
Hastalandıklarında dertlerini de anlatamıyorlar. Zaman içinde kurduğunuz bağ ile, halinden , gözünden bir şeylerin ters gittiğini anlıyorsunuz. Böyle durumlarda veterinere gittiğimizde faturalar kabarık maalesef.
Arkadaşlarım uzun süredir evcil hayvan sigortaları hakkında bilgi vermemi istiyorlardı. Bu kez Snow'umuzdan bahsederken onların bu isteklerini de yerine getireyim.
Bir sigortacı olarak, hayat, sağlık, konut vb sigortalarımızın yanında minik oğlumuzun sigortasını da ihmal etmedim tabi. Sektör, 6 ay ile 10 yaş arasındaki tüylü dostlarımızın sağlık sorunları için acil durum ve ayakta tedavi teminatlarını içeren Patili Dostum, Pati Sigortası gibi tatlı isimlerle poliçeler hazırlamış. Hatta pek çok şirket bu sigorta ürününü bir sosyal sorumluluk projesi gibi başlattığından sistemlerinde manuel takip etmişler. Günümüzde arka planda reasüransı ile birlikte, hasar takibi ve tazminat ödemelerinde oldukça organize bir kurgu var.
Minik dostumuz hastalandığında veteriner ücreti, ilaçları, tahliller, görüntüleme hizmetleri gibi sağlık harcamalarında faydalanabiliyoruz. İstediğiniz veterinerine gidebiliyorsunuz. Bir keresinde hastalandığında kan tahlili ve görüntülüme ve özel bakım gerekti. Veterinerimizin destek amaçlı verdiği vitaminler dışında oldukça yüklü sağlık harcaması poliçemizden karşılandı.
Poliçelerde hastalanmaları dışında başlarına gelebilecek kazalara karşı da acil durum teminatları var. Bir şey yutması, düşmesi gibi durumlarda yapılan cerrahi müdahaleler de günümüzde oldukça pahalı. Geçtiğimiz aylarda, benden duyup köpeğine sigorta yaptıran arkadaşım, maliyeti oldukça yüksek ortopedik bir cerrahi işlem için sigortasından faydalandı.
Bu sigorta aynı zamanda hayvanın kaybolması durumunda ilan masrafları, hayvanın başka kişilere zarar vermesi durumunda üçüncü şahıs sorumluluk gibi teminatları da içeriyor.
Hep merak edilen soruyu da cevaplayayım. Önemli bir masraf kalemi olan aşılar sigorta kapsamında yer almıyor.
Eğer köpeğiniz varsa bir bebeğiniz var demektir. Köpek hep bebek. Uzun süre yalnız kalamaz, başının çaresine bakamaz, ilgi ve bakımınıza muhtaçtır. Konuşamaz ama, derdini anlatır, acıyan ağrıyan bir yeri varsa gösterir, mutluysa ortalıkta sevinç turları atar, "Aferin" ve "Hadi gel!"i duyduğu anda bakışları değişir. Bir bebeğin kahkahası gibi sizi güldürür, ağlaması gibi sizi telaşlandırır.
Köpekler o kadar hassas varlıklar ki. Çok koşturduğum, yorulduğum ya da keyifsiz olduğum zamanlarda yanıma sokulup, zorla kendisini kucağa aldırıyor ve sonra o kıvırcık kartopu kafasını omzuma yaslayıp, "buradayım" diyor. Evde birimizin bir yeri ağrısa, Snow iyileştirmek ister gibi ağrıyan yere yatıyor, hissediyor gerçekten. Onu severken coşup sıkıştırırsak, sesini çıkarmıyor ama, "fazla oldunuz" der gibi derin bir "HIFF" çekiyor. Bir süre onunla ilgilenmezsek, havlayıp kendini hatırlatıyor!
Evcil hayvanlar çocukların gelişimine ve sorumluluk almalarına pozitif etki yapıyor. Evet derdi var; tüyü, bakımı derken, farklı temizlik önlemleri almak gerekiyor. Özellikle tatil ya da bir nedenle birkaç gün evden uzak kalınan zamanlarda ise güvenli bir şeklide bakılacakları yer bulmayı da organize etmek gerekiyor. Sırf biz seviyoruz diye her yere götüremeyiz, herkes sevmek ve kabul etmek durumunda değil.

Geçen yıl Antalya'daki Uluslararası Sigorta Konferansına günübirlik gittiğimde, dönüş biletimi dalgınlıkla ertesi güne almışım. Diğer uçuşlarda yer olmadığından mecburen geceyi Antalya'da geçirdim. En büyük kaygım Snow'un bütün gece yalnız kalacak olmasıydı. O kadar dertlendim, ağlamaklı oldum ki, yakın oturduğumuz kuzenim ve yardımcımız seferber olup ilgilendiler de biraz rahatlayabildim. Eve vardığımdaki kavuşmamız ise görülmeye değerdi.
Koşulsuz sevgisi, müthiş bir sadakat, bizi gördüğü her defasında yıllardır hasretmiş gibi gösterdiği sevinç ve yüreğimize yaydığı o katıksız, yumuşacık, şefkatli ve samimi varlığı hayatımızı güzelleştirdi.
Minik oğlum, sevimli yaygaracı kartopum, her ne kadar terliklerimi kemirip, koltuk kırlentlerimi sürekli dağıtıp, kaşla göz arasında çaldığın tuvalet kağıtlarını evin her tarafına yaysan da seni seviyorum, iyi ki varsın.
#evcilhayvan #kopek #kedi #sorumluluk #sevgi #sigorta #acildurum #veteriner #karne #asi #pati #hayvanhaklari #evcilhayvansigortasi #petinsurance #saglik #kaza #ameliyat #dost
Comments